♣️ 17. Bölüm - İLK ADIM ♣️

36.2K 1.2K 78
                                    

Multimedya: Mayıs Aksoy

Sellam güzel okuyucularım, nasılsınızzz???

Bir hafta geçti görüşmeyeli.. ben sizi çok özledim, ya sizz!?

Her neyse bu bölüm evliliklerinin ilk günü, biraz alışmalı, sakin olsa da ben çok merak ediyorum nasıl bir şey ortaya çıkacak.

O zaman çok uzatmadan sizi Mayıs Hanım ile başbaşa bırakıyorumm

Keyifli okumalar dilerim 🤍


Mayıs -Akın- Aksoy'dan

Camdan vuran güneş gözlerimi rahatsız etmeye başladığı an uykum kaçarken topuklarımın acısı tekrardan bedenimi hükmetti. Acı ile kıvranırken bir yandan da kendime gelmek amacıyla etrafıma boş bakışlarımı gönderiyordum. Yeterince uyandığımı anlayıp doğrulurken odanın boş olduğunu anladım. Bevan dün yanımda uyumak istemediğini söyleyerek yere minder sermişti ve üzerine kapıya bakar vaziyette uyumuştu. Sanki ben o öküzün yanında uyumak için can atıyordum(!)

Yataktan kalkıp terliklerimi giyerek banyoya ilerledim. Lavabonun önüne gelerek işlerimi hallettim. Üzerimi giyinmek üzere gardırobuma ilerlerken kapının çalınmasıyla durdum. Ne o afyon operasyon ekibi gibi odaya dalmıyorlar mıydı? Kendi kendime kıkırdarken tanımadığım bir ses "Uyandınız mı gelin hanım?" konuştuğunda cevap vermek amacıyla tok bir sesle "evet, geliyorum." dedim. Sonrasında hızla gardıroptan salaş, kalın lacivert çizgili olan beyaz kazağımı alıp altına da siyah dar kot pantolonu çıkardım. Pijamalarımdan kurtulup gündelik kıyafetlerimi giyerek saçımı taradım. Yeterince hazır olduğumu anladığımda odadan ayrıldım.

Şark odasına gitmek amacıyla evin diğer tarafına geçiren koridora ilerledim. Çalışanlar kahvaltı için eşyaları getirirken beni görmeleri ile birlikte değişik bir tavra büründüler. Çoğunlukla kendini düzeltmek için yaptıkları hareketler hiç hoşuma gitmemişti, onlardan bir farkım yoktu. Olmayacaktı da..

Buraya o züppe kadınlardan olmaya değil, eşitliği sağlamak uğruna gelmeyi kabul etmiştim. Her ne olursa olsun ettiğim o yeminin arkasında duracaktım. Ve o adama da kiminle yarıştığını öğretecektim.

Şark odasının kapısını açıp ayakkabılarımı çıkardım. İçeri girdiğimde Bevan ve dedesi birlikte yer sofrasında oturuyorlardı. Ayıp olmaması amacıyla bana bakan adama tebessüm edip başımla selam verdim. Bevan'ın dedesi kendini toparlayarak Bevan'ın yanını gösterdi. Türkçe bilmediğinden dolayı sözlü çok konuşamasakta birbirimizi anlayabiliyorduk. Gösterdiği yere doğru ilerleyip çömeldiğim zaman o şahıs her zaman ki gibi yüzü yer süpürüyordu.

Onunla tanıştığımdan beri çok nadir gülüşünü yüzünde yakalayabilmiştim. Bunları da ya dedesinde ya da Zilanla olduğu zamanlar görmüştüm. Diğer zamanlarda ise sadece somurtuyordu, öküz.

Benim oturmamla birlikte dedesi ellerini iki yana açarak kötü olan Türkçesi ile "afiyet olsun" dedi. Yapmacıktan tebessüm ederken beni beklemelerine şaşırdım. Oysaki aile büyüğü gelmişse yenilirdi. Çok takılmadan yabancı olduğum yemeklere baktım. Genellikle yöresel yemekler varken çok çeşit reçel olması dikkatimi çekmişti. Bevan yavaş yavaş yemeğini yerken ara sıra gözleri dedesine uzanıyordu. Dedesine saygısını ilk günden anlamıştım, ama bu kadar değer vermesini anlamak için zamana ihtiyacım olmuştu.

Çok az kişiyi önemsemesi ona karşı olan görüşlerimi her defasında değiştiriyordu. Oysaki çok ahlaklı bir kişiliğe sahipken ailesinin ona karşı nefret dolu bakışlarını anlam verememek elde değildi. Her defasında daha da rahatsız olduğunu görsem de hiç bir şey yapmaması aklımdaki soru işaretlerini çoğaltıyordu.

Elemkârâne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin