Bölüm 27

49.8K 3.3K 458
                                    

Biz geldik. Ne güzel asıl tempomuza döndük. Hep böyle kalalım bence. :D

Hedefimiz 240 yıldız olsun. Bolca da yorum.

Keyifli okumalar :)

*

''İçeri gir!''

Bu iki kelimeyi ikiletmeyerek başımı olumlu anlamda salladım ve içeri giren Sarp'ı takip ettim. Sarp'ı daha fazla kızdırmak istememekten ziyade içimde hem onu bu hale getiren şeye karşı bir merak, hem de meraklı gözlere malzeme vermeme amacı vardı.

Kapıyı ardımdan kapadım ve kendini koltuklardan birinin kenarına atan Sarp'a döndüm. Asabi bakışlarla bana bakarken adeta burnundan soluyordu. Konuştuklarımızı işitmiş olması benim için ihtimaller arasında değildi, ki zaten bizi duyacak kadar yakınımızda bile bulunmamıştı. Onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu merak ederek, ''Sarp Bey,'' dedim. ''Neler oluyor?''

Senin asıl kimliğini öğrenmiş olmasın?

İç sesimin fısıldadığı şeye de ihtimal vermiyordum. Nereden öğrenecekti ki beni? İnandırıcı olmak için sahte kimliğime sosyal medya hesapları bile açmıştım!

Eminim Sarp sosyal medyada stalk turunu çıkıyordur.

Elinde telefon, o sayfa senin bu sayfa benim sosyal medya turuna çıkan bir Sarp hayal edemiyordum. Gözümün önünde beliren acayip tablo neredeyse sırıtmama neden olacakken kendime hakim oldum. Ne vardı ki sanki Sarp'ın sosyal medya hesapları olsa.

Hatta inşallah vardır. Akşam kontrol edelim.

Son saatlerde iç sesimin sözlerinin mantığıma daha çok yattığını inkar edemezdim. Yüzümdeki ifadeyi korumaya çalışarak, ''Sarp Bey,'' diye tekrar ettim karşımdaki adamın bir yanıt vermemiş olmasıyla meraklanarak. ''İyi misiniz?''

Oysa Sarp'a şöyle bir bakınca pek iyi göründüğü de söylenemezdi. Bir haller vardı bu adamda. Ama ne?

Sarp burnundan solurcasına derin bir nefes aldı ve, ''Değilim,'' diye mırıldandı baş ve işaret parmağıyla burun kemerini sıkarken. Bu halleri sadece daha meraklanmama yol açarken yere doğru eğdiği başını bana doğru kaldırdı ve öfkeli gözlerini yüzüme dikti. Bilmediği bir şey vardı ki, konuşmak yerine karşımda bu çakma sinir krizini geçirmeye devam ederse, ben  sinir krizinin âlâsını geçirecektim!

''Sorun ne?'' diye sordum dik duruşumdan taviz vermeyerek. Zira yanlış bir şey yapmamıştım. İşlerimi tamamlamıştım ve Sarp'dan başka bir istek gelmediği müddetçe elbette keyfime bakardım.

O işlerin öyle olduğuna emin misin?

''Neredeydin sen?'' diye sordu Sarp öfkeli bir tonda.

Sorusu afallamama neden oldu. Dudaklarımı hafifçe büzerek ona çattığım kaşlarla baktım ve, ''Kahve içiyordum,'' diye yanıtladım sorusunu.

Sarp anladığını belli edercesine, ''Kahveyi nerede içiyorsun sen?'' diye sordu kabaca. ''Ya da kaç saatte içiyorsun?''

İşittiklerim benim için henüz bir mantık ifade etmiyordu. Sarp'ın öfkesini daha fazla körüklememek adına kendime hakim olmaya çalıştım ve, ''Ben sorunu ne olduğunu anlamadım,'' dedim dürüstçe.

Alaylı bir tıslama firar etti dudaklarından. Başını belli belirsiz salladı ve, ''Neden o kadar uzun süre yerinden ayrılıyorsun?'' diye sordu.

Seni özleyince görmek istedi. Göremeyince de delirdi.

''Arıyorum açmıyorsun. İşinin başında yoksun.''

Sarp'ın neden sinirlenmiş olduğunu artık anlıyorken dudaklarımı ısırdım. Muhtemelen bir şey isteyecek olmuş, ama bana ulaşamayınca kızmıştı. Yine de öfkesinin boyutu gereğinden fazlaydı.

Sahte Bela (Tamamlandı)Where stories live. Discover now