4. BÖLÜM: MÜTTEFİKLER

81 31 6
                                    

Hançerin kabzasıyla kralın gözlerini karartarak bayılttım ki gecenin bu vakti üstelik suçüstü yakalanmak istemiyorum. Hedeflerime ramak kalmışken yakalanamazdım, yakalanmamalıydım. Odanın kapısından yavaşça kafamı çıkartarak koridoru kontrol ettim. Kimse yoktu koridor da. Artık katildim ve ne düşüneceğimi bilmiyordum. Koridor boyunca parmak uçlarımla sessizce yürüdüm. Yakalanmak sonum olabilirdi, olurdu da. Şatonun yüksek en yüksek üç kulesinden birinin merdivenlerini arşınlayarak en üste çıktım. Şatonun bahçesinde ki görevlileri gözetlemeye başladım ve ortam biraz daha sakinleşince bahçeye indim. Kral uyanmadan şatodan tüymeliydim. Uyanırsa bu bir felaket olurdu. Ayrıca onun krallığına tamamen son vermeyerek ona bir iyilik bile yapmıştım. Geçtiğim bu kıyağı ömrü boyunca unutmayacaktı, unutamayacaktı.

Bahçede giydiğim siyah elbiseyle rahatlıkla bir gölge gibi süzüldüm. Çok zaman kaybetmeden bahçeden dışarı doğru büyük kapıdan da bekçileri aşarak çıktım. Çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. 'özgürlük!' dedim kendi kendime havanın kokusunu ciğerlerime doldururken. Halktan biriyken gezindiği ve en yakın arkadaşımla turladığım bu dar sokaklara yıllar sonra ilk defa kendimi bu kadar özgür hissederek çıkmıştım. Hemen hemen hiç bir şey değişmemişti bu sokaklar da hala eskisi gibi neşe kokuyor içimi ısıtıyordu. Şimdi anlıyordum asıl özgür olduğum zamanın o zamanlar, o yıllar olduğunu. Aslında kendi ellerimle hapsetmişim kendimi şatonun keder dolu duvarlarına. Kendimi kandırmıştım özgürlüğün güçle beraber geleceğine dair. İnsan kendini bile kandırabilirken başkasının onu kandıramayacağını nerden bilsin ki?

Evlenmek istemiyordum o bahsi geçen prensle. Evet, belki evlenirsem kraliçe olabilme ihtimal daha da fazla artacaktı ama sevmediğim hiç tanımadığım biri ile mutlu olabileceğimi, beni kandırıp kötü davranmayacağını nasıl bilebilirdim ki? Aşkın bağlılık ile birlikte zayıflığı da getirdiğine inanıyordum. Evlenirsem bir krala bir adama bağlı olarak gücümü paylaşacaktım ama demiştim ya güç zayıflıktır! Ben başına geçeceğim krallığın hiç kuşkusuz tek hakimi, hükümdarı olmak istiyordum ve hayallerim de bağlılığa ve aşka yer yoktu.

Ama bu neşe dolu yer de kalamazdım çünkü kral önünde sonunda beni yakalardı ve hiç durmadan kraliçeyi öldürmem sebebiyle idam edilirdim. Ama ben daha hayallerimde ki o gücü sağlayamamışken ölmeye hiç de niyetli değildim v e yakalanacak olursam bile son nefesime kadar savaşacaktım. İlk önceliğim bu geceyi geçirmek için gizli bir yer bulmaktı. Nerde olursa olsun ne şartlar altında olursa olsun bu geceyi sağ salim ve sapasağlam bir şekil de atlatmalıydım. Sonrası basitti. Yol da sallana sallana yürüyen biri çarptı gözüme. Beni göremeyeceği bir yere saklanmaya çalışırken yine beceremedim. Beni gördü ve elinde ki şişeden anladığım kadarıyla içkiden sarhoş olan bu adam bana doğru yaylanarak yürümeye başladı.

Beni gören adamdan kaçmak yerine olduğum yer de durmaya karar verdim. Yine beynimin son hücresine kadar adrenalinim tuttu. Bana giderek yaklaşan adama kayıtsız kaldım ama onun kayıtsız olduğunu söyleyemeyeceğim, giderek bana yaklaşan adamın yüzün de bir gülümseme beliriyordu. Adam artık tam da dibimdeydi ve ben tabi ki kendimi germiş bana bir şey yapmasına karşın hazırlıklıydım. Elini havaya kaldırıp duvara koydu ve yüzüme doğru yaklaştı. Dediği tek şey "Naber?" oldu. Konuşurken ağzından çıkan o burun yakıcı ve mide bulandırıcı içki kokusu her yanımı sarmıştı. Diğer elini saçlarıma doğru yaklaştırırken kafamı hızlı ve kısa bir hareketle çektim. "Hadi ama biraz eğleneceğiz" dedi o kokuşmuş nefesiyle. Yüzüne de muzip bir gülümseme yerleştirdi. Belime kolunu doladığın da elini tutup çevirdim ve beline yerleştirdim. Kolunu biraz daha çevirerek onu diz çökmeye zorladım ve hemen ardından elinde ki şişeyi alıp kafasında kırdım. Baygınlık geçirip diz çöktüğü yer de zemine başını çarptı. Onu orada bırakıp hızla uzaklaştım.

Varisin İntikamı (Prenorion 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin