JACK 'İN PLANI

4.2K 317 135
                                    


Artık gerçek ailem olmuş o insanlarla bu şekilde veda edemezdim..Onları daha önce hiç görmemiş bir yabancı gibi uzaktan izleyemezdim..Gerçekleri hatırlamalılardı.. Bunun bir yolu olmalıydı..

Tıpkı ailesini sokakta dolaşırken kaybetmiş küçük bir çocuk gibi koyu mavi gözlerim dolmuş ardından su gibi berrak gözyaşlarım ben engel olamadan kirpiklerimi aşarak kızarmış yanaklarımın üzerine boşalmıştı..

Gözleri yere sabitlenmiş belli ki bir şeyler düşünen John beni bu halde görmeden göz yaşlarımı sağ kolumu kaldırarak bir hamlede sildim ve umutsuzca John 'a bakarak ;

'Peki hafızlarını geri getirmenin bir yolu var mı ? ''

John toz toprak içinde kalmış ve yer yer küçük kesikler bulunan ellerini önce dar ve çıkıntılı alnına ; ardından sürükleyerek ,arasına kum taneleri girmiş uzun sarı saçlarına götürdü ve ;

''Malesef bilmiyorum Jack...Bilmiyorum.. ''

John 'un sesini kısarak vermiş olduğu bu cevabın üzerine hiç bir tepki vermeden öylece suratına baktım.

İlla ki bir yolu olmalıydı..Bunu düşünerek ;

''Bahsettiğin o elektronik chipleri bileklerinden kazıyıp bir şekilde çıkartsak ? ''

diye gayet düz mantık ile öne bir fikir sürmüştüm.Çok geçmeden John ;

''İnsanların bileklerine işledikleri o elektronik chipler ;çıkartıldıkları veya geri dönüşümsüz olarak hasar aldıkları an malesef insanlar hayatını kaybediyor.''

O zaman gerçek ailem olmuş o insanları ve o lanet olası yaratıklardan ;zombilerden kaçmış fakat Kaliola tarafından aynı işlemlere maruz kalmış o masum insanların hafızalarını geri getirmenin yolu Kaliola 'nın liderini bulmaktan geçiyordu..Fakat bunu nasıl başarabilirdim ki ?

John 'un uzun kirpikleri arasına gizlenmiş hafif kısık zümrüt yeşili gözlerinin içine baktım ve ;

''İnsanların hafızalarını geri getirmenin sanırım tek bir yolu var ; Kaliola 'nın liderine ulaşmak..''

''Haklısın fakat Kaliola 'nın ana merkezine karşı mücadele verebilmek için yeterince cephanemiz yok.! ''

diye yanıt verdi John büyük çoğunluğu erimiş ve eriyen kısmı yere düşmediği için etrafı salkım saçak olmuş bitmek üzere olan beyaz mumun titrek ışığına bakarak..

Sağ elimi çeneme götürüp bir kaç saniye gezdirdim ve bu sırada nereden silah ve cephane bulabileceğimizi düşündüm.Aklıma en ufak bir şey gelmiyor oluşu ise benim umutlarımı bir kez yıkıp yerle bir ediyordu.O sırada odanın girişini büyük oranda kapatan, eski her an düşecekmiş gibi duran tahta kapı çalındı.

İki kez tıklanmış kapıyı elleri ile iterek açmış olan hem eni hem boyu bayağıya kaçmış iri yarı bir adam John 'a dönerek ;

''Yemek hazır.''

dedi ve üzerine bir hayli dar gelmiş olan elbisesini çekiştirip düzeltmeye çalıştıktan sonra ardına bile bakmadan çekip gitti.

John ile birlikte kalktık ve mağaranın dışına çıktık.Rüzgar tenimi okşarken tam tepede oluşmuş bu mağaradan etrafa baktığımda ormanın büyüleyici güzelliği dikkatimi çekmişti.Buradan şehir merkezi gözükmüyordu..Merkezden uzakta olmalıydık..O sırada şehir merkezine tam ters istikamette bulunan büyük ,en üst kısımında dikenli teller bulunan gri renkteki duvarlar dikkatimi çekti ve John ' a ;

''John ,şu duvarlar bahsettiğin duvarlar mı ?''

''Evet Jack ,bu şehir merkezinin duvarlarından daha da büyük olan bölge duvarları..İşte o duvarların ardında hala o çürümüş et yığınları ; zombiler var..''

PEŞİMDE ZOMBİ VAR (TAMAMLANDI )Where stories live. Discover now