36. bölüm: Sırlar

88 57 0
                                    

TARİH = 01.09.2023

KUTAY

Otelin çevresinde attığım 4. Turumu bitirip biraz soluklanmak için durdum. Dedem asker gazisiydi. Teröristlerle girdiği çatışmaların birinde arkadaşına doğru gelen kurşunun üzerine atlamış ve böbreğine gelen kurşun nedeniyle gazi olmuştu. Şimdi ise kendisine açtığı küçük bir kütüphane kafeyle geçiniyorlardı.

Dedemin bize küçüklüğümüzden beri anlattığı hikayelerden midir bilmem ama ben de dedem gibi başarılı bir asker olup vatanımı koruyacaktım. Bu düşüncem benim aklıma ilk 8 yaşında düşmüş ve bu zamana kadar hiç değişmemişti.

Ailem bu fikrime ilk önce güzel bakmamıştı. Özellikle babamla çok ters düşmüştük. Liseyi askeri lise de okumak istesem de izin vermemişti. Hoş, benim dedem varken ben her türlü eğitimimi alıyordum.

Dedem asker olmak istediğimi duyduğu ilk günden beri çalıştırıyor, asker olmama hazırlıyordu. Her sabah için belli bir programım olur ve onu uygulardım. İlk günden beri hiç pas geçmeden bu plana uymuştum.

Esneme hareketlerimi yapmak için çalılıkların arasındaki büyük, boş alana girdim. Etrafıma baktığımda buraya daha önce gelmiş olacağımı düşündüm çünkü çok tanıdıktı.

Karşımdaki ağacın arkasından boş alana baktığımda karşımda ellerini silah yapmış bana doğru tutan Açelya'yı hatırlayıp gülümsedim. Bu alan kızları sarhoş bulduğumuz yerdi!!!

Açelya'nın o hali aklıma gelince tekrar gülümsedim. O gün bana silah kullanmayı bildiğini demişti. Acaba gerçekten biliyor mu? Bilse çok güzel olurdu. Birlikte atış yapardık...

Dilediğim şeyi hayal ettiğimde başımı salladım. "saçmalama lan. Böyle bir şeyin hayali mi kurulur?!" telefonumun melodisi kulaklarımı doldurduğunda kendi kendime söylenerek telefonu elime aldım.

Arayan kişinin dedem olduğunu gördüğümde sesimi düzenlemek için iki kez öksürdüm ve kendisinin görmeyeceğini bilsem bile olduğum yerde hazır ola geçip telefonu açtım "Emredersiniz komutanım!" dedim keskin bir sesle.

"rahat ol asker!" cevabını aldığımda hazır olu bozup yanımdaki ağaca yaslandım. Dedemin gülme sesini duyduğumda ben de gülümsedim "kerata seni! Tatil diye kaçtın gittin yanımdan. Normalde hiç gitmezdin ama iki seferdir kamplardan, tatillerden çıkmıyorsun."

"okul yüzünden ama dede. Damadın beni de okula alınca gitmek zorunda kaldım."

"ben bile sana laf geçiremezken o hayırsızın lafı mı geçecek sana? Oğlum, ben senin dedenim. Senin söylediğin yalanları, altında yatanları bilirim. İki ay boyunca tatil gününü dört gözle bekleten gelinimi bana hala dememen kırıyor beni." Dedemin –gelin- diyerek bahsetmesi sırıtmama sebep olurken "ne gelini dede ya? Tamamen okul için geldim ben. Hem bir askerin gönül bağı sadece vatanınadır. Bilmiyor musun bunu sen?" diyerek inkar ettim.

Dedem "Höst!" diye çıkıştığında olduğum yerde dikleşip yüzümdeki ifadeyi de sabitlemiştim. Sanırım yanlış bir cümle kurdum. "bir asker için evvela vatandır! bunu bilmeyecek adam mıyım ben?! Ayrıca vatan her zaman önde olacak ama bu demek değil ki kendini kapatacaksın. İyi bir asker sevmeyi de bilecek! Aşık olmayı bilmeyen adam vatanına aşık olmayı da bilmez!" görmese bile onu başımla onayladım. "Anlaşıldı mı asker!" diye bağırdığında "Anlaşıldı komutanım!" dedim net bir sesle.

Dedem sesini kısıp "her zaman gönül bağın vatana bağlı kalacak oğlum. Ama arada çapkınlık da yap yani. Yaşın genç daha. Aha ben evlendim de ne oldu?" diye fısıldadığında kahkaha attım. "sen kaçırmışsın ya anneannemi dede."

ANEMON DÖNGÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin