On Sekizinci Bölüm

101 49 45
                                    

OLCAY

"Normalde IQsu 160'ın altında olan insanlarla konuşmam ama sen istisnasın miyav. Eğer ben sana akıl vermesem kim bilir neler gelir başına miyav."

DELİRMEK ÜZEREYİM. ALIN ŞU MANYAK KEDİYİ BAŞIMDAN!!!

"Baksa Dingerfinge-"

"Schrödinger."

"Aman neyse işte ondan. Her neyse ' bay her şeyi ben bilirim' size bir sorum var."

"Neymiş miyav?"

"Hani sen mükemmel ötesisin ya..."

"Öyleyim miyav."

"İşte ileri düzey teknolojiyle insanların yapamayacağı şeyleri yapabilirsin değil mi?"

"Tabiki de miyav."

"E o zaman neden kendi zamanına dönmüyorsun ileri zekalı?!"

"Zamanda yolculuk yapamam miyav. Sadece bulunduğum zaman içinde ışınlanabilirim. Zaman yolculuğu yapabiliyor olsaydım zaten Profesör ile seni bulmazdım miyav. Bunu bile düşünemiyor musun? İşte bu yüzden IQsu 160'tan düşük insanlarla muhattap olmuyorum miyav."

YA SABIR! Allah'ım sen bana sabır ver.
Dur bekle... Ne dedi o az önce?!

"Pişt kedi. Sen az önce ne dedin?"

"IQsu 160-"

"O değil ondan önce."

"Bulunduğum zaman içinde ışınlanabilirim miyav... Bekle! O gülüş hiç hoşuma gitmedi. Şuan simsiyah bir aura yayıyorsun miyav."

HAHAHAHAHAHA! Demek ışınlanabiliyorsun ha kedicik? HAHAHA!

Mağaradan çıktıktan sonra Yaldız'ın getirdiği kıyafetleri giymiştim. Bence bana yakışmıştı da. Hep yaşadığım yüzyıla ait olmadığım hissine kağılırdım. Hunlar ya da Köktürkler benim için en uygun yer onların yanıydı.Üstümü son kez düzelttikten sonra elime börkümü de alıp çadırdan çıktım.Etraf yine neşe doluydu.Yokluğumda burası hiç değişmemiş.  Prenses çoktan obanın kızlarıyla kaynaşmıştı. Neyseki Zeren de benim gibi düşünüyor ve ona karşı dikkatli davranıyordu. Börü Han'ın çadırının önüne gelince durdum. Sakçı içeriye geldiğimi haber verince gözlüğümü ve börkümü takıp içeri girdim. Acayip gerilmiştim derin bir nefes verip içeridekileri süzdüm. Börü Han'ın iki yanında oğulları ve Ulu Bilge, diğer oba beyleri sağına ve soluna dizilmişti. İçlerinden biri çok tanıdık geldi. Koca bir sakal yumağı... Tabi ya İlbay. Uzun zaman olmuş hatırlamamam normal. İstemsizce sağ elimdeki yanık izini ovuşturup Profesör'ün yanına oturdum. Sonra İlbay'a dönüp kocaman gülümsedim.Beni tanıyanlar bu gülüşümün altındaki gerçekleri çoktan farketmişlerdi. Ne yapayım bana yapılanları unutamamak gibi kötü bir huyum vardı işte. Saçım kısa diye bana erkek demişti. Tabi buraya ilk geldiğim zaman saçım daha kısaydı ama şimdi az da olsa uzadı önceden burnuma değiyordu şimdi ağzıma. Çok bir şey değişmemiş ama neyse. Hayır anlamadığım şey sizin gözleriniz kör mü? Her saçı kısa olan erkek gibi mi oluyor? Hepinizin saçı uzun o zaman kadın mısınız? İnsanların tercihlerinden size ne? Hayır bir de bana kıl gideceğini hissettiğim insanlar böyle diyor. Yine durduk yere sinirlendim neyse konumuz bu değil. Önce çevre oba beyleriyle ittifak kuracağız daha sonra diğer ülkelerle. Oba beylerinin arasında iki kadın vardı ve bu gururumu okşamıştı. Atalarımız kadınlara bu kadar değer veriyordu, koca bir obayı emanet ediyorlardı ama günümüzde kadın cinayetleri, kadına şiddet... Baş örtülü kadınlar küçük görülüyor açık giyinen kadınlara bir damga yapıştırılıyordu. Ne olmuştu da toplumumuz bu kadar bozulmuştu.  Kendi benliğimizi kaybetmiştik bir şekilde.

Köstekli Saatin Sırrı Where stories live. Discover now