25.BÖLÜM: AÇIK SÖZLÜ DUYGULAR

17 5 3
                                    

"Hoş geldiniz Prenses" dedi Kıan. Kollarını her iki tarafa açmış ve az evvel oturmuş olduğu sandalyeden kalkarak beni selamlamıştı. Yanın vardığım da kısa bir reverans yaparak konuşmaya başladım.

"Çok naziksiniz Lord'um" dedim gözlerinin içine bakarak. Gerçekten de dövüşten sonra bana şaşırtıcı derece de nazik davranıyordu. Hoşuma gittiğinden değil ama kaba ve yalancı olmasından iyidir.

"Elbette" dedi boşta duran elimi eline alıp nazik bir öpücük kondurarak. Daha sonra elimi hiç bırakmadan beni masanın karşısında ki sandalyeye oturttu. Sandalye masanın diğer köşesindeydi ve Kıan'nın oturduğu yerinde tam karşısındaydı.

Masa daha önce gördüğüm ve görmediğim onlarca yemek ile donatılmıştı. Bunun bana özel olup olmadığını bilmiyordum ama her şeye rağmen masa mükemmel görünüyordu. Yemeklerin arasında orantılı bir şekilde üç tane mum şamdanı vardı. Odanın kasvetine loş bir hava katıyordu. Ve bu en sevdiğim ortamlardan biriydi.

"Çok şaşırtıyorsun beni Lord'um" dedim gözlerimi masadan ayırmayarak. Bu nezaketini neye borçluyum?" dedim sonunda gözlerimi masadan ayırıp onun mavilerine dikerek. Ellerimi birleştirmiş ve çenemi de ellerimin üzerine koymuş vereceği cevabı bekliyordum.

"Lordum" dedi düşünceli bir yüz ifadesiyle. "Kim öğretti sana bunu?" dediğinde yüzümde ki gülümseme genişledi.

"Hizmetlilerden biri seninle bu şekilde konuşmuştu" dedim önümde ki çatal ve kaşığı alarak. Önümde ki tabakta ete benzer bir yemek vardı. Bıçağımı etin üzerinde ileri geri sürterken çatalımı da kesmeye çalıştığım ete batırmıştım. Sonunda eti kopardığım da ağzıma attım.

Tadı eti andırıyordu ama bunun yanı sıra etin çok daha lezzetlisiydi ve kesinlikle et yemekten daha büyük bir haz veriyordu. Tadının ağzıma iyice dağılması için ağzımda ki lokmayı biraz daha çiğnedim ve yuttum. Boğazımdan geçişi bile yumuşacıktı.

"Çok dikkatlisin, Prenses" dedi Kıan. Hizmetlilerden duyduğum konudan bahsediyor olmalıydı.

"Öyleyimdir" dedim ikinci lokmayı ağzıma atarken. "Burada her şeye ve herkese karşı dikkatli olmalıyım" dedim attığım ikinci lokmayı yutarken. Ona kastettiğim şey tamamen bana olan yalanlarıydı. Eğer yüzleşmek istiyorsam bundan daha iyi bir vakit bulamazdım. "Bu diyar da arkanı döner dönmez ellerinde hançerlerle bekleyen satıcılar var maalesef" dedim gözlerim onun mavilerine iyice dikip ondan bahsettiğimi belli ederek.

"Ihım ıhım" boğazını temizleyerek oturduğu sandalye de doğruldu. Ciddi bir konuşma yapacağa benziyordu. Umarım gerçekten ciddi olabilir. Ciddi olduğu zamanlardan beni hep sırtımdan bıçaklıyordu. Ama şu an biraz ciddiyet hiç de fena olmazdı.

"Ben..." dedi. Yerinde rahatsız gibi kayarken burnunu çekti. "Ben gerçekten üzgünüm" dedi en sonunda konuşmayı becererek. Ama ne yazık ki pişmanlıkların çok geç yaşıyordu.

"Üzgünsün öyle mi?" dedim histerik bir şekilde gülerek. Ona inanmak istiyordum ama bir türlü inanamıyordum. Karşımda ki kişi Kıan olduğu için özrü bile komik ve samimiyetsiz geliyordu. Karşımda ki insan ciddi olmama rağmen gülüyor olsaydı onu boğazlardım büyük ihtimalle. Ama söz konusu Kıan olunca kendimi tutamıyordum.

"Nasıl inandırabilirim bilm-..." dediğinde sözünü kestim. Afallayan bakışlarla beni dinlemeye koyuldu.

"Bana inandırmaya çalışma Kıan." dedim. Olduğum yerden masanın üzerinde biraz daha ileri giderek. "Dürüst olmaya çalış" dedim. Buna gerçekten her şeyden çok ihtiyacı vardı. Çünkü böyle devam ederse ona kimse inanmayacak. Çıkarları doğrultusunda planlar yapan ve bu uğurda dostluk satan biriyle kimse bir şey yaşamak istemez.

Varisin İntikamı (Prenorion 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin