Bölüm 16

52.7K 3.5K 420
                                    

Biiiiz gel-dik!

Bu bölüm diğerlerine nazaran biraz daha kısa gelebilir, ama siz geçen bölüm baya yıldız ve yorum bırakmışsınız. Bu yüzden size hemencik yeni bir bölüm getirmek istedim ve uzunluğa pek aldırmadım *-*

Yeni bölüme kadar hedefimiz 170 yıldız olsun. Yorumlar sizde <3

Şarkı: Neon Jungle - Trouble

Keyifli okumalar :)

*

Kaan'ın odasında karşılaşmayı hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaşmış olsam da dudaklarımdan firar eden sorunun ardından toparlanmam uzun sürmemişti. Beklenmedik her olay benim için tehlike ifade ederdi ve tehlikenin var olduğu yerde şaşkınlığın eline gereğinden fazla düşmek gibi bir lüksüm yoktu.

Kıstığım gözlerle karşımdaki adama bakmayı sürdürürken ona doğru adımlamaya da devam ediyordum. Kaan'ın çalışma masasının hemen ardındaki adam Cahit Beyler ile gelen Berkay'dan başkası değildi. Benden biraz önce izin isteyerek çıkmıştı odadan. Görünen oydu ki, odayı terk etmekteki amacı pek temiz değildi. Onu Kaan'ın çalışma masasının hemen ardında yakalamasam bu durumu yine anlayışla karşılayabilir, katları karıştırmış olduğuna bile inanabilirdim. Ama bu durumda karşı karşıya kaldığım bu manzaraya karşı gösterebileceğim bir anlayış yoktu. Bundan güç alarak karşımdaki adama daha şimdiden suçlu damgasını yapıştırdım ve aradaki resmiyeti kaldırarak, ''Sana sordum,'' dedim. ''Ne işin var senin bu odada?''

Bana yakalanmış olmanın şokunu henüz üzerinden atlatamamış olacak ki, birkaç adım da masanın ardından bana doğru gelerek yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi ve, ''Kapıları karıştırdım,'' dedi tahmin ettiğim gibi.

Bu kız bunu yer mi?

Berkay'a garipseyen bakışlarımı yolladım. Buna inanmamı bekliyorsa eğer, bunu kesinlikle bir hakaret olarak kabul ederdim. Sesli bir nefes alarak birkaç adımda ona doğru yaklaştım ve Kaan'ın koltuğunun olduğu tarafı işaret ederek, ''Ta masanın ardına kadar ilerleyince mi anladın yanlış odada olduğunu?'' diye sordum.

Köşeye sıkıştıran bu soru karşısında ne cevap vereceğini merak ediyordum ki, ben zafer çığlıları atmaya hazırlanmışken Berkay zekamı hafife alan yeni bir cümle daha sarf etti.

''Dışarı çıktınız sandım.''

İşittiğim şeyle sesli bir kahkaha attım. Ellerimi iki yanıma yerleştirerek daha ciddi bir ifade takındım ve parmağımla yüzümü işaret ederek, ''Bana baksana sen,'' dedim. ''Sence ben bunu yer miyim?''

''Yemez misin?''

''Yemem.''

Berkay derin bir nefes aldı. Maskesi ağır ağır düşerken beni saniyeler içerisinde alt edilebilecek olan bir rakip olarak gördüğü belliydi. En büyük hata da daima bu oluyordu zaten.

''Ye bence,'' dedi Berkay tam karşımda durarak. ''Güzelce çiğne, sonra yut, sonra unut.''

Dudaklarımı düşünceli bir şekilde büzdüm ve, ''Yok ya,'' diye mırıldandım.

Karşımdaki adam tekrar sesli bir nefes aldı. Yüzündeki sahte gülümseme varlığını zar zor korurken, ''Bak,'' dedi ve uyarıcı bir tonda devam etti. ''Sen beni burada gördüğünü unut. Sorun çıkmasın.''

Yine o düşünceli ifademe büründüm. Sonra başımı sağa sola salladım ve gözlerimi kısarak, ''Alzheimer için fazla gencim,'' dedim.

Berkay bana doğru tehditkar bir adım attı. ''Unut gördüklerini.''

Sahte Bela (Tamamlandı)Where stories live. Discover now