Kayıp Parçalar

32 15 1
                                    

“Güliz Hanım dün gece saatlerinde x mekanından Emir Bey ile çıkarken görüntülenmişsiniz. Bu konu hakkında söylemek istediğiniz bir şey var mı? ”

“Sadece aynı mekanda karşılaştık arkadaşlar. ”

“Güliz Hanım üç ay önce isim vermeden doğum gününü kutladığınız kişi Emir Bey miydi? ”

“Hayır ne alakası var arkadaşlar? Müsaade ederseniz artık evime gitmek istiyorum. Çok yorucu bir gün geçirdim.”

Şoförünün yardımıyla arabaya binen Güliz derin bir nefes verdi. Ona göre bütün bunlar Emir’in suçuydu. Evine gittiğinde ilk işi Emir’den hesap sormak olacaktı. Eliyle şakaklarını ovuşturup derin bir iç çekti.  Üç ay önceki doğum günü mesajı geldi aklına.

“İyiki doğdun, iyiki varsın Sarışınım. ”

Yazmıştı. İnsanlar neden bir kaç kelimeye bu kadar anlam yüklüyordu anlamıyordu. Haklılardı Emir’in doğum gününü kutlamıştı. Çünkü Emir onun sahip olduğu tek kuzeniydi ve onu kardeşi yerine koyuyordu ama Emir bunu kimsenin bilmesini istemiyordu. Güliz altı yaşından beri oyunculuk yapıyordu. Şimdiyse yirmi iki yaşına gelmişti. Hayat çok çabuk geçiyordu. Çocukluğundan beri oyuncu olduğu için bayağı ünlüydü. Emir ise modeldi. Güliz'in  bu ünü yüzünden kuzen olduklarının bilinmesini istemiyordu. İnsanların, başarılarını görmezden gelip kuzeni sayesinde model olduğunu düşünmelerini istemiyordu.

Çalan zilin sesiyle yığıldığı koltultan kalktı. Kapıdaki kişi menejeri ise ne açıklama yapacağını düşümüyordu.

Kapıda kimse yoktu. Sadece bir hediye paketi. Önce korktu. Hayranlarından hediye almaya alışkındı ama bazen bu hediye paketlerinden korkunç ve iğrenç şeyler de çıktığı olurdu. Yeşil gözlerini tedirgince kırpıştırıp etrafa bakındı. Tekrar kutuya baktığınca üzerinde Fransızca bir not yazılı olduğunu gördü.

" Her merhaba bir vedadır aslında. "

Ne demek istediğine anlam veremedi. Kutuyu orada bırakıp kapıyı kapattı ama içi rahat değildi. Kutuda ne olduğunu çok merak ediyordu. Gece meraktan uyuyamayınca dayanamayıp kutuyu açtı.  Kutudan çıkan şeyle şaşırmaya fırsat bulamadan etraf kapkaranlık olmuş kendini bir zindan da bulmuştu. Yanında da kendiyle aynı yaşlardaki bir adam vardı. Eline baktığında köstekli saatte bir şeylerin eksik olduğunu fark etti. Akrep ve yelkovan yoktu.

Akrebi ve yelkovanı olmadan bir saat nasıl saat olabilirdi ki? Olamazdı. İçinde bulunduğu garip durumu unutmuş gibiydi. Yanındaki adamın defalarca kendine seslendiğinin farkında değildi.

"Siz Güliz Irmak'sınız öyle değil mi?"

"Hı... Ah evet. Benim ama burası..."

"Elinizde tuttuğunuz köstekli saat sayesinde buradasınız tıpkı benim gibi."

"Siz?"

"Adım Harun Korkmaz. Gazeteciyim."

Şuan içindinde bulundukları durumu kısaca özetledi Harun. Fatih ona köstekli saatle beraber bir mektup da bıraktığı için neler olduğunu biliyordu.

"Bin dokuz yüz on iki  yılı aralık ayındayız. Burası Trablusgarp. Savaşı kaybettik. Bize verilen görev Fransa'ya giderek onların casusuymuş gibi tekrar Osmanlı'ya dönmek. "

"Öyleyse şimdi neredeyiz?"

" Limanda bir gemideyiz. "

Aradan geçen ayların ardından nihayet Fransa'ya ulaşmışlardı. Devasa Eyfel Kulesi şehrin neresinde olursanız olun görünüyordu. Güliz bu manzaraya hayran kalmıştı. Daha önce defalarca Paris'e gelmişti ama bu apayrıydı. Gemide seyahat ettikleri zaman boyunca Harun ona yapması gerekenleri söylemişti. Seneryoya göre Harun Osmanlılı bir gazeteci, Güliz de onun tercumanıydı. Harun vatanına ihanet etmiş gibi davranıyordu. Güliz'e kıyasla Harun tam on yıldır geçmişteydi bu yüzden planı yavaş ve emin adımlarla işliyordu.

Çanakkale Savaşı başladığında Harun ve Güliz İstanbul'a dönerler. Köstekli saatin akrebi Ayasofya Camii'ndedir. Sırada yelkovanı bulmak vardır onunda Saint Pierre Kilise'sinde olduğunu yazan bir not bulmuşlardır. Saint Pierre Kilisesi'ni ikiside daha önce duymadığı için kilisenin hangi şehirde olduğunu bulmaları zaman alır. Kilise Hatay'dadır. Ne varki o sıralar Hatay Fransızlar'ın işgali altındadır. Dörtyol'da başlayan ilk silahlı direnişe tanıklık etmiş Ermeniler ve Fransızlar'la savaşan halkla savaşmışlardır. Ünvan verilen Güney Cephesi şehirlerinin o ünvanları kanla kazandıklarını görmüşlerdir.

Saint Pierre Kilisesi'nde köstekli saatin yrlkovanını bulmalarının ardından tekrar İstanbul'a döndüler. Artık tek yapmaları gereken saati kurmak ve kendi zamanlarına dönmekti.

      VE BU SEFER GERÇEKTEN SON!

Bu bölümü ileride düzenleme ihtimalim çok yüksek çünkü içime sinmeyerek yazdım. Aslında neden bu karakterleri hikayeye dahil ettiğimi ben de bilmiyorum. Hele Ayasofya  hiç aklımda yoktu. Kayıp akrep ve yelkovanı Çanakkale Savaşı sırasında bulmalarını planlamıştım. Evdeki hesap çarşıya uymadı işte. Ve artık gerçekten mutluyum sonunda tamamen bittiği için Elflerin Tacı'nı yazmaya devam edebilirim. Geçen sene  bu gün yazmaya başlamıştım ve şimdi çok duygulandım.

17 Ocak 2022🌸

Yıl dönümün kutlu olsun Köstekli Saatin Sırrı❤

Köstekli Saatin Sırrı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin