16. bölüm: Sana Ne Oluyor?

220 150 43
                                    

Kampın bitmesine son 5 gün...

Sabah uyandığımda çadırda kimse yoktu. Yattığım yerden vücudumu esnetip kalktım. Aylayı arayıp nerede olduğunu öğrendikten sonra Üzerime giymek için tişört ve pantolon çıkarıp üzerime geçirdim. Çadırın fermuarını açıp dışarı çıktığımda Mertle karşılaştım.

"günaydın güzellik!" allahım bu çocuk beni çıldırtacak. "günaydın" diyip yemekhaneye doğru yürümeye başladım. birinin kolunu omzuma atmasıyla olduğum yerde drup kolun sahibine baktım. "öyle direkt günaydın diyip gitmek olmuyor ama bir insan sorar nasılsın falan diye." Mert'in cümlesine göz devirip elimle kolunu omzumdan çektim.

"temasa gerek yok mert. Dün de aynısını yaptın. Yapma! Bir dahakine bu kadar sakin uyarmam aramız açılmasın."

"sen nasıl istersen güzellik." Eliyle yemekhaneyi işaret etti "eh bu yola eşlik edersin değil mi?"

Allahım bu ne yılışık bir şey ya! Sabahtan beri göz deviriyorsun yine anlamıyor SALAK!

Mert'e hiçbir şey demeden yemekhaneye yöneldim. Yanından geçtiğimde sırıtarak benim yanımda yürümeye başladı. "ee rakip! Bugünkü oyunda ne yapacaksınız?"

"yine sizi yeneceğiz her zamanki gibi." Dedim kendimden emin bir şekilde. "yalnız dün kazandığınız zafer tamamen avanstı. Centilmenlik gereği."

ZİYAAAAAA

Başımı sallayarak "evet evet öyledir muhakkak" elimle kapıyı açıp içeriye girdim. "yani ister inan ister inanma ama durum bu güzellik." Hay şu güzelliğine!!

Ben Ayla'nın yanına giderken mert hala benimle geliyordu. HADİ AMA ARKADAŞLARIN DİĞER TARAFTA GİTSENE!!!

Ayla kaşlarını çatmış ikimize bakıyordu. Bana gözleriyle Merti işaret ettiğinde ona daha sonra anlatacağımı işaret ettim. Masanın önüne geldiğimde Mert bana bir sandalye çekti. Sandalyeye oturmak yerine dönüp ona baktım. Hala anlamamış bir şekilde yüzüme bakıyordu.

Ya arkadaşım rica etsem bir siktirip gider misin!

Sandalyeyi onun elinden çekip oturduğumda gülümseyip kendine başka bir sandalye çekti. Mert'in oturacağı sıra altındaki sandalyesi çekildiğinde mert yere düştü. Başımı şaşkınlıkla sandalyeyi çeken kişiye baktım. KUTAY?

Mert düştüğü yerden kalkmış Kutay'ın elindeki sandalyeyi bir kenara itekleyip üzerine yürüdü. "derdin ne lan senin?!" Kutay şaşırmış gibi "tüh! Fark etmedim sandalye boşta sanmıştım. Kusura bakma bilader." Dedi.

Ayla bana -ne yapıyor bu?- bakışları atıyordu. Omuzlarımı bilmediğimi işaret eder gibi kaldırdım. Gerçekten ne yapıyor bu?

Mert sabır dilenir gibi havaya baktı daha sonra Kutay'a elini sallayarak "sonra görüşeceğiz seninle" dedi daha sonra bana göz kırpıp gitti. Kutay arkasından "siktiğimin tipine bak bir de göz kırpıyor göt lalesi." Diye mırıldandı.

Bakışlarımız kesişince başını sorar gibi sallayarak "ne?" diye sordu. Sanırım onun cümlesini duyduğumu fark etmemişti. "ne oluyor sana ya?" diye seslendi Ayla "ne yapmaya çalışıyorsun sen? Ayıp denen bir şey var!"

Ulaş nereden geldiğini anlamadığım bir şekilde ortaya çıkıp "asıl siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Kızım ben daha dün uyarmadım mı sizi ,görüşmeyin o çocukla, diye. Maşallah hiç vakit kaybetmeden hemen aldınız masaya." İşte bu cümle de bir uyuşmazlık vardı. Bizim mertle görüşmemiz eden bunları ilgilendiriyordu ki?

Ayla Ulaş'ın önüne geçti. "sana ne benim kiminle konuştuğumdan. Seni ne ilgilendiriyor ki Ulaş? Anam mısın babam mısın? Kimimsin?"

Bir süre ikisi de hiç konuşmadan sadece birbirlerine baktılar. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama en son Ulaş pes etmiş ve yemekhaneden çıkmıştı. Ayla da hiçbir şey yokmuş gibi yemeğe geri dönmüştü.

ANEMON DÖNGÜSÜWhere stories live. Discover now