Bölüm 37

48.6K 3.1K 466
                                    

Bir kendimize geldik sanki ha? Güzel oldu. :D

Yeni bölüm hedefimiz 350 yıldız olsun. Çünkü sizler çok fenasınız ve isteyince gayet basıyorsunuz yıldıza fjeşwjf <3

Keyifli okumalar *_*

*

Şaşkınca bana bakan gözler ve içimde ucu bucağı olmayan bir öfke. Şu saniyenin özeti buydu.

Sarp'ı ne ara yakalayıp duvarla arama almıştım bilmiyordum. Kendimi öyle kaybetmiş, davranışlarından öyle rahatsız olmuştum ki, ne yaptığımı henüz anca idrak ediyordum.

Kadınların gururusun sen kız.

Delici gözlerim Sarp'ın hayretle dolup taşmış bakışlarını süzerken duruşumu değiştirmemiş, kendime engel olamadığım bir şekilde onu kıskaç altında tutmaya devam ediyordum. Sanki onu bıraktığım anda tekrar koluma yapışıp beni sürükleyecekmiş gibi.

Sarp şaşkınca gözlerime bakmayı sürdürdü. İçimdeki öfke varlığını korurken sarf ettiğim güç nedeniyle de nefes alışverişlerim sıklaştı.

''Işıl,'' dedi Sarp sesini tekrar bulmuş gibi. Gözleri aşağılara doğru kayarak mümkün olduğunca bedenine bastırdığım koluma baktı. ''Ne yapıyorsun?''

Dudaklarımdan alaylı bir tıslama firar etti. ''Asıl siz ne yapıyorsunuz?'' diye sordum tersçe. ''O kadar bırakmanızı söyledim, değil mi?''

Karşımdaki adamın bakışları değişmedi. Afallamış hali varlığını koruyordu. Birkaç saniye ne diyeceğini düşünürmüş gibi sessiz kaldı. Kaşları çatılıp gözleri kısılırken, ''Sen nasıl yaptın bunu?'' diye sordu bu defa.

İyi öfkelendin, güzel öfkelendin de, ayıkla şimdi pirincin taşını.

Yutkunacak gibi oldum, ama kaçındım. En ufak bir hareketim Sarp'ın şüphelerini üzerime çekebilirdi. Bir şeyleri yeterince ele vermiştim zaten ve daha fazlasına kesinlikle gerek yoktu.

Hafifçe omuz silktim ve, ''Yaptım işte,'' diyerek geçiştirmeye çalıştım.

Sarp beni dikkatli gözlerle süzmeye devam etti. Kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatılırken, ''Işıl?'' dedi sorarcasına.

Bu kez aldırmadım. Hep kendi amacıma ulaşmak adına, hem de konuyu değiştirmek için ben de kaşlarımı çattım ve, ''Bir daha öyle zorba hareketler yapacak mısınız?'' diye sordum. Sarp ise hareketleriyle sözlerimi bağdaştıramıyormuş gibi hayretle bana bakmaya devam etti. Ondan bir yanıt gelmeyeceğini anladığımda, ''Yapmayın, tamam mı?'' diye ekledim.

Birkaç saniye sessiz kaldı. İşittiklerini tartarmış gibi bir hali vardı. Sonra dudaklarından alaylı bir tıslama firar etti. Göğsü kolumun altında inip kalkarken, ''Ne yapacaksın?'' diye sordu alayla. ''Bir dahakine de kafamı mı koparacaksın?''

İşittiklerimden ziyade bunları dile getirirkenki dalgacı hali hoşuma gitmedi. Sarp'ı gözümde nasıl bir yere koyduğumu bilmiyordum, ama anlaşılan onu öyle yüksek mertebelemiştim ki, şimdi bu davranışları beni rahatsız ediyor, sözlerini ve tavrını ona yakıştıramıyordum.

Gözüne değil kalbine koydun, ondandır.

Bu kez alayla gülme sırası bendeydi. Benim tarafımdan duvara sıkıştırılmış ve şu an hareket hakkı yine ben tarafından kısıtlanmış bir adama göre fazlasıyla kendinden emin konuşuyordu. İstese tek hareketimle kafasını kıracağımdan habersizdi!

Kıyamazsın ki, kıyamazsın ki.

İç sesim haklıydı. Kıyamazdım. Kıyamıyorsam da adam edektim. Başımı hafifçe yana doğru eğdim ve, ''Kafanızı değil,'' dedim. ''Ama bana dokunan elinizi kırabilirim mesela.''

Sahte Bela (Tamamlandı)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu