66

401 38 1
                                    

Herkese keyifli okumalar.. 💥💥

Bu hikaye sizi buraya kadar sürüklemeyi başardıysa ondan oy ve yorumlarınızı esirgemeyin..😍


"oha.. Yuh anasını satiyim ya karıya bak adamın ağzına düşmüş resmen iğrenç ya" sedonun şaşkın nidalarını kucağımda tembel roma imparatoru gibi yatan truvayla birlikte zevkle dinleyip televizyondaki magazin programında olayı tartışan Müge ve gülşene baktım keyifle. "Sen niye bir şey demiyorsun ya kadın babanı aldatmış. Sense hiçbir tepki vermeden resmen keyifle magazinde olayı izliyorsun" demesiyle elindeki gazeteleri en sonunda sehpanın üstüne bıraktı.

Her şeyi ben yapmış tüm başlıkları ben attırmışken pek de şaşıracağım bir olayımda kalmamıştı haliyle.

Dün akşam demir isteğimi anında yerine getirmiş tüm yayın organlarına isteğimi ulaştırmıştı. Cidden bu gücüne aşırı hayran kalmıştım. Olayı tam da istediğim gibi dakikalar içinde halledip içimde yanan intikam ateşine güzel bir su serpmişti.

He ben de rezil olmuş muydum en alasındandı ama gram umurumda değildi. Bu konuşulanlar zamanla unutulurdu biliyordum ama en azından bir süre ikisininide kimsenin yüzüne bakacak yüzleri olmaması ihtimali ve o derenin sosyetik kadınlardan bir süre fare gibi saklanacak olması bile yetiyordu bana. Ayça teyze onun da üye olduğu derneğin başkanıydı ve sosyete de aşırı bir baskınlığı vardı yani derenin içinden geçecekti. Daha da keyiflendim. Dereni ve babamı yakarken onu da arada kaynatmıştım ama yapacak bir şey yoktu. O kadar da herkesi düşünemezdim.

"umurumda değil sedo. İlahi adalet tecelli etti. Annemi aldattığı metresi tarafından hak ettiği gibi aldatıldı." diyip kahkaha attım. "dimi bebeğim. Herkes bu hayatta hakettiğini yaşar dimi balım" truvanın keyfini bozup minik bedenini havaya kaldırdım ve koskocaman öptüm onu. Bebeğim zevkle havlarken dehşet bir sevgi seliyle sarıldım ona.

"cidden inanılmaz ya. Yüce Rabbim valla kimsenin yanına bırakmıyor. O değil de kim yakaladı bunları aca.." biranda dış kapının sertçe çarpılmasıyla lafı yarıda kesilirken ikimizde korkuyla irkildik. "ne oluyor ya" sedoyla aynı anda salonun kapısına döndüğümüzde o an lina ağlamaktan şişmiş bir suratla içeri girdi ve elindeki çantasıyla kabanını sertçe yere çarptı.

Panikle ayağa fırladım hemen ve yanına gittim.

"bebeğim ne oluyor ne bu halin" kollarını tutup yüzüme baktırırken onu bir hıçkırık daha kaçtı ağzından.

"olaylardan haberin yok mu abla Allah aşkına. Tüm herkes annemin babamı aldatması haberini konuşuyor senin haberin yok mu" diye sinirle bağırdı. Biran tavrı karşısında irkildim. "herkes, herkes bunu konuşuyor. Gülerek annemin videosunu izliyorlar. İnsanların bana bakışını görmen lazımdı okulda. Başlıklarda yazan metres lafını yüzüme çarptılar abla. Hiç biri çekinmeden metres annen yapmış yine yapacağını dediler. Kim yaptı bunu abla. Kim bu kadar kötü olabildi. Kim bize bu kötülüğü yaptı.." diyip şiddetle ağlamaya başlayınca biran başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.

Ben bunları yaparken o kadar hırsla dolmuştum ki linayı unutmuştum. Onu tamamen unutmuştum. Bu olayın onun cephesinde sebep olabileceği etkileri unutmuş ve tüm iğrençliği her yere yaymıştım..

Ellerim kolundan düşerken gözlerini sildi.

"başlıkları gördün mü? O kadar acımasızlar ki.. Yıllar önce metresiyle karısını aldatan yargıtay başkanı metresi tarafından aldatıldı yazmışlar. Kıdemli metres yine iş başında yazmışlar " diye ağlayarak bağırdı. "nasıl bu kadar acımasız olabilirler abla. Hiç mi geride olanları düşünmediler. O video, o fotoğraflar" demesiyle biran nefes alamadım.

"lina Bi.. "

"kim yaptıysa bul onu. Ona dava açıcam. Duydun mu beni ona dava açıp sürüm sürüm süründürücem. Kimsenin bunu yapmaya hakkı yok." diye lafımı kesti şiddetle . Delirmiş gibiydi. Sinirle saçlarını çekip camların önüne giderken korkuyla ona baktım. Bunu öğrendiğinde beni mafedicekti.. Beni cidden lime lime doğramak isteyecekti çünkü tam da o kıvamdaydı şuan.

"tamam lina sakin ol" diye sedo araya girerken lina sinirle ona döndü bu sefer.

"sakin ol mu? Şunlara bak." diyip sehbadaki gazeteyi aldı ve Sedata fırlattı. "oku yazılanları." diye bağırdı. Tepkisizce onu izliyordum. "anneme yazılanlar, onun yaptıkları.. Tamam haketmişti kimilerine göre ama bu çok acımasızca. Çok acımasızca" diye diye acıyla fısıldadı. "benim ve ablamın ne suçu vardı. Bunları yazarlarken bizi neden düşü.."

"lina yeter" diye daha fazla dayanamayarak bağırdım. Şaşkınlıkla bana döndü.

"yeter mi.? Sen neden bu kadar sakinsin ya. Babamız için yazılanlardan hiç mi utanmadın. Bu kadar mı sildin ailemizi abla. Annem tabi ki umurunda değil ama babam?tamam annem ve babam anneni birlikte mafettin ama bu kadarı çok fazla abla. Bu kadar tepkisiz kalman çok fa.."

"kes artık" diye bağırdım yine. Ellerim titremeye başlarken derenin bunu benim yaptığımı en sonunda linaya söyleyeceğini ve bundan asla kaçamayacağımı bildiğim için "ben yaptım" diye az önceki bağıran halime nazaran fısıldayarak kendim itiraf ettim. O an ortam buz kesti ve uzun bir sessizlik oldu.

"ne dedin sen" diye şokla fısıldadı lina en sonunda yüzleştiği gerçeği idrak ettiğinde.

Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktığımda karşılaştığım gözlerinde öyle bir bakış vardı ki o an hayatımın en büyük bozgununu yaşamıştım. Kardeşimin gözlerindeki o hayal kırıklığı kalbime hançer gibi saplandı. Bana hayran ve tapar gibi bir sevgiyle bakan kardeşimin gözleri ilk defa böyle kırık ve soğuk bakıyordu bana.

"özür dilerim lina" diye fısıldadım.

"özür mü dilerim" yanıma gelip beklemediğim bir hamleyle beni omuzlarımdan sinirle iterken biran sendeledim ve arkamdaki sandalyeye son anda tutunup düşmekten kendimi kurtardım. Sedat korkuyla yanıma gelip koluma asılırken linaya baktım üzgünce. Dehşete düşmüş ve gözü kararmış bir yüzle bana bakıyordu. O an içimden bir titreme geçti. "Sen nasıl böyle korkunç bir şeyi yaparsın" diye bağırdı.

"lina dinle bir"

"dinle mi. Sen ne yaptığının farkında mısın. Sen nasıl bu kadar iğrenç bir şeye kalkışırsın. Nasıl bu kadar alçalabilirsin. Tamam annemden nefret ediyorsun anlıyorum, bunu hep anladım. Senin o nefretini her zaman anlayışla karşıladım ama bu çok fazla. Ona karşı hep senin yanında oldum ama sen beni böyle iğrenç bir duruma beni hiç düşünmeden nasıl sokarsın" diye bağırdı. Sinirle ellerim iki yandan yumruk oldu o an.

"intikam istedim tamam mı. İntikam. Anneme yaptıklarının acısını çıkarmak istedim lina" diye ben de bağırdım. Tamam yaptığım taktirlik bir şey değildi biliyordum ama ne istediğimi neden anlamıyordu.

"böyle aşağılık bir şekilde mi? İnsanlar arkamızdan neler söylüyor haberin var mı senin he. Tabi senin umurunda değil hiç biri. Neden olsun ki. Asya hanımın ailesi umurunda olur mu hiç" diyip inanamaz bir tavırla saçlarını çekiştirdi. "Allah kahretsin beni nasıl rezil ettiğinin, beni aşağılamalarına nasıl sebep olduğunun farkında bile değilsin. Bencil" diye çığlık attı. Sinirle ona baktım son kelimesi karşısında..

"bencil mi? Asıl bencil sensin. Ben senin o annen yüzünden annemi kaybettim. İntikam istedim sadece lina. Sadece tek bir an içim soğusun istedim. Bu mu bencillik he." diye bağırdım bende. İlk defa bu kadar kötü oluyorduk ve ikimizde dehşet bir kırılma anına girmiştik.

"böyle mi aldın intikamını. Soğudu mu için. Bizi rezil rüsva ederek mi rahatladın. Rüya teyze yaptığın şey karşısında seninle gurur duyuyordur aferim sana" diyip alayla baktı bana. O an kalbime bir hançer saplanırken bu sefer sinirine yenilen ben olmuştum ve sertçe onu itmiştim.. Onun tutunacak bir yeri olmadığı için kalçasını üstüne sertçe düştü. Sedatın "ne yapıyorsun Asya" çığlığı ortama yayılırken yaptığımın farkına yeni varmamla dehşete kapılmış gibi irkildim.

Ben ne yapmıştım.

"lina bebeğim" diye endişeyle yanına çökünce koluna koyduğum elimi sinirle itti ve ayağa kalktı.

"bana sakın bir daha bebeğim deme. Sen varya bugün sebep olduğun bu rezillikle rüya teyzenin en büyük utancı benim ise en büyük hayal kırıklığım oldun. Aldığın aşağılık intikam karşısında kendinle gurur duy." diyip şiddetli bir alkış tuttu elleriyle sonra ise alkışlamayı bıçak gibi kesip karşısında iğrenç bir varlık varmış gibi bana baktı " belki annem hepsini hakketti sana göre belki de herkese göre hakketti. O yıllar önce evli olan babamın yatağına girerek kendini alçattı ama sen de en az onun kadar alçaldın bugün. Kendinle gurur duy" diye bağırdı. Dilim tutulmuş gibi dona kalmış şekilde onu dinledim. Bir şey söyleyemiyordum çünkü haketmediğim halde çok ağır konuşmuştu ve ne diyeceğimi bilememiştim.

"asıl bencil sensin" diye zorla fısıldadım yine. "aynı durumu ben yerine sen yaşasaydın daha kötülerini yapardın"

"bencil ben miyim.? Daha kötülerini mi yapardım? Yapmazdım seni aptal çünkü ucunda sen varsın. Ama sana yazıklar olsun cidden ki seni bu kadar severken seni görmezden gelip böyle iğrenç bir şey yapabileceğimi iddia ediyorsun." diyip kırık bir şekilde güldü.

Ortamdan soyutlanmış gibi bir yere kitlenirken sayıklar gibi konuşmaya başladı. "Bir kere bile annemin arkalığını almadım. Annemin yaptığı hatayla suçum olmamasına rağmen her an yaşadım. Annemin annene yaptığı şey yüzünden Sana karşı hep utanç içinde oldum. Kendimi senin karşında ezdikçe ezdim. Bu yaşıma kadar hep annemi suçladım annene bunu yaptığı için. Defalarca senin için onunla karşı karşıya gelip her defasında onu paramparça ettim. Yaptığı doğru değildi ama en nihayetinde hataydı ve insanlar hata yapardı. Ama ben yine de sırf sen üzülme diye bunu hata olarak kabul etmeyip anneme bir gram bile sevgi beslemedim. Sırf sen üzülme diye onun bir gram sevgisini almadım. Ben annem varken annem yok gibi, tıpkı sen gibi anne sevgisi alamadan büyüdüm ve sen kalkmış bana bencil diyorsun he. Ben seni her an düşünürken, kalbini her an düşünürken sen beni hırsına kurban verdin. Sen bugün her zaman senin yanında olan kardeşini hırsınla kaybettin. Şimdi otur ve zaferinin tadını çıkar çünkü bundan sonra senin tek kardeşin o hırsın ve bencilliğin" diyip bana kırık bir gülümseme hediye etti.

"ve sen cidden babanın kızısın. Bencilsin, körsün ve zafer için her şeyi yapar herkesi böcek gibi çiğnersin. Sırf sana yaranabilmek için annemi sildim. Tıpkı sen nasıl babama yaranmak için çocukluğunu sildiysen ben de sana olan sevgim yüzünden annemi sildim. Bunda seni suçlamıyorum yanlış anlama ama ben dediğin gibi bencil olsaydım annemin benden vazgeçmediği zamanlarda bana verdiği sevgiyi kabul eder ve onunla büyürdüm ama ben seni tercih ettim. Ama görüyorum ki değmezmişsin. Sen sadece kendini düşünen bencilin tekisin. Sakın bir daha benimle iletişime geçme. Bugünden sonra sen artık tek başınasın" diye acımasızca konuşup tek bir kelime daha etmeden eşyalarını topladı ve çekip gitti. Olduğum yerde put gibi kalmış o an deli gibi titremeye başlamıştım.

"Asya. Asya sakin ol güzelim" titremelerim öyle artmıştı ki dişlerim şiddetle ses çıkarmaya başladı. "Asya güzelim. Burnun kanıyor ne olur sakinleş" sedonun dediklerini işitiyordum ama hareket edemiyordum. Ağlamaya başladım. Linanın o gözleri, sözleri, tavırları aklıma geldikçe ağlamam şiddetlendi. Bu kadar acımasız olması.. Beni böylesine acımasızca paramparça etmesi...

Tamam ben de onu düşünmeden hareket etmiştim ama bu kadar acımasız olması beni bile aşmıştı.

"ne yapacağımı bilmiyorum Allah aşkına gel hiç iyi değil" sedonun telefonda konuşmasını duymamla ona döndüm donuk bir şekilde. Endişeyle bana bakıp telefonu kapadı ve yanıma çöktü. Eli kanayan burnuma giderken "bebeğim tamam sorun yok hadi sakinleş" demesiyle elini itip sendeleyerek ayağa kalktım ve yavaş yavaş odama yürüdüm. İçeri girmemle sedonun müdahale etmesine izin vermeden kapıyı kilitledim ve sırtımı kapıya dayayarak dibine oturdum.

"Asya saçmalama aç şu kapıyı iyi değilsin bir şey olur ne olur aç kapıyı" diye kapıya vursada onu takmamıştım. Şuandan itibaren linayı kaybetmiş olmamdan başka hiçbir şey umurumda değildi. Ağlamam tekrar başlarken dizilerimi kendime çekip başımı dizlerime yasladım.

Kardeşimi nasıl bu kadar yaralayabilmiş nasıl onu bu kadar acımasız bir hale getirebilmiştim. O benim bu hayattaki tek tutanağımdı ve sinirle içinden akıttıkları beni yerle bir etmişti. Ben dediği kadar kötü değildim ki.. Tüm hayatımı ona adamışken o nasıl bana bunları söylerdi. Tamam bu duruma onu gram düşünmeden maruz bırakmış, onu da rezil etmiştim biliyordum ama intikam hırsım gözümü kör etmişti sadece. Ama her ne olursa olsun bu kadar ağır lafları haketmemiştim..

Ne kadar ağladım bilmiyordum. Ne ara odanın ortasına gelip yerde cenin pozisyonunda yatmaya başladığımı da bilmiyordum ama en sonunda dehşet bir gürültüyle kapıya inen yumruklarla irkilerek kendime gelmiştim.

"asya aç şu kapıyı güzelim" demirin endişeli sesi kapının ardından duyulurken hareket etmedim. Gözlerim donmuş bir şekilde komodinin üstündeki linanın fotoğrafına kitlenmişti ve ben hareket edemiyordum.

"kırıcam kapıyı Asya. Aç şunu" demirin kükremesi duyulurken bir süre durdu sonra ise kapı gürültüyle sarsıldı ve açıldı. "Asya" demir yanıma gelip diz çöktüğünde gözleri endişeyle açılmıştı. "güzelim" beni kollarına alıp sardğında yorgunca başımı boynuna gömdüm.

"lina" diye fısıldamam yüzümü gömdüğüm içi boğuk çıkarken tekrar ağlamaya başlamıştım.

Demir nazikçe yüzümü yüzüne çevirdiğinde gözleri endişeyle her yerimde dolandı ve dudaklarımın üstünde kuruyup kalan kanı sildi.

"hastahaneye gidiyoruz" demesiyle beni kucağına almak için yaptığı hamleyi durdurdum.

"iyiyim önemli bir şey değil. Sadece duş almak istiyorum. Lütfen" dememle bir süre kararsızca bana baksada en sonunda beni geri çevirmeyip kucağına aldı ve birlikte banyoya girdik.

Uzun uzun beni bir bebek gibi yıkadı. Ne soru sordu ne de zorladı. En sonunda çıkmak istediğimi söylediğimde ayağa kalktı ve beni de nazikçe kaldırıp üstümüzdeki köpükleri akıttı. Yana koyduğu bornozla beni sarıp kendi de beline bir havlu sardğında beni tekrar kucağına alıp odaya taşıyarak yatağa oturttu.

Sessizce dolaba gitmesini dolaptan kıyafet alıp beni giydirmesini ve hızla da kendisinin giyinmesini izledim. En sonunda tüm işleri bitip yanıma oturdu ve yanda duran havluyla saçımın suyunu aldı.

"kurulayalım saçlarını da hasta olma bebeğim" demesiyle ayağa kalkıp hızla banyoya gidip geldi. Saçımı kuruladı, taradı ve en sonunda tüm işlerini bitirdi. "daha iyi hissediyor musun güzelim" demesiyle sevgiyle saçımı okşayan eline doğru kafamı biraz daha yatırdım.

"çok iyi geldi teşekkür ederim. İyi ki buradasın" diye fısıldadım. Anlıma uzun sıcacık bir öpücük kondurup geri çekildi.

"hadi bana neler olduğunu anlat" demesiyle bedenim ona doğru iyice yatırıp kollarımı sıkıca beline sardım. O da anında beni sardı.

"linayla çok kötü atıştık. Her şeyi öğrendi ve öğrendikleri karşısında da haklı olarak delirdi. Ona derenin beni söylemesinden önce kendim itiraf ettim ve biz çok kötü kavga ettik" diye soğuk kanlılıkla üstün körü anlattım.

O anlar, linanın o kırık bakışları, acımasız sözleri ve tavırları aklıma gelirken keskin bir nefes çektim içime.

"onu hiç düşünmedim bile bunu yaparken demir. O.. Cidden çok kötü delirdi. Bir yerde haklı da. Yazılmasını istediğim o başlıklar korkunçtu. Linanın çevresini, ona yönelecek acımasız okları bir saniye bile düşünmedim. Keşke olacaklar hakkında beni uyardığında seni dinleseydim" sıkıntıyla bir nefes alıp verdim. Dün akşam istediğim şeyi ona söylediğimde gelecek tepkilerin çok ağır olacağını ve bunu bir daha düşünmem gerektiği konusunda beni uyarmıştı ama ben onu dinlememiştim. Daha doğrusu dinlemek işime gelmemişti.

"olmuşla ölmüşse çare yoktur bebeğim. Kendini suçlama. Hırs öyle yakıcı bir histir ki insan önünü arkasını o an düşünemez ama sonra sonuçları ile karşılaştığı zaman ancak anlar. Ben o hırslara yenilmiş ve bunlardan da büyük darbeler yemiş bir adamım. O hırsın yakıcılığını iyi bilirim. Hırsını aldığında rahatlamayız aslında daha da zarara uğrarız ama bunu asla düşünmeyiz o an"

"öyle.. Düşünmedim. Gerisini düşünmedim. Daha doğrusu düşünmek istemedim. Sadece onları boşayarak da hıncımı alabildim ama yetinmedim." gözümden bir damla düşerken sildim onu yavaşça. "babamın ya da derenin düştüğü durum gram umurumda değil ama lina.. Ona çok kötü zarar verdim. Herkes annesi yüzünden ona yüklenmiş okulda.. Beni asla affetmeyecek" diye pişmanlıkla fısıldadım. Demir yavaşça parmaklarını saçlarıma dolayıp yüzümü yüzüne çevirdi.

"aranızda ne oldu tam bilmiyorum ama ne lina sensiz ne de sen linasız yapabilirsin bebeğim. Linanında siniri geçince sana gelicektir. O zaman oturur konuşur sorunu halledersiniz. Yıpratma kendini bu kadar"

"gelir dimi demir. O.. O çok ağır konuştu.. Ben nasıl hırsıma yenilip ağır bir şey yaptıysam o da hırsına yenilip çok ağır konuştu. Giderken ben daha yokum dedi" dememle tekrar bir ağlama girerken içime yavaşça sildi gözyaşlarımı.

"bebeğim kardeşler her zaman kavga eder. Bazen şiddet ve söz eşiği yüksektir bu kavgaların ama her zaman bir yolu bulunur ve tatlıya bağlanır. Endişe duyma. Sadece ona biraz sakinleşmesi için zaman ver" demesiyle mecburen başımı salladım.

Linanın dedikleri her ne kadar kalbimi paramparça etse de o anlık sinirle bunları söylediğini, canının yandığı için canını yakanı yakmak istediğini biliyordum. Tek umurumda olan oydu ve ben asla kardeşim olmadan yaşayamadım..

Başımı tekrar demirin omzuna dayarken biranda dış kapı gürültüyle çalmaya başladı. Yerimden kıpırdamadım. Ya derendi ya da babamdı ve ben şuan hiç biriyle yüzleşmek istemiyordum. Onlardan çekindiğim için değildi sadece lina bana çok ağır gelmişti ve kolumu kanadımı kırmıştı o yüzden kendimi savaş için güçsüz hissediyordum.

"deren ya da babamdır. Seni onlarla yüz göz etmek istemiyorum ama senden başka da onları püskürtecek kimsem yok. Rica etsem onları benden uzak tutar mısın" dememle başımın üstüne bir öpücük kondurup ayağa kalktı ama bunun için geç kalmıştık. Kapıyı açmasıyla derenle yüzyüze gelirken son anda demir onu tuttuğu için bana doğru atılamadı.

"bırak beni." diye demire saldırdı ama başarılı olamayınca pes edip zehir gibi gözlerini bana çevirdi. Demir onu tutup çıkarmak için sürüklerken ona karşı koyamasa da "senin varya hayatını tıpkı senin yaptığın gibi kaydırıcam. Seni buna çok kötü pişman edicdrm küçük fare." diye eskiden bana karşı kullandığı sıfatı kullanarak bağırmaya ve tehditlerini savurmaya başladı. Dehşet bir çıldırma yaşıyordu ve ben bu durum karşısında kendimi tutma zahmetine girmeden zevkle güldüm. Ayağa kalkıp demirin koluna bırak dercesine dokundum ve derenin karşısında sarsılmaz bir kale gibi dikilmeye başladım.

"hakettiğini yaşadın seni metres parçası. Fazlasını ya da azını değil hakettiğini. Elinden geleni ardına koyma ama sonrasında daha da büyüğüyle karşılaşacağını sakın unutma. Bu savaşta seni kazandıracak değilim o fındık kadar aklına bunu sok" diye hırsla cevap verdim ona. Alaylı bir kahkaha atıp dibime gelerek durdu. İkimizde aman vermezcesine baktık birbirimize.

"sana hiç beklemediğin anda darbemi vurucam küçük fare. Şimdi değil yarın değil en beklemediğin anda bana yaptığının cezasını kesicem. Sadece gününü bekle." demesiyle sinirle kolunu yakalayıp bedenine yapıştırdım bedenimi ve boy avantajı sayesinde tepeden ona bakmaya başladım.

"elinden geleni ardına koyarsan hatırım kalır. Ama şunu unutma ki bu sana yaptığım yapacaklarımın arasında en hafifi kalır. Bunu göze alarak ne yapacaksan yap" diyip sertçe ittim onu. "defol şimdi evimden"

"görüşücez seninle. O günü sabırsızlıkla beklicem. Senin ben de hesabın kaldı" diyip çekip gitti.

"güzelim" demirin seslenişiyle kendime gelirken ona baktım."iyi misin"

"iyiyim demir. O her zaman böyle boş atar Derdim Deren değil" dememle telefonum çalmaya başladı. Koltuğa doğru yürüyüp üstündeki telefonumu aldım. "cem"

"neler oluyor Asya lina burada" diye telefonumu açmasıyla rahat bir nefes bıraktım. En azından güvendeydi.

"iyi mi"

"değil. Geldiğinden beri kimsem kalmadı beni rezil ettiler diye ağladı durdu. En son çareyi sakinleştirici vermekte buldum. Uyuyor şimdi. Bir şeyler anlattı" diyip sıkıntılı bir nefes aldığında gözlerimi yumdum ben de sıkıntıyla.

"geliyorum cem. Gelince konuşuruz. Onu yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim" diyip telefonu kapadım. "ceme gidebilir miyiz hayatım" dememle dakikalar sonra evden çıkmış yarım saat sonra da cemin evinden içeri girmiştik.

"neler oluyor"

"lina nerede" ikimzide aynı anda konuşunca pes eden o oldu.

"odamda uyuyor. Geldiğinde delirmiş gibiydi. Yarım yamalak bir şeyler anlattı ama tam birleştiremedim olayı. Sonra haberleri okudum İnternetten" diye açıkladı. "lina bunu senin yaptığını söyledi doğru mu" demesiyle sıkıntıyla saçlarımı geri itip koltuğun kenarına çöktüm.

"doğru" sesin kırık çıkarken demir elini dizime koyup ben buradayım dercesine sıktı. Minnetle gülümsedim ona çünkü varlığını hissetmek bana çok iyi geliyordu. "demir sana olan biteni anlatır. Ben bir linanın yanına çıkıyım" dememle ayaklandım ama cem kolumu tutarak durdu beni.

"istersen bir kaç gün sakinleşmesini bekle. Sana.. çok kırgın" demesiyle kalbim acıdı. Biz birbirimize kırgın ya da küs olamazdık. Bu benim bu hayatta kaldıramayacağım şeylerden biriydi.

"günler aramızı açar, bizi birbirimizden uzaklaştırır. Olay sıcakken çözmek gerekir cem." dememle kolumu bırakıp sen bilirsin dercesine bana bir bakış attı.

"odamın yerini biliyorsun zaten" demesiyle "nerden biliyor lan" diye biranda kükredi demir. Beklemediğim ses karşısında irkilirken cidden mi dercesine baktım ona. Ama açıklama beklemeye devam etti.

"bir akşam kalmıştım cemde demir" dememle demirin kaşları daha da çatıldı. Sanki neydiyse.

"neden"

"cem anlatır sevgilim. Önemli bir şey değil" diyip topu ceme attım.

"neden bu hikayede yanan ben olacakmışım gibi hissediyorum" diye sitem etse de onu takmamış yönümü linanın yanına çevirmiştim. Odaya girmemle yatakta uyuyan bebeğimi görmem kalbimi daha da ezdi. Yüzü sıkıntılı, bedeni gergindi. İlaç bile onu rahatlatmamıştı belliydi.

Üstümdeki montumu çıkarıp yavaşça yanına gittim ve arkasına uzanıp sıkıca sardım onu. Aşık olduğum kokusunu içime çekerken gittiğinden beri dehşet bir gerginlik içinde olan bedenim anında rahatladı. Vücuduma gelen rahatlama ile gözlerimi kapadım ben de.. Bügünün daha akşamına varamadan tüm enerjim çekilmişti resmen ve dehşet bir uykuya ihtiyaç duymaya başlamıştım. Yaptım da.. Yüzümü linanın saçlarına gömüp gözlerimi kapadım. Uyku ikimize de iyi gelirdi çünkü uyanınca enerjiye ihtiyacımız olacaktı...

~~~~

Yanımda hissettiğim kıpırdamayla gözlerimi açarken ilk nerede olduğumu anlamadım.

"abla" linanın fısıltısı kulağıma geldiğinde anca ortamı kavrayabilmiş nerede olduğumun jetonu sonunda düşmüştü. Tavanda olan gözlerimi ona çevirdim. Elini yanağının altına koymuş yan yatarak bana bakıyordu. Odayı onun açtığını tahmin ettiğim abajur aydınlatırken üzgünce ona baktım.

"merhaba" dememe "ne işin var burada" diye karşılık verdi. Ben de aynı onun gibi yan dönüp ona bakmaya başladım.

"kardeşimle aramda olanı çözmeye geldim"

"sana kırgınım. Sana söylediklerim için de seninde bana kırgın olman gerekiyor"

"kırgınım zaten ama bunları sinirle söylediğini bilecek kadar da seni tanıyorum"

"sana hala sinirliyim. Daha fazlasını söylemeyeceğimi nereden biliyorsun"

"söylemezsin çünkü sen de bana onları söylediğin için pişmansın. Görüyorum. Seni tanıyorum" dememle gözleri yaşlarla parladı. Elimi yanağına uzatıp yavaşça okşadım.

"yaptığın şeye, beni düşürdüğün duruma o kadar kızgınım ki söylediklerim için özür dilemeyi gururuma yediremiyorum"

"şimdi özür dilemek zorunda değilsin bebeğim ne zaman istersen o zaman onarırısın ama ben senden şimdi özür diliyorum. Hırsımdan gözüm karardı. Ne seni düşündüm ne de başka bir şeyi. Tek istediğim onu ve babamı rezil etmekti. Çevreleri tarafından dışlansınlar istedim. Onlar başına gelen her şeyi benim gözümde hak ediyorlar ama sen asla bunu haketmedin. Seni düşürdüğüm durum için çok pişmanım lina. Seni düşünmeden hareket ettiğim için çok pişmanım. Özür dilerim bebeğim. Biliyorum sebep olduğum şeyi telafi etmez artık ama tekrar tekrar özür dilerim. " dememle kısık bir nefes aldı.

"bugün okulda bana bile metres dediler biliyor musun. Annesi neyse o da odur dediler. Popüler olduğumdan dolayı herkes beni aşağıya çekmek için açığımı ararken onlara verdiğin fırsatla akbaba gibi üstüme çöktüler. Statüm falan değil umurumda olan ama o sözler çok ağırdı" demesiyle çenesine doğru akan gözyaşını elimle kaptım ama kendiminkine müdahale etmedim." zamanla unutulur biliyorum. Bununda altından kalkarım biliyorum. Herkesin ailesi bok gibi onu da biliyorum ama incinen gururumu nasıl toparlarım bilmiyorum." demesiyle ona doğru atılıp sarıldım. Kollarımda daha çok ağlamaya başlarken ben de ağladım. Hesaplayamadığım sonuçlarda en büyük hatam lina olmuştu. En büyük zararı en masumumuza vermiştim.

"özür dilerim bebeğim. Nasıl telafi edeceğim inan bilmiyorum ama özür dilerim."

"işe yaramıyor abla."

"unutulacak biliyorsun."

"unutulana kadar beni paramparça edicekler. Metresin kızı damgasından zaten hiç kurtulamamıştım şimdi daha da kötü oldu. Annem için kadrolu metres diyorlar. Ben onun çocuğuyum. Ne kadar onunla aram iyi olmasa da annem o benim" diye hıçkırdı. İçime oturan taş daha da ağırlaşırken nasıl bu kadar aptal bir kör oldum bilmiyordum. Hırsımla onu nasıl yakmıştım aklım almıyordu. İnsanlar acımasızdı ve ben en masum olanımızı o acımasızlığın içine atmıştım.

"biraz uzaklaş buradan olmaz mı" dememle kollarımdan çıkıp kırgın gözlerini gözlerime sapladı. İçim bu bakışları karşısında öyle acıyordu ki..

"korkak gibi kaç diyorsun yani" diyip burukça güldü.

"hayır korkak gibi kaç demiyorum sadece biraz kendine nefes alacak alan, diğerlerinin de unutması için zaman tanı diyorum" dememle başını iki yana salladı hayır dercesine. "miamiye gönderirim seni hem de istediğin gibi özel uçakla" diye şansımı zorladım. Lina asla olumsuzluklar karşısında kafasını kuma gömen biri olmamış aksine her zaman başı dik durmuştu ve bunda da aynısını yapacaktı biliyordum ama şuan gitmesi en doğrusuydu bana göre.

"güzel rüşvet ama zamanlama çok kötü. Yarın okula gitmezsem herkesin gözünde senin başlıklara attırdığın harika başlık olan kadrolu metresin korkak piçi olurum" diyip güldü. Ama gülüşü beni paramparça etti. Elimi dudaklarımın üstüne koyup susturmak istedim onu. Sözleri çok ağırdı ve ben bunu kaldıramıyordum.

"lütfen böyle konuşma yalvarırım"

"sebep olduğun şey seni bile rahatsız etti dimi. Bir de beni düşün"

"bunu düzeltmek için ne yapabilirim bilmiyorum. İpin ucunun çok kötü bir şekilde kaçmasına sebep oldum. Hırsıma yenildim ve yanan sen oldun. Bunu düşünemedim lina."

"evet düşünemedin ama artık bunun bir önemi yok. Olmuşla ölmüşse çare de yok. Merak etme lina yine atlatır" diyip yatağın kenarına oturarak ayaklarını yere sarkıttı. Ben de kalkıp aynı şekilde yanına oturdum.

"küs müyüz. Ben sensiz yaşayamam biliyorsun."

"değiliz. Sadece kırgınız. Bir süre aile üyelerimden uzak kalmak istiyorum. Sen de buna dahil"

ASYA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin