2.8

21.4K 1.7K 393
                                    

SELAAAAAAMMMM.

NASILIZ?!

Ben biraz enerjiğim galiba. Öyleyim öyleyim.
Yeni bölümle geldik. Hadi bakalım
Kış kış bölüme

----------

Okula ilerlemekte öyle zorlanıyordum ki. Ondan uzak durmak o kadar zordu ki canım fazlasıyla yanıyordu. Ne yapacağımı ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Sınıfa belki on belki yirmi adım kalmıştı ama evden buraya gelirken bile bu kadar süre harcamamıştım. Adımlarım sınıfa gitmekte zorlanıyordu. Her bir adımda başka bir yük yükleniyordu ayaklarıma.

"Günaydın"Emir yanıma doğru geldiğinde daha da gerildim. Zaten gerginim salın beni.

"Yarın ki sergi için malzeme listesi çıkarır mısın? Hamza istedi. Bugün uğrayamayacakmış. Ben halledeceğim"

"Günaydın. Hallederim bu ders tenefüste alırsın"hafifçe gülümseyip onayladı ve uzaklaştı. Bende daha fazla oyalanmayarak sınıfa girdim. Her zamanki gibi kafasını sıraya koymuştu. Benim sıramda değilde kendi sırasında oturuyordu. Çantamı yavaşça sıraya bırakıp ağlama isteğimi geri gönderdim.

"Ne o bu kadar hızlı mı ayrıldınız?" Tuğçeye bakma zahmetinde bile bulunmadım. Okulda çıkıcak şeyleri az çok tahmin edebiliyordum. Diğer kızlar gibiymiş,Aseli de kullandı gibi gibi gittikçe iğrençleşen bir çok ses duyuyordum kafamda. Hiçbiri Yiğit'in yokluğu kadar acıtmıyordu.

Toparlanmaya çalışarak çantamdan keki çıkardım. Yavaşça ayaklanıp ona doğru ilerledim ama öyle bir duygu yüklenmişti ki yanağıma bir yaş sızdı. Tuğçe görmeden silip keki yavaşça sırasına bıraktım. Yüzüne bakma cesareti bulduğumda gözlerinin açık olduğunu gördüm ama dümdüz duvara bakıyordu. O da bana bakamıyordu. Gözleri de kıpkırmızı olmuştu. Gözümden bir kaç yaş daha süzüldü bu sefer silmeye uğraşmadım. Bu yaşların sonu gelmeyeceğini anladığımda koşarak sınıftan çıktım. Kendimi zar zor kızlar tuvaletine atıp yüzüme suyu çarptım.

"Asel!"tuvalet kapısı açıldığında o tarafa döndüm. Hacer hoca endişeli bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Ne oldu?! Birden çıktın sınıftan?! Neden ağlıyorsun?"

"Canım yanıyor"dün olanları sofrada az çok dinlemişti olaya hakimdi. Eminim söylediği için abimde Hacer hocadan bin ton azar yemişti. Abimin yüzüne bile bakmıyordum. Bir gelip konuşmaya çalışmıştı ama konuşamayacak kadar kırgındım ona. En azından bana yardımcı olup akıl verebilirdi. O sadece bizi en çok yıpratacak şeyi yapmıştı.

"Kıyamam sana ben" beni kendine çektiğinde ona sarıldım ve rahat rahat bıraktım gözyaşlarımı. Belki bunca zamanki en büyük destekçimdi. Beni anlayabilen tek insandı belki de. Yiğit dışında. Örtümün üzerini okşarken

"Anlıyorum seni anlayabiliyorum. Ayrılmak zorunda kalmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Severek ayrılmanın ağırlığınıda. Nasıl teselli edeceğimi bilmediğim bir çaresizlik içindeyim Asel. Bende çözememiştim. Sadece böyle ağlayarak Yiğit'i de üzersin. Eminim o da çok üzülüyor. Sabah ki hali hiç hayra alamet değildi. Üzülüp bir de birbirinizi üzmeyin. Zor bir durum farkındayım ama ikinizde olayları atlatabilecek kadar olgunsunuz. Nasip oldu mu yedi sene sonra sizi bulur. Bak abinle bana. Yedi sene ayrılıktan sonra bulduk birbirimizi. Tesadüf değil Allah yolladı sizi birbirinize. Allah'a emanet et bir gün Allah onu sana geri verecektir. Yazık o güzel gözlerine. Hem düşman sevindiriyorsun böyle." Burnumu çekerek geri çekildim. Gözyaşlarımı sildirip derin bir nefes aldım.

"Sadece biraz garip."kafasıyla onayladı.

"Öyle. Halledeceğine eminim. Sen güçlü bir kızsın ve olgun düşünüyorsun. Mantıklı karar veriyorsun eminim üstesinden gelirsin."

İMANBOY Where stories live. Discover now