Sellam güzel ailem, nasılsınız bugün??
Günlerdir beklediğim o bölümü yazdığım için, ben çok mutluyumm
Bugün sizinle birlikte tatile gidiyoruz..
Aslında yayınlamayacaktım fakat yine de o kadar bekleyen okuyucuyu kıramadım..
Benimde okulum açıldığı için, yoğun bir tempoya girmeye başlayacağım.
Deprem bölgesi olduğumuzdan dolayı açılım tarihi 1 Mart olmuştu. Okul açıldıktan sonra her hafta Cumartesi gelmeye devam edecektir.
Fakat eğer atmış olduğum son bölümde, güzel bir yorum ve oy desteği görürsem haftada iki defa atacağım 🤍
Bunu sizinle paylaşmak istedim.
Keyifli okumalar dilerim 🤍
Mayıs Aksoy'dan
Hayatıma sertliği ile giren, her defasında ağırlığını yansıtan adam gitmiş, yerine çaresizce yardım bekleyen küçük bir çocuk gelmişti. Gözlerinden düşen küçük yaşlar yeri ıslatırken irislerimi kapılırmışçasına izliyordu.
Söylemiş olduğu 'çok canım yanıyor' cümlesi beynimde defalarca kez tekrarlanırken gözlerim dolmuştu. Onu bu halde görmek canımı ağrıtmayı başarmıştı.
"Bevan."
diyebilmiştim ki boğazım düğümlenmiş, gerisini söyleyememiştim. Hafifçe yutkunduğum sıra gözlerini tekrardan üzerimden indirdi.
"Haklısın.. Ne desen, ne yapsan yeridir. Hepsini hakettim."
ses tonu o kadar buruk ve narindi ki bunun tarifini anlatmam mümkün değildi.
Gerçekten canı çok yanıyordu..
Hiç beklemediğim bir şekilde ayağa kalkınca bakışlarım da onunla birlikte kalktı. Gözlerini silerken "burası soğuk, üşütürsün." konuştu. Ne diyeceğimi ya da yapacağımı bilmeden ben de doğruldum. Kalbim çok kırıktı fakat bir şekilde tekrar tekrar ona ihtiyaç duyuyordum. Eğer şimdi yaptığım bu hareketleri bozsaydım, uğraştığım onca şey boşuna gidecekti. Biraz daha sabretmem gerekiyordu. Eğer şimdi buradan gitmezsem, kendime hakim olamayıp sımsıkı sarılacaktım.
Derin bir nefes alıp, yana dönük bedeninin yanından geçtim. Dışarı çıkar çıkmaz gelen hafif rüzgarla birlikte titredim. Elim karnımı sararken bir yere tutulma ihtiyacı duydum. Bevan bana kötü geliyordu, onunla konuştuğum her saniye kızımı da düşüreceğim diye korkuyordum.
Kızımı da kaybedersem yaşam gücüm kaybolacaktı..
Hızlı adımlarla geldiğim yere ilerleyerek yavaşça merdivenleri indim. Mesafe çok yüksek olmadığı için kolaylıkla bitirmiştim ki hızla odamıza doğru ilerledim. Yetiştiğimde kapıyı açarak bedenimi içeriye soktum. Arkamdan kapıyı kapattığımda elim kapı kolunda kalmıştı. Kalp atışlarım hızlanınca, ellerim tekrardan karnımı buldu. Hissettiklerim fazlasıyla ağırlık çöktürmüşken, aklıma oğlumu kaybedişim geldi. Gözlerimi acıyla yumduğum sıra silah sesleri kulağımda çınladı. Bacağımın arasından süzülen kanlar, gözlerimin önüne tekrardan gelince dişlerimi sıktım.
Onlar oğlumun kanıydı..
Kendimi toparlamak için banyoya doğru bir adım attım. İçeri girerek ardımdan kapıyı kapattım. Musluğa ilerleyerek aynadaki görüntüme baktım. Bir kaç damla yanaklarımı ıslatmış, ıslaklık etkisi bırakmıştı. Suyu açarak elimi karnımdan çektim. Ellerimi suyun altına koyup ensemi ıslattım. Gelmiş olan soğukluk etkisi ile hafiften titredim. Bu sefer yüzümü yıkadığım sıra kafamı kaldırıp aynadan tekrardan görüntüme baktım.

YOU ARE READING
Elemkârâne
General FictionYalanlarla yoğrulmuş bir zihin.. Hayatını başkalarına adamış bir ruh.. Ve onların hikâyesini başlatan bir evlilik. Farklı dünyalarda yetişmiş iki insan, aynı çatının altında hangi duygulara tutunabilir? Önyargılarla başlayan bu yolculuk, aşka m...