24.BÖLÜM: FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK

12 5 0
                                    

Sıcak bir küvette derimin yumuşadığını ve çıkan buharların banyoyu nemlendirmesini çok istiyordum. Saçlarıma sıçrayıp kuruyan kan lekeleri bana çok kötü hissettiriyordu. Saçlarımı kalıp almış, ve kokuşmuş hissediyordum ki zaten öyleydi.

"O halde rahatına bak Prenses" dedi ve ellerini belinden aşağı serbest bırakarak kapıya yöneldi. "Rahat bir şeyler" dedi ve dudaklarını büzerek düşünür bit tavra büründü. "Tamamdır" dedi gözlerini kırpıştırıp kapıyı yavaşça kapattı ve beni odam da yalnız bıraktı.

"Ah" dedim kollarımı yatağın her iki yanına açıp kendimi yatağın üstüne serbest bırakırken. Yatak tahmin ettiğimden daha rahattı. Bugün bence iyi bir uykuyu hak ettiğimi düşünüyordum. Ölümden döndüm. Bence bu bana bahşedilmiş bir nimetti.

Yeni bir kader için yaratıcı bana boş bir sayfa ve hiç tükenmeyecek olan bir kalem verdi. Bu sayfayı dilediğim şekilde doldurmamı ve benim için en doğru olanı yapmamaı istedi. Kaderimi kendi ellerimle yazmamı ve şekillendirmemi istemişti. Ben de bana verilen bu şansı olabilecek en iyi şekilde değerlendirecek ve kaderime ben yön verecektim.

Kapım art arda üç kez tıklatıldığında yattığım yerden doğrularak derin bir nefes verdim. "Gel!" dedim kafamı kapıya yönlendirerek gelenin kim olduğunu öğrenmeye çalışarak. Kapı açıldığında içeriye önce mini etekli, siyah gözlü bir kadın girdi. Boyu benden kısaydı ama ben de ondan çok uzun değildim. Etine dolgun olan bu kadın oldukça samimi gelmişti bana. Yaşı kırklar da gibi görünüyordu. Saçları beline kadar açık olan kadının saçları gözlerim uyum içinde yine siyahtı. Tombul yanakları ona göründüğünden daha samimi bir görüntü veriyordu.

Kadının arkasından gelen ikinci kadın aşağı yukarı ilk giren kadın ile aynı fiziksel özelliklere sahipti. Farkları sadece ikinci giren kadının biraz daha uzun olması ve saçlarının siyah değil gözleriyle müthiş bir uyum içinde sarı olmasıydı. Yanakları ilk kadın kadar tombul olmasa da dönüp baktıran bir güzelliğe sahip olduğu söylenebilirdi.

"Varis Kıan sizin isteklerinizi eksiksiz bir şekilde yerine getirmemiz için bizi sizin emrinize verdi" dedi. Kadının konuşması tahmin ettiğimden daha kibar ve düzgündü. Konuşmasından önce de içeri girer girmez ikisi de başlarını eğerek kısa bir reverans yaptılar.

"Ben sadece..." dediğimde sırtıma gelen ağrıyla aniden duraksayıp inledim. Biraz daha iyi olunca konuşmaya devam ettim. "Ben sadece yıkanmak istiyorum." dedim. Kadın önce ona hitap edebilmem için kendi adını sonra yanında ki arkadaşının adını takdim etti.

"Ben baş hizmetkar Suluni ve arkadaşım da baş hizmetkar yardımcı Sara" dedi. Ben de kendi adımı söyleme gereği duydum ama fazla samimiyet kurmamak için susmuştum. İşte benim bir tür kasıntılarımdan biri de buydu.

"Çok memnun oldum Suluni, Sara" dedim. Her ikisi üzerinde gözlerimi kısaca gezdirerek.

"Eğer hazırsanız Efendim..." dedi. Benim cevabımı bekliyorlardı.

"Elbette, hazırım" dedim. İkisi de her iki tarafıma geçip kollarımdan kavradılar ve beni oturduğum yataktan nazikçe kaldırdılar. Odanın en solunda olan kapıya yetiştiğimizde kapıyı açarak beni içeri geçirdiler.

"İzin verirseniz eğer önce kıyafetlerinizi çıkaralım Efendim" dedi. Benimle göz temasını hiç kesmeden kirli kıyafetlerime bakıyordu. Onlardan onun istediğinden daha çok ben kurtulmak istiyordum.

"Buyurun, lütfen" dedim kollarımı her iki yana açarak. Kollarımı açtığımda bütün kemikleri kırılmış gibi hissettim. Yediğim darbeler her tarafımı felç geçirtmişti. Bu darbelerden sonra etimin çürüdüğüne yemin edebilirdim. Kıyafetlerimi çıkarırlarken oldukça naziktiler.

Tüm kıyafetlerimi banyonun bir kenarında duran sepete koyduklarında gözlerim üzerinde buharı tüten küvete kaydı. O an yüzüm de bir gülümseme belirdi. Buharı tüten küvet o kadar güzel ve rahat görünüyordu ki adeta içine atlamam için haykırıyordu.

Küvete yaklaştığım da çıplak bacağımın tamamını sokmak yerine sıcaklığı ölçmek için önce parmağımı daldırdım. Küvetin sıcaklığı yüzümde bir tebessüme sebep olmuştu. Tam istediğim kıvamdaydı. Üstünde tüten buharlar da bunun cabasıydı.

Önce sol sonra sağ ayağımı küvetin sıcacık kollarına teslim ettim. Küvetin sıcaklığına tamamen alıştığım da ürpermiştim. Yavaşça kendimi küvete teslim ediyordum. Bacaklarımı bükerek küvete tamamen oturdum. Kollarımın küvete girmesiyle tüylerim diken diken olmuştu. Uzun zamandır bu kadar haz almamıştım.

Ayaklarımı küvetin boyuna göre uzatıp başımı küvetin yumuşak mermer kısmına yasladım ve hizmetkarların beni doyasıya yıkamasına izin verdim.

Kollarımda dolanan yumuşacık ipek lifler cildimi adeta pamuk gibi yapmıştı. Bu da elbette gururumu okşuyordu. Hizmetkarlardan diğeri kokusu doğanın vahşi nefesini andıran bir şampuan kullanıyordu saçımda. Doğa da bulunabilecek bütün çiçekleri sanki bu karışım da kullanmışlardı. Kadın kafama mesaj yapar gibi saçlarımda yapışan ve kalıp tutan kan lekelerini gidermeye çalışıyordu.

Arkamdan saçlarımın bu halde olmasına iğrendiğine emindim ama bu benim zerre umurumda değildi. Benim için bu büyülü anları kim ne düşünüyor kim düşünmüyor ile katletmek istemiyordum.

Sıcak su küvetten çıkmamam için beni sanki kendi benliğine zincirlemişti. Ne zaman kalkmak istesem üzerimde bir baskı ve beni küvetin rahat kollarına çeken bir güç oluşuyordu. Bu gücün benim zevklerim olduğundan şüphem de yoktu tabii.

"Yeterli" dedim. Kolumu kadının pamuk gibi ellerinden ayırıp elimi havaya kaldırdım. Bu kadar zevk yeterliydi bence. Daha çok bu küvetin üzerimde iblisçe oynamasına izin vermeyecektim. Kıyafetlerimi hazırlamalarını söyledikten sonra her iki hizmetkar da banyoyu terk etmişlerdi.

Bir kaç dakika boyunca vücudumun kurumasını bekledikten sonra benim için getirilmiş olan bornoza sarıldım. Banyonun kapı kolunu kavrayarak kapıyı açtım ve odama girdim. Oda da kimse yoktu sadece istediğim üzere kıyafetlerim bir askı da durmuş onları giymemi bekliyorlardı.

Kıyafetler tam da istediğim gibi gelmişti. Kıan ona söylediği gibi rahat kıyafetler seçmişti. Bir elbise ama savaşçı elbisesine benziyordu. Kahverengi ve siyahın tonları vardı elbise de. Bu elbise sadece popomu örtecek kadar uzundu. Yanında da çok bol olmayan ama çok da dar olmayan bir pantolon getirmişlerdi. Ben de seve seve giydim tabii. O uzun kabarık elbiseleri giymek istemiyordum elbette. Hem çok ağır hem de olduğumdan daha yavaş hareket etmeme sebep oluyorlardı.

Kıyafetlerimi giydikten sonra kendimi beğenmiş bir şekilde kafamı salladım. Ama şu an tek bir eksik vardı. Midem de olması gereken ama olmayan yiyecekler. Çok açtım ve de enerji depolayabilmem için yemek yemeye ihtiyacım vardı. Düşüncelerimi bölen bir kapı tıklatılması kulaklarım da çınladı.

"Gel" dedim. Kapı yavaşça aralanırken içeri beni yıkayan sarı saçlı hizmetçi geldi.

"Efendim, Varis Kıan sizi büyük salon da yemeğe bekliyor" dediğinde yüzümde ki kocaman ve açgözlü gülümsemeye hakim olamamıştım.

"Elbette, bana eşlik eder misin?" dedim. Sarayı henüz bilmiyordum ve büyük salonun yerini de doğal olarak bilmiyordum.

"Nasıl isterseniz, Efendim" kadın kapıdan çıkarak önüm de yürümeye başlamıştı. Nereye gidiyorsa ben de onu aynen öyle takip ettim. Sonunda kocaman bir kapının önünde durduk. Kapıya iki defa eliyle vurduğunda kapılar her iki tarafa olmak üzere büyük bir gıcırtı ile açıldı.

Varisin İntikamı (Prenorion 2)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ