40.BÖLÜM: MUTLAK DİLEK

31 4 58
                                    

Hayatımın en çalkantılı döneminde bile çaresizlik bu kadar ağır olmamıştı. Ömrümün hiçbir evresinde bir adam için hedeflerimden şaşacağımı düşünmezdim. Kaderin çarkını kırmak için çıktığım bu yolda hayat beni paramparça etmişti. Her zaman ne olursa olsun, durum ne kadar lanet bir durum da olursa olsun, bir umudun yeşereceğini düşünürdüm.

Ancak öyle bir nokta var ki ne umutlanabiliyor ne de harekete geçebiliyorsun. İşte bu nokta aşkın için ne yapabilirsin noktası. Hayat felsefem her ne kadar sevgi zayıflıktır olsa da kalbime söz geçirememiştim. En başta buna yüreğim acısa da direnmeye çalıştım ama ipler bir yer de elimden kayıp gitmişti.

Çocukluğumdan süregelen acımasızlık duygusu tüm ömrümü yönetmişken onunla birlikte ben merhameti öğrenmiştim. Hiç aşık olmamama rağmen bana aşkın her rengini göstermişti. İhaneti de yaşadım, hayatımın en güzel gününü de. Aşkı da yaşadım, bunun beraberinde getirdiği nefreti de dibine kadar yaşadım.

Şimdi onun için ne pahasına olursa olsun kendimden vazgeçiyordum. Ama bundan bir gram bile şikayetçi değildim. Aksine hayatımda bu denli değerli biri olduğu için ona minnettardım. Bir daha olsa bir daha tereddüt etmeden aynı şeyleri yapardım.

"Varisinizi en iyi şekilde hazırlayın" beni o karanlık odadan çıkardıktan sonra bu gece olacak olan davet için hazırlanmam gerektiğini söyledi. Elbette bana doğru söylediği hiçbir kelimeye cevap bile vermiyordum. Beni bu odaya geçirdiğinde bile onca güzel kıyafete göz devirmiştim.

"Emredersiniz, Kraliçem" hizmetlinin bu sözüne yan gözle sinirli bir şekilde baktığında hizmetli lafını düzeltti. "Emredersiniz, İmparatoriçem" bu sözleri duyduğumda burnumdan gülmüştüm. Aslında evet olacaktı ama şu an olmamasına rağmen kendisine bu şekilde seslenmeleri için baskı yapıyor olması bana oldukça komik ve acınası gelmişti.

Kapı beni içeride bu hizmetli ile bırakarak ardıma kapandı.

"İsterseniz öncelikle kıyafet seçebiliriz" omuzlarımı umursamazca yukarı doğru kaldırdığımda kadın bıkkınlıkla bana kendi seçtiği elbiseyi gösterdi.

"Ne uygun olursa onları hazırla" ters ters konuşuyor ve öyle hareket ediyor olabilirdim ancak onun hiç suçu yoktu. Kendime sinirliyken hakim olamıyordum.

"O halde sizi masaya oturtalım saçınıza ve cildinize bakım yapalım, Varisim" bana bu şekilde hitap etmesi hiç hoşuma gitmemişti. Henüz diyar için bir varis olmasam da onlar için sarayda ki bir varistim.

"Izel" diye düzelttim onu. Şu an ondan pek bir farkım yoktu. İstemediğim şey için zorlanmıştım. O da eminim hizmetli olmak istemiyordu ama mecburen yapıyordu. O zaman aramızda ki fark neydi? Benim kanım mı?

"Eğer kraliçemiz duyarsa..." tereddütle konuşan kadının lafını keserek araya girdim.

"Ben istedim dersin" dediğimde ikna olmuş şekilde beni başını sallayarak beni hemen kocaman aynası olan bir bakım masasına oturttu. Kadın önce ellerini saçlarımda gezdirmeye ve saçlarıma mesaj yapmaya başladı. Siyah saçlarım hiç olmadığı kadar yıpranmıştı bu diyarda.

Saatler süren bu hazırlıktan sonra gerçekten Kıan'ın dediği gibi bir prensese benzemiştim ama bunun benim için hiçbir anlamı yoktu. O yokken bir prenses ya da bir varis olmam bana hiçbir şeyi ifade etmiyordu. Bana o alaycı sesiyle prenses demediği sürece bu makamında bir özelliği yoktu benim için.

Kıyafetimden ayak tırnağıma kadar hazırlanmıştım. Başka zaman olsa keyifle geçireceği bu vakti sık sık yaşadıklarımı düşünüp ağlarken makyajımın akmasıyla geçirmiştim.

Artık hazırdım geriye yalnızca sonum olan başlangıcımın daveti vardı. Hizmetli işini bitirir bitirmez odayı terk etmişti. Beni kendimle baş başa bırakmasını istemiştim çünkü. Belki de son defa kendimle baş başa kalıyordum. Duygularımı sonsuza dek kalbime gömecektim.

Varisin İntikamı (Prenorion 2)Where stories live. Discover now