Sellam güzel okuyucularım, nasılsınız?
Elimde olmayan sebepler ile bu aralar bölüm atamıyorum ve aktifliğim iyice düşüyor. En kısa zamanda daha düzenli bir ilerleyiş ile bölümler yayında olacaktır.
Keyifli okumalar dilerim 🤍
Bazen öyle ummadık anlarda mutluluğu yakalardınız ki hayatın size ilk defa güldüğünü sanardınız. Yaşantıların, üzüntülerden ibaret olmadığını anlamak sizi güçlüğe itse bile ona inanmak ister hayatınızı şekillendirirsiniz. Mutluluğu hissetmek için diğer duyguları ara sıra hiçe sayardınız. Ben mutluluğumu bütün ailemi gözümün önünde kanlar içinde dururken kaybetmiştim. Hayallerim, duygularım onlar ile birlikte gitmiş bedenimi boşluğa sürüklemişlerdi.
Hayatını bana adamış bir kadın.
Yaşamıma geç girip erken çıkan bir adam.
Annem ve babam, onlar benim yaşama sebebimdi..
Ben onları mutluluğumu bulurken kaybetmiş bir daha o duyguyu hayatımda istememiştim. Avukatlık kazandığım an da bile sadece kendime güvenimi takdir etmiş, mutlu hissetmemiştim. Hissedememiştim.
Ben o duyguyu 13 yaşında görmüş, 13 yaşında kaybetmiştim. Ben kaybedilmeye zorlanmıştım, hayat beni kaybettirerek büyütmüştü. Annemi, babamı, amcamı, kuzenlerimi, yengemi alarak kaybetmenin asıl cesaret olduğunu öğretmişti.
Ailemden öğrendiğim tek şey 'kimsenin seni küçük görmesine izin vermeydi.' ben o kurala göre büyütülmüş, hayatla savaşmak için yanlız bırakılmıştım...
Baktığım gözler her zaman ki gibi kasılmaya başlarken kıvrılan dudağımı rahat bıraktım. Bakışlarını gözlerimden ayrıltıp hala bizi farketmeyen Beril ve Ali'ye kaydırmış sonra hızla arkasına dönerek geldiğimiz odaya gitmişti. Ne yaptığını anlamamış bir kaç saniye öylece arkasından bakarken hızla yanına doğru ilerledim. Yavaş adımlarım mutfağa ilerlerken Ali'den bir kaç kez duyduğum ~Kürtçe~ dil ile bir şeyler geveliyor, elini sıkıyordu. Neden bu kadar sinirlendiğine anlam verememiş boş bakışlarımı üzerine doğrultmuştum.
Yüzü bahçeye dönük ağzından hafif bir ses tonu ile küfürler saydıyordu. Bu kadar abartılacak ne vardı? Alt tarafı öpüşüyorlardı, ne olabilirdi?
Bakışlarım üzerinde gezinirken hızla arkasına dönmüş burada olmama şaşıran bir yüz ifadesine takınmıştı. Gözlerimi gözlerinden ayırmıyor neden böyle davrandığına anlam vermeye çalışıyordum. Gözleri onun yaralarının olduğunu bağırıyor fakat benliği her zaman onu engelliyor gibiydi.
"Ben gidiyorum."
Bakışlarımdan rahatsız olmuş olacaktı ki hızlı adımlar ile tekrar arkasını dönmüş girdiğimiz kapıdan çıkmaya koyulmuştu. Ne yapacağımı bilmeyerek bende ona ayak uydurarak arkasından ilerledim. Bakışlarımın neden bu kadar rahatsız ettiğini anlayamıyordum.
Binmiş olduğu arabaya bende bindiğimde gözlerini üzerimde tutmuş 'ne yaptığımı' soruyor gibiydi. Ona dönmeyerek "bekleyemem onları, beni de evime bırakabilir misin?" bakışlarını yanıtladım. Hiç bir cevap vermeden emniyet kemerini takmayarak arabayı çalıştırmış hızlı bir şekilde dönüş almıştı.
Kafamı cama yaslayarak yorgun gözlerimi kapadım. Her ailem aklıma geldiğinde yorgun hissediyor büründüğüm kimlikten çıkmak zorunda kalıyordum. Onları düşünmek beni oldukça yoruyordu. Bir insan ailesini düşünürken neden yorulabilirdi ki? Ben yoruluyordum. Belki de onlardan gördüğüm üzüntü görmek üzere olduğum sevgiden ağır bastığı içindi. Ben baba sevgisine aç büyümüştüm, herkes doymaktan öte almışken...

YOU ARE READING
Elemkârâne
General FictionYalanlarla yoğrulmuş bir zihin.. Hayatını başkalarına adamış bir ruh.. Ve onların hikâyesini başlatan bir evlilik. Farklı dünyalarda yetişmiş iki insan, aynı çatının altında hangi duygulara tutunabilir? Önyargılarla başlayan bu yolculuk, aşka m...