.77.

94 11 12
                                    

Her yerde deprem haberleri varken yazıyorum bu bölümü, ashes of mine depremle başlamış bir fic ve son bölümde de deprem olacaktı ama yazmak istemiyorum.
Yine de finale az kaldı...

Ve herkes iyidir umarım.
Şu anda vefat edenler 3500 civarında. Gerçek gibi gelmiyor hala...
Burada sessiz sedasız ıssız kalacak sayfalar olmaz umarım.
Sağlıcakla kalın.

Uyandın mı sonunda güzelim?" Yan koltuktaki bedenin hareketlenmesi üzerine mırıldandığı şarkısına ara veren keyifli genç neşeyle sormuştu.

Aldığı cevap öylece anlamsız mırıltılar olmuştu.

"Tae? Bebeğim? Hadi uyan uykucu, acıkmışsındır."

Taehyung şiddetli baş ağrısı ve tutulmuş bedeni ile nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Duyduğu şeyleri anlamıyordu henüz. Vücudunun pozisyonu, hareketli zemin ve o ince uğultu... hepsi bir arabada hareket halinde olduğunu gösteriyordu ama ne gözlerini açabiliyor ne de kupkuru boğazından tek bir kelime çıkıyordu.

Son hatırladığı kampüsün önünde Bogum ile konuşmasıydı. Her şey çok anlamsızdı, Bogum onu evine bırakmayı teklif etmişti.
"Yol boyunca da senden beni affetmeni dileyeceğim sonra buralardan çok uzağa gideceğim" dediğini hatırlıyordu "bir daha Kore'ye dönmeyeceğim, bunu benden esirgeme Tae lütfen, Lütfen!"

Taehyung'un şüpheli bakışları "polis aramıyor mu seni?" diye belli belirsiz mırıldanması ve Bogum'un soğukkanlılıkla cevaplaması.

"Sence polis arıyor olsa burada karşında özgürce durabilir miyim?"

Kendinden öyle emin konuşuyordu ki, Taehyung tüm yaşananlara rağmen onun gerçekten suçsuz olduğunu düşünmüştü.

Zaten içten içe öyle olmasını istiyordu. Ona hiç aşık olmamış olsa da, çok kızgın ve kırgın olsa da yıllarca yanı başında olan, güvenini kazanan, hayatında yer edinen insanın onu kandırmış, kullanmış olması... gerçekten de her şeyin bir yanlış anlaşılma olması en çok onu mutlu ederdi.

Hiç kimse bu kadar kötü olmamalıydı.

Taehyung akıl tutulması yaşıyordu. Belki şaşkınlıktan, belki korkudan bir reddediş içindeydi saatler önce.

Şimdi ise cehaletinin son mutluluk kırıntılarının farkında değildi.

"Bo-bogum? Eve gelmedik mi hala?" Dudakları öyle kurumuştu ki sesi hırıltı dolu çıkmıştı.

Hava karanlıktı, arabanın pencerelerinden görebildiği hiç bir manzara tanıdık değildi.

"Neredeyiz Bogum? İçim geçmiş nasıl oldu böyle?"

Bogum cevap vermemiş torpidoyu işaret ederek "su iç biraz" demişti sadece.

Taehyung, sorularına cevap aramak için konuşacak olmuştu ama kuru boğazı bu sefer iyice canını yakmış, önündeki torpidoyu açıp su şişesine uzanmıştı. Bir kaç yudum alıp, kapattığı şişeyi yerine koyarken o tanıdık kutuyu görmüştü. Elime alıp incelerken şöför koltuğundaki beden göz ucuyla süzmüştü onu, ondan habersiz.

Taehyung hatırlamaya başlamıştı, gördüğü son şey bu kutuydu, hediye diye uzattığı kutuyu açtıktan sonra bulanmaya başlamıştı her şey... içinde her ne varsa onun şu anda kafasının bulanmasına neden olmuştu ve tabiki bilmediği bir süredir uyumasına yada baygın olmasına.

"DURDUR ARABAYI! BOGUM DURDUR!"

Taehyung her şeyi anladığında kutuyu bir anda elleri arasından bırakıp emniyet kemerini açmış kapının koluna sarılmıştı ama açılmıyordu.

Ashes of Mine - TaekookWhere stories live. Discover now