Bölüm 10

59.7K 3.5K 545
                                    

Size yeni bölüm getirdim *-*

Geçen bölüm yıldız ve yorumlar yine baştaki gibi çok motive ediciydi. Nazar değmesin, hihihi <3 Yeni bölüme kadar hedefimiz 125 yıldız olsun mu bu defa? Yorumları da bol bol isterim.

Bu bölümü meganmelek'e armağan ediyorum :) Keyifli okumalar!

Şarkı: Miss Li - Plastic Faces

*



''Arabada bomba var... Sarp arabayı çalıştırdığında patlayacak.''

Bol bol tehlike barındıran sözler zihnimin içerisinde defalarca yankılanırken yakalarından sıkıca kavradığım adamın yüzüne bakmayı sürdürüyordum. Bu uğursuzun uğursuz dudaklarından neler firar ediyordu böyle?

Bir an önce işi ele almamı söyleyen yanım sesini git gide daha çok duyururken bir kez daha hain şöförün sırtını duvara vurdum. ''Ne diyorsun sen ya?''

''Duydun,'' dedi çektiği acıdan dolayı nefes nefese kalan adam. ''Ne biliyorsam söyledim. Başka da bir şey bilmiyorum.''

İşittiklerimle kıskaçım altındaki adama öfkeyle bakmaya devam ettim. Hızlı hareket etmem gerekiyordu. Neyseki işittiklerinin etkisi altında kalıp bir de sindirmekle uğraşan bir kişilik değildim. Bu huyum o an işime yararken aceleyle cep telefonumu çıkararak dayımı aradım.

''Her şey yolunda mı?'' diye sorarak yanıtladı dayım telefonu.

Duvara yasladığım adamın yüzüne ters bakışlar atmaya devam ederken konuştum. ''Yoluna sokmaya çalışıyorum. Şöför tahmin ettiğim gibi çıktı. Ekip hazır mı?''

''Yoldalar. Tahminimden hızlı çıktın ve onlar da trafiğe takıldılar,'' dedi dayım.

Dakikalar sonra omuzlarımdan bir yükün daha eksileceğini biliyordum. Buna tutunarak sakin bir nefes aldım ve, ''Peki,'' diye mırıldandım. ''En fazla yarım saat daha idare edebilirim. Dışarıda işimiz var. Sarp gelecek.''

''Halledeceğiz.''

İşittiğim sözle sakin kalmaya gayret ettim. Ekip en azından yeni haberdar olmamış, çoktan yola çıkmıştı. Tek ihtiyacım olan trafiğin açılmasıydı. Ayrıca ekibin vakitlice buraya ulaşmaması durumunda bir şekilde Sarp'ın arabaya binmesine engel olmalıydım.

Derin bir nefes aldım. Karşımdaki pislik plana uyup rahatsız olduğunu iddia edebilir, anahtarları Sarp'a verebilirdi. O an zihnimin içinde yanan ışıkla büyüttüğüm gözlerle adını bilmediğim adama döndüm ve, ''Şimdi usluca tekrar arabaya döneceğiz,'' dedim.

Gözleri korkuyla aralanırken, ''Ne yapacaksın?'' dedi. ''Arabayı ben mi çalıştıracağım yoksa?''

Kulaklarımı dolduranlarla genişçe sırıttım. Oldukça cezbedici bir fikir olsa da benim görevim kurtarmaktı, yakmak değil. Üzülerek de olsa başımı sağa sola salladım ve, ''Maalesef hayır,'' diye mırıldandım. Sonra yakalarından tuttuğum adamın omuzundan öne çekerek önümden yürüyeceği şekilde ittim. ''Sakın yanlış bir hareket yapma. Arabaya yürü.''

Bir şey söylemedi. Sözüme itaat ederek adımlarını az evvel yanında durduğumuz arabaya yönlendirdiğinde ben de onu takip ediyordum. Sarp'ın o arabaya binmesini nasıl engelleyeceğimi biliyordum. Aklıma gelen şeyle, ''Kaan'ın da mı şöförü var?'' diye sordum. Zira durum öyleyse tedbiri elden bırakmayarak, muhtemelen suçsuz olan bir şöförün daha günahını almalıydım. Bugün öğrenmek zorunda kalmıştım ki, bu şöför milletine güven olmayabiliyordu.

''Hayır,'' dedi hain şöför. ''Kaan Bey arabasını kendi kullanıyor.''

Kaan Güvener için bir artı puan daha.

Sahte Bela (Tamamlandı)Where stories live. Discover now