41. Bölüm: Masal

76 53 10
                                    

ASENA

Kutay eğilip ellerimi öptü. "anne" diye seslendi. "efendim annecim?" Kutay başını yere eğip kısık sesiyle "özür dilerim" dedi.

Yattığım yerden oturur pozisyona geçtim. "ne için özür diliyorsun oğlum?"

"sana bunu söylediğim için. Keşke söylemeseydim."

Kutay her zaman böyleydi. Dışarıdan sert ve umursamaz gibi görünürdü ama aslında her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünürdü. Bir şeyin doğru olduğunu düşündüğü an ne olursa olsun onu yapar, daha sonra da pişman olurdu. Çünkü kıyamazdı.

Ellerimi oğlumun yanaklarına koyup yüzünü bana doğru çevirdim. Şu durumda başını eğmesi gereken kişi benim oğlum değildi. Akif, oğullarımı üzdüğü için tek tek bana hesap verecekti! "oğlum, özür dilemesi gereken kişi sen değilsin. Senin özür dilemeni gerektirecek bir durum yok. Bir daha duymayayım. Başını dik tutacaksın oğlum. Sen doğru olanı yaptın. Asla pişman olma. Bunu bana söylemeseydin daha kötü olacaktı. Bir daha sakın Kutay. Sakın böyle düşünme."

Kutay sadece başını sallamıştı. Ama içindeki sıkıntıyı hala hissedebiliyordum. Benim oğlumdu o. Onu benden iyi kimse tanıyamazdı.

Kutay etrafa baktı ve daha sonra bana döndü. Kutay'ın gözlerine baktığımda büyük bir öfke gördüm. Babasına öfkeliydi, hem de çok öfkeliydi. "o adam, döktüğün her göz yaşı için hesap verecek. Tek tek hesabını verecek bunların." Sevdiklerine zarar geldiğinde gözü dönerdi. Babamdan almıştı bu özelliğini. Onu kimse tutamazdı biliyordum. Ama beni de asla çiğnemezdi. Onu da biliyordum.

Kaşlarımı çattım "o ne demek öyle?" dediğimde omzunu silkti "söylediğim gibi anne. Seni ağlattığı için, hepimizi kandırdığı için, Ada için anne. Her şey için hesap verecek."

"Kutay, ne olursa olsun o senin baban. Bu yaşanan ikimizin arasında oğlum. Tamam sinirlenmiş olabilirsin haklı olarak. Ben de öfkeliyim. Hatta onu gördüğümde silahımı alıp iki el ateş edebilirim ama dediğim gibi. bunu ben yaparım oğlum. O senin, sizin babanız. Saygını asla bozmayacaksın."

"ikinizin arasında öyle mi anne?" sesi yüksek çıktığında duruşumu daha da dikleştirdim. Bu hareketimden sesinin yükseldiğini anlayıp alçalttı ve tekrar konuşmaya başladı. "Ada'nın suçu ne anne? O daha bebek! Küçücük bebeğin suçu ne?! Annesi eşya koyar gibi koymuş kapının önüne, babasını desen-" cümlenin devamını getirmedi. Tek kaşımı kaldırıp sordum "babası desen ne?"

"babası desen kendine hayrı yok! Üçkağıtçı yalancının teki!" aferin oğluma! Oğlumu iyi yetiştirmiştim. Ama babasına öyle davranmaması gerekiyordu. Ne olursa olsun onun babasıydı. "annecim. Babana saygını koru. Asla bozma. Ben sizi öyle yetiştirmedim. Asena'nın oğulları, özellikle de büyük oğlu, asla saygısını bozmaz." Aşağıdan Ulaş, Kutay'a seslendi "Kutay bu durmuyor. Tuşu muşu da yok oğlum bunun! Nasıl susturacağız bunu?! Annemi uyandıracak!"

Ulaş'ın cümlesine ikimiz kıkırdadık. Kutay'ın sağ yanağını severken "dediklerimi unutma oğlum tamam mı? Söz ver bana saygını bozmayacaksın." dedim. O da bana başını sallayarak cevap verdi. Eğilip yanağımı öptü ve kapıya giderken arkasından seslendim "söz vermedin?" Kutay kapıyı kapatmadan önce "iyi geceler anne." Dedi ve kapıyı kapattı.

Bilerek söz vermemişti. Kutay tutmayacağı sözü vermezdi. Cümlelerim aklının bir yerinde yer edinir, onları unutmazdı ama yine de doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapardı.

Kalbimin bir yerinde bir sızı hissettiğimde gözlerimi kapatıp titrek bir nefes çektim içime. Kocam beni aldatmıştı. Liseden beri birlikte olduğum adam, ilk aşkım, tek aşkım, beni aldatmıştı. Sonra bir çocuğunun olduğunu öğrenmiştim ve o çocuğa bakmaya karar vermiştim.

ANEMON DÖNGÜSÜWhere stories live. Discover now