28.BÖLÜM: YOL GÖSTERİCİ

23 4 4
                                    

Neden ben bu yüzük ile ilgili olan kehanetleri bir türlü anlayamıyordum. Çok zor ve anlaması güç bir dille yazılmışlardı. Şu an da kehanet çözemeyecek kadar aklım bulanmıştı. Bu yüzden geriye kalan iki sayfayı okumaya devam ettim.

İkinci sayfa da yüzüğün dış görünüşü ve uzun zamandır hiçbir varise nasip olmadığı yazıyordu. Yai ikinci sayfada da işime yarayacak hiç bilgi yoktu. Asırlardır yüzüğü takan kimse olmadığını ve fiziki özelliklerini zaten biliyordum. Yani bilmediğim bir şey öğrenmedim. Önemli bir bilgi bulma umudu ile üçüncü sayfayı okumaya başladığım da sonunda gözlerim aradığını bulmuş gibi parıldadı.

Üçüncü sayfa da yüzük ile ruhsal ve sihirli bir bağ ile iletişim sağlanabildiği yazıyordu. Ancak yüzüğün sahibi yüzüğü taşıyabilecek ve sihrine direnebilecek kadar güçlü ise yüzüğün ipucuna ulaşabileceği yazıyordu. Her ne pahasına olursa olsun yüzüğü bulmanın tek yolu bu ise denemek zorundaydım. Sayfanın sonunda ise yine kalın bir şekilde yazılmış bir kısım vardı.

ÖNEMLİ

Mutlak Dilek yüzüğü yanlış kişilerin eline geçerse ve kehanet çözülürse mutlak dilek dile gelir ve yüzük o an kimdeyse onun dileği sonsuza dek işler. Yanlış kişiler yanlış dilekler dilerse bütün Prenorion'un sonu olabilir.

Bu kısmını okuduktan sonra zaten kendimi sakinleştirmeye çalışırken daha çok strese girmiştim. Yüzük benimdi ve ve ben onu kaybetmiştim. Kötü insanlar çaldı veya bulduysa bu herkesin sonu olabilirdi. Artık her zamankinden daha önemli hale gelmişti yüzüğü bulmam gerektiği. Benim yüzümden kimseye zarar gelmemeliydi.

Kitabı derin bir nefes alıp bırakarak kapattım. Kapakların birbirlerine kavuşmasıyla serbest bıraktığım saçlarım az da olsa havalandı. Kitabın kahverengi kapağı üzerine gelen ışıkla beraber gözümü hemen odamın penceresine çevirdim. Güneş doğuyordu artık. Ve onunla birlikte dışarıdan gelen serinlik ve sonbahar kokusu beni benden koparmıştı.

Saatlerdir kafamı kaldırmadan kitap okuduğum bu masadan ayaklarım uyuşmuş olmasına rağmen kendimi zorlayarak kalktım. Ayaklarım sanki yürümeyi yeni öğreniyordu ve bileklerimi de hissedemiyordum. Pencerem yatağın tam dibindeydi. Yatağıma oturarak dirseklerimi pencerenin kenarına yerleştirdim ve çenemi avuç içlerime yerleştirdim. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes daha aldım. Yüzüme hafif hafif gelen serin rüzgar esintileri yüzümü üşütse de beni çok mutlu ediyor ve umutla dolduruyordu. Dün akşamın serinliğinden dolayı hava da bulunan çiğ tanecikleri de yüzümü okşayarak var ile yok arasında ıslatıyordu.

Aklımı kurcalayan yüzlerce soru ve düşünce batağından kurtulmamın ardından yüzük ile bağ kurmaya hazırdım. Korkmuyor da değilim. Eğer yüzüğün sihrine taşıyamazsam beni yok edebilirdi. Ama ben daha her şeyin başındayım ve yok olmak istemiyordum. Aklım her ne kadar bu fikrime engel olmaya çalışsa da her zaman yaptığımın aksine bu sefer kalbime kulak vermiştim.

Kalbim aşk adına olan bütün kapıları kapatmıştı. Aşktan yana pek işe yaramayan bu taşlaşmış kalbime en azından bu seferlik inanmak istiyordum. Kalbimin sesine bu seferlik güvenmek istiyordum. Beni yanılttıysa da onu en derinden sökerek bir kenara fırlatırdım. Ama içimde ki ses bu sefer her şeyin yolunda gideceğine dair haykırıyordu.

Kitapta yazılan adımlar teker teker uygulamak üzere ayağa kalktım. Önce gözlerimi kapattım ve iki kolumu her iki yana açarak ellerimi yumruk yaptım. O kadar sıktım ki damarlarım patlayacak gibi hissettim. Gözlerimi sımsıkı kapamışken yavaşça serbest bırakmaya ve gevşetmeye başladım. Gözlerimi tamamen açmamıştım ama sıkı sıkıya da kapatmamıştım. Ayaklarımda ki hareketlenmeyi hissedebiliyordum ama gözlerimi açmaya ne cesaret edebiliyordum ne de doğru zamanın bu olduğuna inanıyordum.

Varisin İntikamı (Prenorion 2)Where stories live. Discover now