Bölüm 26

53.5K 3.3K 306
  • Đã dành riêng cho beozay
                                    

Biz geldik, biz! Az evvel sevgili okurlarımdan birinin dediği gibi; normalde okurlar yeni bölüm bekler, bizde yeni bölüm okurları bekliyor son zamanlarda. Defne gibi tuhafız bizdefakgw :D

Her neyse. Hedefimiz 225 yıldız olsun ve bolca yorum. Bundan sonra yeni bölüm tamamlandığında bir önceki bölümü güncelleyeceğim. Gelen bildirim sayesinde yeni bölümün yayınlanmayı beklediğini anlayabilirsiniz. Yıldıza basmayanlar da parlatıverirler yıldızı. Böyle yapalım :)

Bölüm beozay'a gelsin. Keyifli okumalar :)

*

Keyfim yerindeydi.

Bunun için zaten birden fazla nedenim vardı. İlk olarak Sarp ile iyi geçiniyor olduğumuz gerçeği vardı. Onunla atışmak içimde taşmakta olan enerjiyi dışa vurmak adına iyi bir yöntemdi, ama bir gerçek vardı ki didişmediğimzi anlarda kafam rahat oluyordu. Bir diğer neden şu an yemek yiyor oluşumdu. Yemek hangimizin kötü ruh haline iyi gelmiyordu ki?

Sonuncusu ve en önemlisiyse Kaan'ın Çisem'e olan bakışlarıydı. Son on dakikada bakışlarını kaç kez Çisem'den tarafa çevirmişti, artık sayamıyordum. Sevgili Kaan elime düşmüştü sonunda.

Sen de her an onun eline düşebilirsin.

İç sesime hak verdim. Dışarıya karşı yansıtıyor muydum bilmiyordum, ama Kaan, kuzenine karşı ufak da olsa hisler beslediğimi anlarsa seve seve beni imalara boğabilirdi. Onda kesinlikle bundan çekinecek bir duruş yoktu.

Ağzımdaki lokmayı mideme yollayarak soğuk çayımdan büyük bir yudum aldım. Dilediğim gibi yemeğime odaklanmış ve yanımdaki adamların konuştuklarını dinlemiştim. Sarp her Işıl dediğinde, dudaklarından dökülen bir önceki cümlenin önemli olduğunu anlayarak aklıma kazımıştım. Beynim bu aralar yoğunlaştığımız spor salonu projesiyle alakalı bilgilerin işgali altındaydı.

''Biraz da su iç.''

Sarp'ın sesini işitmemle başımı ona doğru kaldırdım. İnadına yaparmış gibi içeceğimden bir yudum daha aldım. Sonra kaşlarımı çatarak ona bakmayı sürdürdüm ve, ''Bunu daha çok seviyorum,'' dedim.

Adama bir yalan söylemiştim, şimdi her fırsatta önüme seriyordu. Bunu geçtim koskoca insandım ben, kendime bakmayı biliyordum.

''Ben aylanıp baylanmanı ve hasta olmanı sevmiyorum ama.''

Yanımdaki adamın dudaklarından firar eden sözler afallamama neden oldu. Bu sözlerle ona şaşkınca bakarken işittiklerimi neye yoracağımı bilemedim.

Hasta olsan üzülecek işte.

Cidden benim rahatsızlanmam Sarp'ı endişelendirir miydi? Hatta üzülür müydü ki? Bu soruların cevaplarının olumlu olmasının beni mutlu edeceğini anladığım anda durumun vahametini de anlamıştım. Duygularım hiç iyi yolda değillerdi, ama ne hissedersem hissedeyim kabulleneceğim sözünü vermiştim kendime.

Dudaklarımı aralayarak bir şeyler söyleyecektim ki, Kaan önce davrandı.

''Işıl'ın hastalanmasını neden sevmiyorsun?''

Bakışlarımı masanın üzerine doğru eğilmiş vaziyette meraklı gözlerle Sarp'a bakmakta olan Kaan'a çevirdim. Ne yapıyordu bu adam?

Sarp cevaplanmayı bekleyen bu soru karşısında kaşlarını çattı ve yerinde huzursuzca kıpırdandı. ''Asistanım sonuçta. Hasta olsa işlerim aksar.''

Tabii ya. İlgilendiği tek şey işleriydi. Ben olmasam kahvesini dosyasını almak için yerinden kıpırdaması gerekir, bu da ona zaman kaybettirirdi!

Sahte Bela (Tamamlandı)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ