3. BÖLÜM: İNTİKAMIN TUTKUSU

108 36 15
                                    

"Kraliçem uyanıyor" dedi başucum da ki boğuk ses. Ya da belki ben boğuk duyuyordum. "O iyi mi?" dedi ince ama otoriter bir ses. Artık gözlerimi yavaşça aralayıp gün ışığının gözlerime doluşmasına izin verdim. Başımın için de sanki biri tepiniyormuş gibi ağrıyordu başım. Aldığım darbenin etkisiyle olacak ki hala başım ağrıyordu. "Günaydın" dedi tam karşımda yattığım yatağın dibinde bulunan ihtişamlı kıyafetleri olan kadın. Kolumu başıma götürmek için kaldırdığım da kolumda ki kırmızı bilekliği fark ettim. "Bu ne? Ne yaptınız bana? Ne istiyorsunuz benden?" dedim telaşlı bir şekil de yattığım yerden doğrulup kolumda ki bilekliği çıkarmaya çalışırken. "Sakin ol buraya kendi isteğinle geldin unuttun mu?" dedi karşımda ki kraliçe olduğunu düşündüğüm kadın.

Bunları söyleyen kadını yüzünü biraz daha inceledikten sonra seçmelerden bahsettiği kafama dank etti.

Yıllar Sonra

"Evleneceksin dedim sana Izel" dedi artık yaşlılıktan çatallaşmış sesiyle. "Sevmiyorum onu!" dedim yüzüne karşı bağırarak. Bir insan nasıl olur da sevmediği bir insanla bir ömür geçirebilirdi. Varisleri olduğum günden beri beni evlendirmeye çalışıyordu ama ben ne yapıp edip bir şekil de kurtuluyordum. Evet, evlenirsem krallığı devam ettiremeyecektim ama bu onların pek de umurunda değildi. İki varisleri daha vardı. İlk eşinin ölümünden sonra bir kadınla evlendi ve ne şanstır ki iki tane de çocukları oldu. Bir kız ve bir de erkek. İkisi de beni sevmezlerdi çünkü ben kraliyet kanı taşımıyormuşum. Soylu değilmişim ama onlar öyleymiş.

Yıllarca varis olmak için katlandığım o okula kaydolduğum ilk gün her şeyin güzel olacağına inanmıştım. Bunun uğruna bütün rakiplerimi ortadan kaldırmış ve tek başıma o okuldan varis olarak çıkmıştım. İlk eşi olan kraliçe beni pek severdi ama o beni kızı olarak değil sadece krallığının geleceği olan bir köle gibi görüyordu. İlk eşi beni kızının yerine koymuştu. Şu an ki eşinin ve çocuklarının beni sevmemesinin en büyük sebepleri arasında onlara bir tehdit oluşturuyor olmamdı.

"Lütfen bırak beni istemiyorum o adamı!" dedim son bir kez yalvarıp kabul edeceği umuduyla. Kabul etmedi. "Kral benim, ve ne dersem o! evleneceksin Izel!" dedi yüzüme yaklaşıp bağırmaları arasında ağzından yüzüme doğru tükürükler saçarak. Artık dayanacak halim kalmamıştı ve suyu ısınıyordu. Onlara yapacaklarımı artık kafam da kesinleştirmiştim. Kendisinin de eşinin de artık yaşlarından dolayı çocuk sahibi olmaları imkansızdı. Ellerinden şu an ki çocuklarını alırsam bir varisleri kalmayacak. Ben mi? Beni de bulamayacakları bir yere kaçacağım.

Kapıyı sertçe kapatarak odamdan çıktı ve beni yalnız bıraktı derken kapıdan çakma kraliçenin girmesiyle yalnızlığım bozuldu. "Kabul etmek zorundasın Izel" dedi cilve yapar bir şekil de belini kıvırarak. "Çık!" diye bağırdım kaderime isyankar gözyaşlarım arasında. Hal bu ki ne kadar da inanmıştım devranın benim için döneceğine. Aptal. Ben hep talihsiz kalacaktım hiç bir zaman kaderimle savaşamayacaktım. "Aaa sakin ol Izel ben senin annenim" dedi elini omzuma koyarak. "Çek elini" dedim sabrımın taştığı son anlar da. "Gideceksin buradan hayatımızdan defolup gideceksin Izel!" dedi içinde ki kini sonun da kusup benim de bardağımı taşıran son damlayı koyarken.

"Gideceğim zaten ama senin ruhunu da söküp gideceğim" dedim bu akşam olacaklardan bahsetmek istercesine. "Tatlı çakma prenses" dedi beni küçümser bir şekil de gülümsemesini yüzünün bir tarafına toparlarken. "Sen kendini kraliçe mi zannediyorsun. Değilsin. Onursuz gurursuz bir kadının tekisin. Hemcinsim olduğun hal de bu olanlara nasıl seyirci kalabiliyorsun?" dedim bu dediklerimden ders çıkarmasını isterken. Ama kraliçe bırak dediklerimden ders çıkarmayı çocuklarını elinden aldığım da bile ders çıkarmayacaktı. "Hayat böyle Izel ya ezersin ya da ezilirsin" dedi bana tekrardan bakıp muzip bir şekil de gülümserken. "Defool!" diye haykırdım boğazım yırtılırcasına. Hemcinsimin beni bu şekil de ezmesini hazmedemiyordum ve midemi bulandırıyordu.

Artık yapacağım tek şey akşamın karanlık yüzünü beklemekti. Oturduğum yer de akşamın planını düşünürken hissetmeden akşamın kapımı çaldığını fark ettim. 'Hazır mısın?' dedi içimde ki ses katil olacağımı bana vurgulayarak. Ama bu yola girdiğim de can alacağımı söylemiştim zaten yani bu duruma psikolojik olarak hazırdım. Artık ne kadar hazır olabilirsem. Bacağıma elbisemden yırttığım bez parçasıyla masamın üzerinde duran kraliyet armalı hançeri tutturdum. Kraliyet armasının kendi sonunu getireceğine kim inanabilirdi ki? 

Odamın kapısını yavaşça ve olabildiğince sessiz açmaya çalıştım öyle de yapmıştım. Bacağımda ki hançer her ne kadar da olsa bacağıma biraz batsa da dayanılmayacak bir acı değildi. Prens ve prensesin kapısının önüne geldiğim de elimi kapının kolunun üzerine koyarak derin bir nefes aldım. Kapının kolunu çok sessiz ve yavaş  bir hareketle aşağı doğru kırdım. Kapının açılmasıyla sessiz ama yüksek sesli olsa kulak tırmalayacak bir ses çıktı. Prenses yatağında kıvrandığın da daha da sessiz olup hareket edebilmek için nefesimi bile tutmuştum. Netice de bir soylunun kanına girecektim. Bacağımda ki hançere elimi uzattığım da artık prensesin yatağının yanındaydım. Hançeri hızlı ve çevik bir hareketle çektim ve tüm gücümle prensesin boğazına saplamak için havaya kaldırdım. Hava da tuttuğum hançeri hızlıca indirdim. Ama boğazına ramak kala durdum. Durduruldum. Kendim tarafımdan durdurulmuştum. Prenses daha çok küçüktü ve yatarken çok da masum görünüyordu.

Sonra içimde ki ses bana seslendi. 'Neden masum bir soyluyu öldüreceksin ki?' dedi. Ne demek istiyordu ne yapmamı bekliyordu? 'Yani diyorum ki onları dünyaya getiren, onları kötülükle dolduran annelerinden kurtul' dediğin de ise kafama dank etmişti iç sesimin ne demeye çalıştığı. Bu çok acımasızca böylece hem annelerinden kurtulacaktım hem de kral ve çocukları kahrolacaktı. Ben de intikamımı almış olacaktım ve sonsuza dek sırra kadem basacaktım. Kendime yeni bir hayat kuracak sıradan bir insan olarak yaşamıma devam edecektim. Beni belki de zorla evlendirmeye çalışmasa ondan kurtulmaya çalışmayacak ve şatodan kaçmayacaktım. Ama kendisi patronluk tasladı ve hayatım adına düşüncelerimi umursamadan karar vermeye kalktı. Her şeye tahammül edebilirdim ama adıma karar verilmesine ve bir hiçmişim gibi davranılmasına asla! Hele sonradan gelme çakma bir kraliçe tarafından mütemadiyen azarlanıp küçük düşürülüp aşağılanmak bardağı taşıran son damlalardı.

Oysa ki krallığa uygun olmak için senelerce mücadele ettim senelerce rakip devirdim ve bu makama yerleştim. Hiç çaba göstermeden bu makamlara gelenler tarafından ezilmek çaba göstererek bu makama geldiğim için beni inanılmaz sinirlendiriyordu. Kral ve kraliçenin odasının yanına geldiğim de nefesimi kesmiş korku ve dehşet arasında karışık duygular hissediyordum. Hançeri tekrardan bacağımda ki bez parçasına yerleştirdim. Yakalanırsam elimde ki hançerle olayı izah etmem daha zor olabilirdi. Ama hançer yoksa daha masum görünebilir ve zarar görmeden bu katliam planını sonlandırabilirdim. Kapıyı yavaşça aralarken odada ki içki kokusu burnumu yakmıştı. 'Ne kadar da pis' dedim kendi içimden. Bu oda da nasıl uyuyabiliyor ve hatta zamanının büyük bir kısmını geçirebiliyordu.

Kraliçenin yatağına ulaştığımda nefesim onun üzerindeydi. Bacağıma yerleştirdiğim hançeri alarak çakma kraliçenin boğazını boydan boya yardım. Kadının acıyla tıslaması kralın gözlerini açmasıyla son buldu. Kralın gözleri bir ben de bir de eşinin yastığında ki kan da geziniyordu.



Varisin İntikamı (Prenorion 2)Where stories live. Discover now