26

4.1K 350 169
                                    

Bölüm aşırı uzun değil çünkü kestim, finallerim sırasında geri kalanını yayınlayacağım ki çok boş kalmasın buralar fjsdjflsd unutuyorum sonra kitabı


"Sevgilim, uyan hadi."

Bana huzur veren o ses fısıltıyla seslendiğinde güneş henüz doğmamıştı bile, sadece birkaç saat uyuyabilmiştim.

"Baekhyun-ah..." diye yineledi o ses. Saçlarımı okşuyordu ve şampuanıyla tıraş losyonunun kokusundan yeni duş aldığı anlaşılıyordu. "Seni uyandırmadığım için sinirleniyorsun ama nasıl uyandırabilirim ki sen böyle uyurken?"

Gözlerimi ovuşturarak Chanyeol'e baktım, saçlarını kurutmamıştı yine. Yüzümü yastığa gömüp midemdeki tuhaf hissin geçmesini bekledim, azalsa da bitmeyen korkunç sabah bulantılarımdan biriydi bu. "Bana beş dakika ver," diye mırıldandım, artık uyanmış mide bulantımın üstesinden gelmeye çalışıyordum.

"Tamam," dedi başıma öpücük bırakıp, üstelemediği için minnettardım. "Fazla gecikme."

Midemdeki her şeyi boşaltıp kendime gelmem bile beş dakikamdan daha uzun bir süre almıştı, üzerime hızlıca kot bahçıvan tulumumu ve beyaz kazağımı geçirip peşimde dolanan Leo'yla aşağıya indim. Salona şöyle bir göz attığımda berbat halde olduğunu gördüm, yere pasta ve içecekler dökülmüş, parti süsleri dağılmış ve havası indirilmiş renkli balonlar etrafa saçılmıştı. Dahası yerdeki pati izlerinden anlaşılan o ki Leo pastanın üzerine basmıştı. Ortadaki sehpanın üstü boş bira kutuları ve diğer içki şişeleriyle doluydu, bazı yiyecekler açıkta kaldığı için kokusunu net bir şekilde alabiliyordum. Burnumu kırıştırarak bir o kadar berbat halde olan mutfağa girdiğimde saat henüz yedi buçuk olmasına rağmen hepsinin ayakta olduğunu gördüm. Chanyeol, Jongin ve Kris'in önündeki pirinç kâselerine birer kızarmış yumurta bırakırken benim geldiğimi ancak fark etmişti.

Bardak almak için tezgâha yöneldiğimde "Burada dolaşma. Bir şey istiyorsan söyle, yerde hâlâ cam kırıkları var," diye uyardı. "Leo, dışarıya." Salonu eliyle işaret ederken sesi son derece netti, Leo tıpış tıpış salona geri döndü.

"Bir bardak su verir misin?" dedim masaya dönüp. Chanyeol önüme dilimlenmiş muz ve bir bardak su bıraktığında teşekkür ettim.

"Neden yemek yemiyorsun?" diye sordu Kris. Henüz ayılabilmiş gibi görünmüyordu, ıslak saçlarına bakılırsa o da duş almıştı ve üzerinde Chanyeol'ün siyah kapüşonlularından biri vardı. "Aç mı bırakıyorsun onu, Chanyeol?"

"Tabii, hamile sevgilimi aç bırakıyorum ama sana kahvaltı hazırlayacak kadar naziğim."

Henüz anlayabilmiş gibi görünmediği için Kris'e "Sabah bulantıları," diye açıkladım.

"Haa..."

Kris afallamış gibiydi, hayatı sorguluyor gibi bir ifade yerleştirdiği suratında elmacık kemiği kızarmış ve şişmişti, dudağındaki yara da makyajla kapatılabilecek gibi görünmüyordu. Muzumdan bir parça alıp çiğnemeye çalıştım, ne kadar yemek istemesem de güçsüz düşmek istemiyordum, üstelik her gün kullanmam gereken ilaç ve vitaminlerim vardı.

"Dün rüyamda çok acayip şeyler gördüm," dedi Jongin, gözlerinden biri kapalıydı. Suratına araba çarpmış gibi görünüyordu. "Kris seni öptüğü için Chanyeol onu pataklıyordu."

"Rüya değildi," dedim. Olanları anlattığımda bana şaşkınlıkla bakıyordu ve bu uyanması için yeterli olmuştu.

"Vay anasını." Jongin hâlâ idrak edememiş gibi pirincine bakmaya devam ettiğinde neredeyse gülecektim. "Yani şimdi sen Sehun'la mı çıkıyorsun?"

The Robin Hood Project (mpreg)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt