9

5.2K 444 363
                                    

"Baekhyun?"

Duyduğum kalın ses tonu beni rüyalarımdan çeken şey oldu, bir yatakta uzanıyordum. Adımı tekrar ettiğinde göğsüne daha sıkı sarılıp kıpırdandım, öyle uykulu hissediyordum ki hiçbir güç beni yataktan çıkaramazdı.

"Baekhyun, telefonun çalıyor."

"Boş ver," diye mırıldandım, ne dediğimi ben bile anlamamıştım. Üstümde geçen geceden kalma bir mahmurluk vardı ve buna en iyi gelen şey ona sarılıp uyumaktı.

Sonra o beklemediğim bir şey yaptı, üstümden komodine uzanıp telefonu açtı. Bana vereceğini zannederken konuşmaya başlayınca yaşadığım şaşkınlıkla ayıldığımı hissettim.

"Merhaba, Kris, ben Chanyeol."

"Chanyeol ne yapıyorsun?"

Telefonuma uzanmaya çalışırken beni susturup geri çekildiğinde kaşlarımı çattım, ellerimi iki yana sallayarak beni rezil edecek herhangi bir şey yapmaması için yalvarıyordum.

"Ah, evet. Baekhyun yanımda ama..."

Utançla yüzümü ellerimle kapattım, Kris'i gördüğümde ne tür bir açıklama yapacağımı bilmiyordum, bu olayı yüzlerce kez hatırlatacaktı mutlaka.

"Tabii, uyandığında söylerim. Hoşça kal." Telefonu kapatıp bana uzattı. "Öğleden sonra bir nikâhta çalacakmışsın, saat dörtte."

"Bunu niye yaptın şimdi? Benimle dalga geçecek," dudaklarımı büzerek telefonu çektim, ona kaşlarımı çatarak bakıyordum.

"Tuhaf bir şey söylemedim," dedi tek kaşını kaldırıp.

"Yanında uyuduğumu söyledin!"

"Ne var bunda? Benim olduğunu bilsin istiyorum." Beni yatağa geri çektiğinde engel olmadım, başım boyun girintisindeydi ve bana sıkıca sarılıyordu. Söylediği şey yüzünden midem tepetaklak oldu ve ben ne diyeceğimi tamamen unuttum. "Biraz daha benimle kal."

"Olur," dedim hemen, reddetmek ne mümkündü. Saçlarımı okşadığını hissettiğimde yeniden uyuyacak gibi mayıştım, dokunuşu öyle nazikti ki kendimi çok kırılgan hissediyordum.

"Şimdi daha iyi misin?" diye sordu. "Dün gece karnının ağrıdığını söylüyordun, bir daha o kadar içme."

Eve geldiğimiz anı hatırlamaya çalıştım, anılarım birbirine girmiş vaziyetteydi. Eve girmek üzereyken Chanyeol'e onunla uyumak istediğimi söylediğimi söylemiştim, sonra beni kendi evine götürüp büyükanneme haber vermişti. O büyükannemle konuşurken de banyoya koşup yiyip içtiğim her şeyi zerre kalmayana dek kusmuştum, bayılacaktım neredeyse. Chanyeol yanımda endişeden ölecek gibi görünüyordu ama işin iyi yanı bu kadar çabuk kustuğum için kendimi rezil edecek kadar sarhoş olmamıştım. Ardından o bana bir çift pijama verip yanıma kıvrılmıştı, hemen uyuyabilecek kadar yorgundum ama karnıma giren kramplar yüzünden bir süre uyuyamamıştım. İki büklüm uzanırken bana iyi gelen tek şey Chanyeol'ün sıcaklığıydı, bu beni rahatlatmaya yetiyordu.

"Benim yüzümden uyuyamadın, değil mi?" diye sordum mahcup bir şekilde, kan ter içinde kaldığım için bana hastaneye gitmeyi teklif etmişti. "Geceni berbat ettim."

"Beni korkuttun," dedi belimi okşayarak, ardından alnıma kıvırcık saçlarımın üzerinden bir öpücük bırakıp yüzüme baktı.

"Üzgünüm."

Bana, kimsenin bakmadığı kadar derin bakıyordu. Sevgi ve şefkat vardı gözlerinde, beni herkesten korumak istiyordu, aynı zamanda söylemek istediği şeyler de vardı elbette, bunu anlamak çok da zor değildi.

The Robin Hood Project (mpreg)Where stories live. Discover now