6

5.4K 478 228
                                    

Serin bir yaz günü hayatımın en korkunç anına tanık olmuş, belediye başkanının okulumuzda yaptığı konuşmada suikastçıların saldırısı yüzünden ölümle yüz yüze gelmiştim. O korku dolu anlarda etrafa rastgele ateşler saçılmıştı ve ben vurulmak üzereyken onun sayesinde hayatta kalmıştım. Önümdeki adam omzundan vurulmuş, yere düşmüştü. İnsanlar kaçışıyor, nereye gideceklerini bilemiyorlardı ve ben onu yüzünü görmediğim halde tanımıştım, yaralanmıştı. Sadece beni korumakla kalmayıp hayatını tehlikeye atarak hepimizi korumaya çalışmıştı.

Bizi koruyan bu kişinin fedakâr da olsa bir suçlu olduğunu öğreniyordum, soyguncu yasadışı bir örgütün üyesiydi. Üstelik bu örgüt arananlar listesinin başlarını çekiyordu, Robin Hood. Zenginden çal, fakire dağıt.

"Korkuyor musun?"

Başımı yaralı kolundan yüzüne kaldırıp gözlerine baktım, Chanyeol bilinmezliklerle dolu biriydi.

"Korkulacak biri olsan bizi kurtarmazdın," dedim. "Kurtarmazdınız yani."

Güldü, ellerini beline koydu. Kolundaki dövmeler ve kaslı vücuduyla karşımda dikilirken beni ne kadar etkilediğinin farkında değildi. "Bırak bu cesur tavırları, korkuyorsun ve korkmakta haklısın da."

Haklıydı, sıradan bir insan gibi böyle bir durum karşısında korkuyor ve ne yapacağımı bilmiyordum. Onu silah kullanırken görmüştüm, tabancasını birilerinin üstüne doğrultup korkmadan ateş etmişti. Bir "insana" ateş etmişti. Aniden bana doğru bir adım attığında irkildim ve gözlerimi kapattım, bu aptalca refleks sadece bir saniye sürdü ama gözümü açıp baktığımda bana kaşlarını çattığını gördüm.

"Baekhyun, masum olduğumu iddia etmiyorum ama durup dururken insanlara zarar vermem ben."

Koluma dokunduğunda kasılan kollarımı gevşettim, ona güvenip güvenmemek konusunda kararsızdım.

"Ne yaparsın peki?" diye sordum afallayarak. "Artık kim olduğunu anlatacak mısın?"

"Sen de biraz gevşeyecek misin? Seni öldürmeyeceğim, katil değilim ben."

"Tamam," dedim robotik bir sesle.

"Otur hadi, bayılacak gibi görünüyorsun," dedi koltuğu gösterip. Buzdolabını açıp bir süre bakındı ve bir şişe su çıkardı. Çekingenlikle kavrayıp birkaç yudum aldım, kafam çok karışıktı. Gelip yanıma oturduğunda işim daha da zorlaşmış gibi hissederek yutkundum, sağlam kolunu koltuğa atmış beni inceliyordu.

"Soyguncusun yani?"

Sorumu duymadı, kaşları çatık düşünüyordu. "Şu an bizim için büyük tehlike teşkil ediyorsun, Baekhyun. Seninle ne yapacağımı düşünüyorum ve bir sonuca varamıyorum."

"Beni öldürecek misin yoksa?"

Bana gözlerini devirdi, başını tutuyordu bu sefer. Ciddiye almadı bile. "Saçmalama, katil değilim dedim ya."

Gergince su şişesini tutarken dudaklarımı dişledim, ben bir tanıktım ve durumu karmaşıklaştıran buydu. Onun bir suçlu olduğunu bildiğim halde polise haber vermezsem ben de suçlu sayılırdım ne de olsa. Sessiz kalmak da bir o kadar tehlikeliydi.

"Diğerleri beni gördüğünü bilmiyor ama öğrenirlerse sessiz kalmayacaklardır bu yüzden seninle bir anlaşma yapalım. Orada olmasaydım çoktan ölmüş olurdun, yani hayatını kurtardım. Hayatın karşılığında senden tek istediğim sessiz kalman."

Bir süre ikimiz de konuşmadık ve sadece birbirimize baktık.

"Belki de kurtarmamalıydın," dedim, sesim alçak çıktı. "Bir şekilde hayatta kalırdım, bu zamana kadar yaşamanın bir yolunu buldum."

The Robin Hood Project (mpreg)Where stories live. Discover now