Sabah kalktığımda saat 12.24'dü. Aslında sabah bile sayılmazdı. Aşağı indiğimde Jennie ve Rose montlarını giyiyorlardı. Nereye gittiklerini sordum. "Çarşamba günü IU'nun doğum günü. Bu gün pazartesi. Bunu unutmuş olamazsın. Biz de ona hediye almaya gidiyoruz. İşimizi sona bırakmak istemiyoruz. Bence sende sona bırakma." dedi Rose. "Doğru ya. Tamamen unuttum. Saol hatırlattığınız için." dedim ve gülümsedim. Jennie ve Rose gittikten 10 dakika sonra kapı çalmaya başladı. Ama normal bir kapı çalma şekli değil. Sanki birisi birisinden kaçarken sığınacak yer arıyormuş gibiydi bu. Kapıyı açtığımda karşımda Jisoo'yu gördüm. Soluk soluğaydı. Hızlı bir şekilde içeri girdi ve kapıyı kapattı. - Ne oldu Jisoo, iyi misin? - Büyük bir hayran kitlesi peşimdeydi. - Nasıl yani? Onlar seni TAKİP EDERKEN SEN EVE Mİ GİRDİN!!! Ya görselerdi. Yeniden taşınmak istemiyorum. Buraya alıştım. - Biliyorum. Özür dilerim. Bilerek yapmadım. Starbucks'da kahve alıyordum. Kimse benim Jisoo olduğumu anlamamıştı. Çalışan ismimi sorunca yanlışlıkla gerçek ismimi söyledim. - Neyse. Ufak hatalar. - Peki sen IU'ya hediye aldın mı. Gitmezsek çok ayıp olur. O bizim çok yakın bir arkadaşımız. - Tamam şimdi çıkarım dışarı. Montumu ve masanın üstündeki telefonu alıp aceleyle tam kapıdan çıkıyordum ki Jisoo" O benim telefonum. Seninki odanda" dedi. Bende derin bir nefes aldım ve telefonumu alıp evden çıktım. Yalda telefonumdan IU'yu araştırdım. Fanların Junkook ile onu shiplediklerini gördüm. Gerçekten de çıldırdım. Sanırım sinir krizi geçiriyordum. Junkook'u internette aradım. Lizkook shiperlarını gördüm.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
İnanamıyordum. O bendim. Tam daha da ayrıntılı bilgi alacağım bir siteye girecekken......
