♣️ Giriş - BEVAN AKSOY ♣️

176K 3.9K 1.2K
                                    

Merhaba güzel ailem. Yeni bir kurgu, yeni bir macera ile karşınızdayım.

Öncelikle sizden isteğim: Herşeyi bir kenara koyun ve kendinizi törenin akışına bırakın..

Okumaya başladığınız saati alayım 🤍

23 Eylül 1997 / Şanlıurfa..

Yazarın Ağzından

Kasvetli rüzgar, yaprakları yerinden rahatsız edercesine eserken yıllar sonra gelen ağanın torunu için insanlar heder olmuş, sağlıklı bir şekilde doğması için dualara sığınmışlardı.

Sonbahar, ortasına yaklaşan günleri kovalıyor, insanı titretmeye yeten rüzgarını etrafa saçıyordu. Bu rüzgar insanın vücuduna ilmek ilmek işlerken gelecek olan ağa torunu onlara güneş olacaktı.

Herkes avlunun dört bir yanına dağılmış dualar okurken, aşiretin ağası ve soyundan gelmiş üç oğlu konağın terasında heyecanlı bir şekilde oturuyorlardı.

Aşiretin ağası Kendal Aksoy oturduğu sedirden kalkıp Urfa Kalesine bakan yere doğru, iki eli arkada birleşecek şekilde yürüdü. Ağır ağır terasın köşesine ilerlerken arka elindeki kalın gümüş tesbihi sıkıyordu. Bir şeyden korktuğu belli olan adam, hedefine ulaşmış manzarayı izliyordu. İçinde dolanan keder onu karanlığa doğru çekiyor, önünü görmesini engelliyordu. Artık yaşlanmaya yelken açan adam, soyunu devam ettirmesi için bir oğluna vermeliydi fakat bu hangisi olacaktı? İşte bu soru kafasını günlerdir kemirip, vicdanına taş basıyordu. Töre gereği ağalık büyük oğlun hakkıydı fakat büyük oğlunu ağalığa layık görmüyordu. Soyunu asaletleri ile yürütebileceğine inanmıyordu.

Ailesine bir tane daha torun eklendiği halde adamın yüzü günlerdir gülmediği gibi o gün de hiç gülmemişti. Ağalık verme meselesi ona aynı zamandır uyku da uyutmuyordu. Ne yapacağını her defasında bilemiyor düşüncelere sığınıyordu. Aklına babasının ona verdiği gelince ortanca oğluna vermeyi düşünmüştü fakat o ondan daha çökmüş bir durumdaydı. Bütün fabrika işleri onun üstüne itilmiş can havliyle o da artık çökmüştü. Ağa olmak istemeyeceğini de tahmin edebiliyordu adam. Küçük oğlunun olmasını düşünmek bile istemiyor, aileye dağıtacağını biliyordu. Başka oğlunun olmadığını hatırlayan sakalına kır düşmüş adam koca yılların emeğini gösteren elleri ile sakallarını sıvazladı. Ne yapacağını bilmeyerek karşısında duran Urfa'nın kurtuluşunu simgeleyen kaleyi izledi, güneşin batışında daha bir güzel olduğunu anladı. Kendi yaşayıp büyüdüğü şehri hiç bu kadar istekli izlememiş sadece işi ile uğraşmıştı. Artık bu durumdan sıkılmış olacaktı ki herkesten değer verdiği makamı birine verme konusunu düşünmeye başlamıştı. Ağalığı bırakınca kendini özgür bir birey olarak hissedecek Balıklıgöl Çarşısında ciğercilerde ziyafet yapıp meydanlarda şehrinin tadını hissedecekti. Bu düşünce onu mutlu etmeye yetmiş, az da olsa haftalardır kafasına takılan dertten kurtulmuştu.

İnsanlar dua etmeye devam ediyorken içeriden ağlama sesi ile Allah'a şükürlerini dile getiriyorlardı. Onlar için ağanın her erkek torunu veliaht sayılırdı ve ayrıcalıkları olurdu fakat bu sefer ki çok farklıydı. Herkes daha heyecanlı, yıllardır gelmeyen erkek torun sevinci vardı. Dünyaya gözlerini açan erkek torun her bebek gibi ağlıyordu. Torununun sesini duyan dede tebessüm ederek sesin olduğu tarafa yöneldi. Elinde kardeşi ile birlikte dedesine doğru ilerledi evin en büyük torunu. Kendal Ağa torunu kucağına aldığı anda kalbinde bir huzur yüzünde bir mutluluk belirmişti. Bu bebek ona iyi gelmiş gülümsemesini sağlamıştı.

Herkes elinde torunu olan ağaya yaklaşıp izlerken Kendal Ağa evine şans getireceğini gördüğü andan itibaren anladığı torununa bakıyordu.

Aşiret üyeleri torununu seven ağayı inceliyor bir ad koymasını bekliyorlardı ki adam elinde ki torununu bir eli kalçasında bir eli başında olmak üzere havaya kaldırıp kendisine bakmasını sağladı. Gözlerini daha zar zor açan kundakta ki bebek dedesini ilk gördüğü an tebessüm etmişti.

Kendal Aksoy haftalardır aklından çıkmadığı ağalık teslimiyeti tekrar beynine yüklenirken bu sefer içi sebepsizce rahattı çünkü artık ağalığını verecek kişiyi seçmişti. Bu rahatlık tüm bedenine yayılırken ağzından

"Tu ê di rêza me de bextewar bî, kur. Îcar bila navê te Bêvan be.
'Bizim safımızda şanslı olacaksın evlat. Öyleyse adın Bevan olsun.' "

Döküldü. Herkes aşiretin yeni veliahtının ismine sevinirken onu bu aileye getiren kadın, içeride çok sonradan gelen oğlunun adını sayıklıyordu. Kayinpederinin koymuş olduğu ismi sevmiş olmalıydı ki

"Bevan Aksoy."

Deyip yorgun gözlerini uykuya daldırdı.



Not📍 Kürt bir aşiret oldukları için aile içinde genelde Kürtçe konuşulacaktır bilginiz olsun.

Umarım girişi beğenmişsinizdir🤍

Evine hoşgeldin Bevan Aksoy.

Elemkârâne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin