79

309 31 7
                                    

Herkese keyifli okumalar.. 

"kraliçem" kadirin sesiyle kendime gelirken dışarıya dalmış düşünceli gözlerimi ona döndürdüm. "iyi misin. Kötü bir şey mi o ne o" demesiyle avcumun içinde can çekişen kağıdı kutunun içine koyup kapağını kapadım.

"bir şey değil. Eren Kandemir. Bu ismi araştır ama nereye giriyor, o burnunu nasıl en dibe sokuyorsan sok öyle araştır ve bana 2 saat içinde elle tutulur bir şey bul" dememle ayağa kalkarken anlamak istercesine gözlerini yüzüme dikti.

"tamam tamam da Eren Kandemir adında bir sürü adam vardır ben nereden biliyim kim" demesiyle kutuyu tekrar açıp yazının yazılı olduğu kartviziti çıkardım ve çevirip arkasına baktım. Beklediğim gibi kendi şirketinin logosu vardı. Kağıdı düzleyip kadirin gözünün önünde tuttum.

"Kandemir holding başkanı çok da bulunamayacak bir adam değilmiş" dememle gözlerini hızlıca kağıtta gezdirdi ve ayaklandı.

"2 saate hazır belki de daha kısa"

"daha kısa olursa çok iyi olur köstebeğim. Ben şimdi çıkıyorum bir şey olursa cebim açık"

"adliyeye mi? Rüşvetçi müvekkilin dilek.."

"adliyeye değil. Sonra hallederim" trencimi giyip kutuyu çantama attım.

"ne yap ne et bana sağlam şeyler bul. Ben de demir de arkandayız sana bir şey olmayacağını iyi bil ve on göre nereye girmek istiyorsan gir." dememle ciddiyetle kafasını salladı.

Demire bunu tabi ki söyleyecektim ama biraz benimde bunu sindirmem ve demiri delirtmeden bunu nasıl söyleyeceğimi düşünmem ve ayriyetten kadirin de iyi bir şey bulmasını beklemem gerekiyordu. Eğer adamı işiyle al aşağı edecek bir koz bulursaydık demiri buna ikna edebilir olayın farklı boyutlara gitmesini de engelleyebilirdim. Çünkü bunu ona söyleyince delirmemesi elden bile değildi biliyordum ama en azından kan çıkmamalıydı.

Ofisten çıkmamla "masamın üstündeki çiçekleri çöpe at" diye asistanıma hızlı bir talimat verip dışarı çıktım. Kaan beni görünce direkt arabamı önüme getirdi.

Sürmek istemeyip arka kapıyı açtım ve bindiğim de" pastahaneye sür Kaan" diyip kafamı cama yasladım. Gün zaten yorucu geçmişti şimdi bir de bu iyice bitmiştim.

Araba yola çıkarken beni sakinleştirecek ve mantıklı düşündürtecek tek yer olan pastahaneye gitmeyi uygun gördüm çünkü pasta yaparken anca sakinleşebiliyor anca da sakince düşünebiliyordum.

"Asya hoş geldin" sessiz geçen yolculuktan sonra pastahaneye gelmemle yasemin beni kocaman bir gülümsemeyle karşılarken ben de gülümseyip sıkıca sarıldım ona.

"Hoş buldum yasemin nasılsın"

"iyiyim. Asıl sen nasılsın. Çok iyi gözüküyorsun maşallah" demesiyle düğün gecesini ima ettiğini anlamıştım.

"iyiyim çok şükür toparladım" dememle "kızzzz" diye sedonun cırtlak, şaşkın sesi yayıldı pastahaneye. İçerideki müşterilerden bir kaçı korkuyla irkilirken mahçupca onlara gülüp üstüme atlayan sedoya sıkıca sarıldım.

"hangi rüzgar attı seni buraya. Sen buralara gelir miydin hayırsız, vefasız" demesiyle "abartma istersen sedoşcum" diyip hafifçe kafasına vurdum. Yanaklarımı sulu sulu öpüp benden ayrıldı ve elimi sıkıca tuttuğu gibi arkaya, mutfak bölümüne götürdü.

"sedo yavaş düşücem şimdi"

"ayy tamam tamam heyecanlandım anacım napiyim. Seni burada görmeyi hiç beklemiyordum. İyisin dimi. Bir sorun yok" demesiyle kendimi koltuğa attım.

ASYA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now