29

4.8K 352 317
                                    

Sözümü tuttum


Büyük kalabalığın önüne çıktığımda vücudum tıpkı bir jöle gibi titriyordu, sahnedeydim, sırf birkaç dakika orada durabilmek adına aylardır çalışıyordum, ve hatta yıllardır. Önüne oturduğum piyano sadece bir müzik aleti olmaktan çok uzaktı, ona ruhumu bağışlamıştım.

Seyircilere kısacık bir göz attım ve hemen onu buldum, söylediği gibi ikinci sırada oturuyor ve hâlihazırda ona bakmamı bekliyordu, düzgünce şekillendirilmiş siyah saçları ve ütülü takım elbisesiyle. Güç veren türde bir gülümsemeyle sadece başını eğerken bana "Yapabilirsin," dediğini adeta duyabiliyordum. Onu sadece mimiklerine bakarak okuyabiliyordum artık, oysa bakışmamız iki saniye bile sürmemişti.

Duruşumu dikleştirip provada bana ritmimin hızıyla ilgili söylenenleri hatırlamaya çalıştım, salon öylesine sessizdi ki nefesimin sesini ve kalbimin atışını duyabiliyordum. Muhteşem bir heyecan ve coşkuyla dolup taşarak çalmaya başladım, aklım bomboştu artık. Ne seyirciler, ne sahne arkasındakiler ne de karnımda taşıdığım bebek... Orada sadece piyanist olan ben vardım, sadece Baekhyun. Tamamen kendimi vererek piyano tuşlarına basarken kendinden emindim, orada yalnız kalmış olmam ya da bir daha ne zaman sahneye çıkabileceğim umurumda değildi. O anı derinden hissediyordum, tıpkı tüm çakralarını açmayı başarabilmiş gibi.

Sahnemden önce deli gibi ağlamış olmama karşın bir tek hata bile yapmamıştım ve bitirdiğimde delicesine alkışlanıyordum. Ailem ve arkadaşlarım ayağa kalkmış ellerini çırparken Bayan Jung sahneye elinde bir plaketle gelmişti, içinde kocaman bir şeftali duruyordu, taze ve suluydu.

"Ah, tanrım..." Gözlerimi ovuşturarak yatakta Chanyeol'e doğru döndüm, alkış sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. "Yine aynı rüya."

Chanyeol çoktan uyanmış telefonunda oyun oynuyordu, omzuna uzandığım için kolunu etrafıma dolayıp oyununa devam etmişti. "Mezuniyet konseri mi?"

"Evet," diye mırıldandım, mezuniyetimden beri pek çok kez görmüştüm bu rüyayı. Artık sekizinci ayımın başlarındaydım.

"O gün muhteşemdin, videonu açayım mı?"

"Hayır, istemiyorum. Zaten her yerde paylaşmışsın," diye kıkırdadım, benimle gurur duyduğunu yeterince söylemişti, belki yüzlerce kez. "Ama rüyam daha farklıydı bu sefer, tuhaftı."

"Çıplak mı çalıyordun?" diye alayla sorduğunda güldüm, sesi her sabah olduğu gibi daha tok çıkıyordu.

Chanyeol'ün geniş göğsüne sarılarak "Bayan Jung sahnemin sonunda bana plaket içinde bir şeftali getiriyordu," diye mırıldandım gözlerim kapalı. "Çok değerli bir şeye benziyordu, lezzetli ve suluydu. Hayatımda hiç o kadar güzel bir şeftali görmemiştim. Bugün gidip biraz meyve mi alsak acaba?"

Chanyeol telefonu suratına düşürdüğünde şaşkın yüz ifadesine gülümsedim, bana gözlerini dikerek bakıyordu. "Güzelim, aşeriyorsun. Tatlı krizlerin sayılmazsa bu bir ilk," dedi şaşırmama sebep olarak. Doktorumun gizli diyabet riskinden bahsettiği günden beri tatlı konusunda çok dikkatli davranıyordum. "Başka bir şey istiyor musun?"

Yataktan çıkıp giyinmeye başladığında "Nereye gidiyorsun?" diye seslendim.

Kot pantolonunu giymiş üzerine kazağını geçiriyordu. "Lezzetli ve sulu şeftaliler almaya."

Üzerimdeki örtüye tutunurken utançla "Sadece rüyaydı, almak zorunda değilsin," diye mırıldandım. "Ayrıca Mayıs ayındayız."

"Bir Robin Hood için her şey mümkün." Yanıma gelip saçlarıma öpücük kondurmuştu. "Hemen gelirim."

The Robin Hood Project (mpreg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin