40. Bölüm: ACI

71 48 10
                                    

Kapının açılma sesini duyduğumda Ada'yı tekrardan yerine koyup kapının önüne geldim. Kutay ve Ulaş nefes nefese ayakkabılarını çıkarıyorlardı. Ulaş beni görünce "kimseyi bulamadık anne." Dedi. Ona başımı sallayıp cevap verdim. Çocuklara direkt demeli miydim kardeşiniz var diye? Bu ağır gelebilirdi onlara.

Kutay içindeki fırtınalara nazaran sessiz kalırdı büyük ihtimalle. Ulaş anında parlar tepki verebilirdi. Bu durum çocukları etkilerdi büyük ihtimalle ama şundan eminim ki, benim çocuklarım ilk andan itibaren Ada'yı sahiplenip onu sevmeye ve korumaya başlayacaklardı. Birbirlerinden ayırmazlardı onu. Hatta yine eminim ki onu bir prenses gibi büyütürlerdi.

"anne?" Kutay'ın sesiyle daldığım yerden çıkıp ona baktım "iyi misin?" alt dudağımı ısırdım.

Bu işin saklanarak devam edeceğini düşünmüyordum. Babalarının aksine ben çocuklarımı bir yalanla bir arada tutmayacaktım.

"çocuklar sizinle bir şey konuşmalıyım benimle gelin" diyip cevaplarını beklemeden oturma odasına döndüm ve Ada'nın yanına oturdum.

Ada biraz zor denge de durduğundan yanındaki yastığa devrilmiş orada yatıyordu. Onu kucağıma alıp kolumla da sırtına destek verdim düşmesin diye. Kutay ve Ulaş içeriye gelip karşımdaki tekli koltuklara oturdular.

Kutay dik bir şekilde oturmuş çatık kaşlarıyla, Ulaşsa dirseklerini dizlerine dayamış yüzünü avucunun içine almış heyecanla ne diyeceğimi bekliyordu.

"Çocuklar bu güzel kızın adı Ada. Annesi benim üniversiteden arkadaşımmış." Dediğimde Kutay'ın çatık kaşları daha da çatıldı. Ulaş duruşunu dikleştirdi ve "sana niye bırakmış bu bebeği o zaman?" diye sordu. "çocuklar şöyle bir durum var ki Ada –"

"bizim kardeşimiz." Dedi Kutay tek bir nefeste. Şaşkınlıkla ve üzüntüyle ona baktım. Kutay önce yutkundu ve sonra "babamın kızı değil mi anne?" diye sordu. Gözlerini kapattı ve vereceğim cevabı bekledi.

Ulaş ise "yok artık! Saçmalama lan ne çocuğu. O kadar da değildir." Diyip bana döndü. Ona hiçbir cevap vermediğimde "değil mi anne? O kadar da değildir." Diye tekrar sordu. Titrek bir nefes çektim içime ve "öyle annecim. Maalesef o kadarını da yapmış baban." Tek elimle Ada'yı tutarken diğer elimle de Ada'nın annesinin yazdığı mektubu ve Ada'nın kimliğini önlerindeki sehpaya koydum. (20.32)

Kutay direkt kimliği eline alırken Ulaş da mektubu eline alıp okumaya başladı. Kutay, Ulaş mektubu okumayı bitirene kadar kimliğe baktı. Her bir ayrıntısını ezberliyordu. Ulaş da mektubu tane tane okuyor, hiçbir noktayı kaçırmamaya çalışıyordu. Birkaç dakika geçmişti ama hiçbirinden ses çıkmıyordu. Ulaş dolu gözlerle gülerek "şaka falan değil mi bu?" dedi. Keşke şaka olsaydı annecim. Keşke bugün hiç yaşanmamış olsaydı.

"ne şakası lan. Al bak yazıyor bebeğin kimliğinde." Dedi Kutay sinirli bir şekilde. "Kutay, ilk kelimesi abiymiş ha." Dedi Ulaş biraz gülmeye çalışarak.

Kutay, Ulaş'a kafa göz çevirerek Ulaş'ın elindeki mektubu alıp okumaya başladı. Ulaş da onun elinden Ada'nın kimliğini alıp ona bakmaya başladı. Birkaç dakika da o şekilde geçti.

"yalan üzerine yalan atıyordur. Ne abisi be! Az atsaymış inanılırmış." Kutay fazla öfkelenmiş ama bağırmamak için kendini sıkıyordu. Ulaş de aynı öfkeyle "bir de aşağı dalga geçer gibi kızın eşyalarının yerini yazmış. Uyuma düzenini falan. Deli mi ne lan bu kadın!" diye bağırdığında Ada korkmuş olmalı ki ağlamaya başladı.

İkisinin gözleri Ada'ya dönerken ben Adayla ayağa kalkıp onu sakinleştirmeye çalıştım. "bana bakın." İkisinin gözleri bana döndüğünde gözlerinden adeta ateş çıkıyordu. "ne olursa olsun bu bebek sizin kardeşiniz. Kadın Akif'in dna testini de koymuş içerisine ve o da doğrulanmış." Boğazımdaki düğüm yutkunmamı zorlaştırırken zar zor çıkan sesimle konuşmaya devam ettim "babanız bir halt etmiş evet. Ama artık o ortada yok. Bu bebeği de annesi bırakmış ve kaçmış. Bebek artık bizimle ve ben bu bebeğe bakacağım. Sizde ağabeylik yapacaksınız. Asla ama asla bebeğe karşı ufak bir yanlış yapmayacaksınız yoksa karşınıza beni almış olursunuz."

ANEMON DÖNGÜSÜWhere stories live. Discover now