20

5.9K 432 176
                                    

"Yetersiz delil sebebiyle davanın ertelenmesine karar verilmiştir."

Hâkimin gür sesi kulaklarımda uğuldadı, mahkeme salonundaki itiraz seslerini açık bir şekilde duyamıyordum artık. Avukatlığımı üstlenen Joohyun hiç anlamadığım türden terimler kullanarak bir şeyler açıklamaya çalışıyor, Chanyeol nerede olduğunu tamamen unutmuş bir halde öfkeyle bağırıyordu. Tüm bunlar birer rüya gibi geliyordu, bu bir rüyaydı ve ben az sonra uyanacaktım.

Salondan çıkana dek her şey ağır çekimdeymişçesine yavaştı benim için, çöktüğüm sandalyeden kalkmam, Chanyeol'ün beni omuzlarımdan tutarak yürümeme destek olması ve babamla göz göze gelişim. Bunlar bir rüyadan çok kâbusu anımsatıyordu.

Yanımdaki büyükanneme "Sen kendi oğlunu sattın," diyordu o sevimsiz yaşlı suratın sahibi, bir baba olmaktan çok uzaktı. Artık onu tanıyamıyordum, yıllarca birlikte yaşamış olmamıza rağmen aramızda hiç duygusal bir bağ oluşmadığı için olsa gerek bana yabancı biriymişim gibi bakıyordu. "Beni yüz üstü bıraktın."

Büyükannem sessizdi, aramızda geçen bu ufacık temasın ardından bana Chanyeol ve Joohyun etten duvar olarak önüme geçmişti, onu daha fazla görmeme engel olmaya çalışıyorlardı. Bense zavallı bir şekilde arkalarında saklanıyordum, ellerim refleks olarak sardığım son birkaç ayda iyice büyümüş karnımın üstündeydi. Chanyeol'ün ceketinden tutunarak bir an önce gitmesini dilerken gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

"Sen benim oğlum değilsin," dedi büyükannem. "Böyle biri benim oğlum olamaz."

"Bu söylediklerine pişman olacaksın."

Sehun ağza alınmayacak küfürler ederek def olup gitmesini söylüyor, şahitliğimi yapan bir diğer kişi olan Kris ise ayakta durabilmem için kolumu tutuyordu. Babam konuşurken avukatı çaresizce araya girip onu susturmaya çalıştı, Joohyun ve Chanyeol geri duruyor değildi ama bu tartışmadan en çok zarar alan kişi bendim belki de. Babam "Tanrı hepinizin belasını verecek, cehenneme gidin," diye bağırırken ağzından tükürükler saçıyordu, benimle göz göze geldiği o çok kısa anda benim için bir bedduadan daha öte şeyler söylemişti bu sefer. "Umarım sen de o çocuk da ölürsünüz."

Gözyaşlarım yanaklarıma hücum ediyordu artık, yutkunarak sakin kalmaya çalışıyordum. Karnıma daha sıkı sarılarak asla böyle bir şeyin olmayacağını inandırmaya çalıştım kendime. Beni yıllarca sömüren bu adamdan hiç şikâyetçi olmadığım için yeterice delil yoktu şahitler dışında, bu olanları büyükannemden başka kimse kendi gözleriyle görmemişti. Büyükannem de bebeğimin babası da bana çok yakın olduğu için söylediklerinin geçerliliği yeterli değildi.

Bu uğultunun ve karmaşanın arasında bedenimi çok ağır hissettim bir süre sonra, bebeğim her şeyi duymuş olmalı ki karnımın içinde hareket etmeye çalıştığını hissediyordum. Dizlerim iyice güçsüzleşmiş, etrafımda gördüğüm yüzler kararmaya başlamıştı. Beni tutan kola tırnaklarımı geçirerek ayaklarımın üzerinde kalabilmek için kendimi zorladım, oradan uzaklaşmak istiyordum. Bana acımadan vurabilen, tekmeleyip kemerle dövebilen bir insanın bebeğime de aynısını yapabilecek olma ihtimali ödümü koparıyordu. Kaburgalarımı kırmış, fikri bile korkunç olan küfürler ederek kendine hiç sevgi duymayacak bir çocuk olmama sebep olmuştu. Çocuğum da böyle hissetsin istemiyordum.

Babam avukatıyla oradan uzaklaştığı sırada "Chanyeol," diye uyardı Kris. Tüm dikkatler yeniden üstüme çevrildiğinde ayaklarımın üzerinde zor duruyor ve ağladığım için etrafımı göremiyordum. Sonra o geldi yanıma, kollarını etrafıma sardığında başımı göğsüne gömdüm. Hıçkırarak gözyaşı döktüğüm için zor nefes alıyor ve şiddetle titriyordum.

The Robin Hood Project (mpreg)Where stories live. Discover now