1

6.5K 524 307
                                    

"Yapma, Sehun. Bu kadar mı yani? Herif onu öldürürcesine dövmüş, öylece bırakacak mısın?"

Chanyeol polis memuruna ısrar ederken sessizce oturmuş onları dinliyordum, yeni komşum olanlar hakkında öfkelenmiş gibi görünüyordu. Uzakta oturan babama göz attım, hiçbir şey olmamış gibi rahat bir tavırla sandalyede uyukluyordu.

"Chanyeol, elimden bir şey gelmez. Yirmi iki yaşında olduğunu söylüyor, şikâyetçi olmadığı sürece hiçbir şey yapamam."

"Yapabileceğini ikimiz de biliyoruz!"

Chanyeol polis memurunu tanıyor olmalıydı. Onun bu sert ve koruyucu tutumu ortamı gerdikçe geriyordu, sonunda adının Sehun olduğunu öğrendiğim genç memur ellerini beline koyup derin bir nefes aldı ve gömleğinin bir düğmesini gevşetti. O sırada dikkatimi ona verme fırsatı buldum, sadece yüzüne bakarak ne kadar asabi biri olduğunu görebiliyordum. Sivri yüz hatları, simsiyah saçları vardı, bana gözlerini kısarak şüpheliymişim gibi bakıyordu. Yaka kartında yazdığına göre adı Oh Sehun'du. Biraz düşündü, sonra karşımdaki koltuğa oturdu, beni tekrar sorgulayacaktı sanki.

"Bak..." dedi daha fazla uğraşmak istemediğini belli ederek, işaret parmağını bana doğrulttu. Aynı şeyleri tekrarlıyordu. "Şikâyetçi olursan baban için uzaklaştırma kararı çıkartılır, anlıyor musun?"

"Evet," diye kekeledim. Chanyeol'ün üstümdeki delici bakışlarını hissedebiliyordum, bana uzun bir süredir kaşlarını çatarak bakıyordu.

Başka bir polis memuru Sehun'a istediği buz torbasını getirdiğinde bana uzattı, ben de kabul edip ağrıyan yüzüme tuttum. Her şey öyle hızlı gerçekleşmişti ki olanların etkisinden henüz çıkabilmiş değildim, biraz nefes almaya ihtiyacım vardı.

"Su ister misin, ya da başka bir şey?"

Başımı iki yana salladım, daralmıştım. "Eve gitmek istiyorum."

"Ah, tanrım..." diye söylendi Chanyeol, elini yüzüne koyup öfkeyle derin bir nefes aldı. "Dayak yemeyi seviyorsun herhalde?"

"Lütfen beni rahat bırakın," dedim, bu ilk kez başıma gelmiyordu. Ondan önceki komşumuz da babamı şikâyet etmiş, polis memurları ifademizi aldıktan sonra evimize geri dönmüştük. Dayağın sonu yoktu, hatta buraya geldiğimiz için onu daha da sinirlendirecektim. Karakolda geçirdiğimiz vakit yaşam süremi kısaltıyordu.

"Babandan mı korkuyorsun? Seni tekrar dövmesinden?" Chanyeol önümde durdu, ses tonu son derece sertti. "Uzaklaştırılacak, Baekhyun. Eve bir daha adımını atamayacak, iyi düşün. Onsuz yaşayabilmek için yeterince büyüksün."

"Sorun bu değil," dediğimde hepsi susup bana baktı. "Annemin ölümüne sebep oldum, bunu yapmaya hakkı var."

Sehun bana tek kaşını kaldırarak baktı. "Ne?"

"Annem ben doğduğumda ölmüş, bu yüzden benden pek hoşlanmıyor."

Sehun kahkaha atacak gibi oldu, iç geçirerek arkasına yaslandı. "Şaka mı yapıyorsun? Bu durumu hiç de iyi açıklamıyor."

"Baekhyun, annenin bu yüzden ölmüş olması babanın seni dövebileceği anlamına gelmiyor. İstismar edildiğinin farkında değil misin?"

Chanyeol ilgiyle sorduğunda büyükanneme üzüntüyle baktım, öyle çok ağlamıştı ki yüzü hâlâ kızarıktı.

"Psikoloğu çağırıyorum," dedi Sehun ayağa kalkıp. "Bu benim işimi aşıyor."

"Dur," dedim hışımla, ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Büyükannem ve Chanyeol bana merakla bakıyordu. Söylediklerini bir kez daha düşündüm, haklıydı. Eve bir daha adımını atamayacak, iyi düşün. Onsuz yaşayabilmek için yeterince büyüksün. Yeterince ezberlemiştim bu süreci, daha kaç kez yaşamam gerekiyordu? Eve gelir, yemek hazırlarım, sonra o bağırmaya başlar ve bir tokat atar, arkasından dövmeye, komşulardan biri polisi arar ve karakola gideriz, şikâyetçi olmadığım için de öylece geri döneriz, sonra babam beni yine döver. İç çektim, bıkmıştım artık. "Şikâyetçi olacağım."

The Robin Hood Project (mpreg)Where stories live. Discover now