7

5.2K 494 176
                                    

Selam, takip ettiğiniz kitaplara destek olmak için oy vermeyi unutmayın.


Profesör Bayan Jung'un yaklaşık yarım saat uzattığı enstrüman dersi bittiğinde çoktan öğlen olmuştu ve hepimiz uyukluyorduk, üç saat boyunca ders gördüğümüz yetmezmiş gibi son dakika sınavı yapmıştı. Okulda gerçekleşen saldırıdan sonra bir hafta boyunca okul denetlenmek üzere kapatılmıştı, yaralı saldırganlar tutuklanmıştı ve elbette biz bunun iyi bir şey olduğunu sanmıştık ancak şimdiden işlenmemiş derslerin acısı misliyle çıkıyordu. Anlaşılan Bayan Jung biz ölüp dirilsek bile sınav yapmakta kararlıydı.

Sırt çantamı toparlarken telefonuma gelen mesaja baktım, kayıtlı bir numaradan değildi.

"Merhaba, Baekhyun. Ben Oh Sehun, vaktin varsa seninle konuşmak istediğim bir konu var."

Kris yanımda homurdanıyordu, diğerleri gibi. "Neredeyse ölecektik, bizi konuşmaya götüren oydu ve gelmiş bir hafta okula gelmedik diye sınav yapıyor. En azından haber verebilirdi! Ah, tanrım. Okulu bu dönem bitiremeyeceğim herhalde."

Yarım ağız güldüm, ne kadar şikâyet etse de bölüm birincisi oydu. "İyi bir not alacağına eminim." Gerçi bizim "iyi not" anlayışımız çok farklıydı, onun iyi nottan anladığı her zaman kusursuz bir "AA"ydı.

Ayağa kalkıp çantasını sırtına astı, uzun boyu yüzünden ona bakarken Chanyeol'e baktığım gibi başımı kaldırmak zorunda kalıyordum. Dışarıdan bakan biri Kris'in piyano okuduğunu asla tahmin edemezdi. Bol bir tişört ve çokça yırtığı olan bir pantolon giyiyordu. Ayağında bütün servetini harcadığı spor ayakkabıları, boynunda zincir kolyesi vardı. Kulakları piercinglerle doluydu ve ben bundan hoşlanmıyor değildim. Yukarıya doğru şekillendirdiği sarı saçlarıyla iyi görünüyordu, ve neredeyse bir rapçi gibi.

"Bu arada şu jöleyi daha az sürsen?" dedim saçlarına uzanıp, resmen kaskatıydı.

"Hey, elleme. Bozacaksın, çok uğraştım onu sürmek için."

Burnumu kıvırdım, telefonuma gelen mesajı tamamen unutmuştum. "Şimdi okuldan çıkacağım." yazdım ve numarayı Oh Sehun olarak kaydettim.

Kris saçlarına dokunmamam için elime vurduğu sırada Bayan Jung yine sınıfta belirdi ve söylene söylene masasında unuttuğu defteri aldı, tam sınıftan çıkmak üzereyken topuklarının üstünde dönüp gözlerini bize dikti. Sınıftan çıkmak üzere olan birkaç kişi de dâhil sessizce onu izliyorduk.

"Bay Wu, benimle gelin."

Kris Profesör'e şaşkınlıkla baktı. "Bir sorun mu var, efendim?"

Bayan Jung cevap vermeyip çıktığında Kris arkasından koştu ve ben de böylece mesajımı kontrol etme fırsatı buldum, Sehun beni okulun önünde beklediğini söylüyordu. Hızlıca sınıftan çıkarken onun neden beni görmek istediğini merak ettim, içimden bir ses Robin Hood yüzünden olduğunu söylediği için kalbim deli gibi çarpıyordu. Kris meselesini çoktan unutmuş, okulun dışına çıkmak için kampüsün içinde koşuyordum. Binamız çıkışa en uzak noktadaydı ve ben nefes nefeseydim. Turnikelerden geçip okuldan çıktığımda etrafıma bakındım ve tam da dibimde duran arabasını neden göremediğimi sorguladım kendi kendime. İç geçirdim, polis arabası gerçekten çok dikkat çekiyordu. Hızlıca ön koltuğa oturup ona baktım. "Selam."

Bana dik dik baktığında fazla samimi konuştuğum için kızardım, adam bir polis memuruydu ve muhtemelen benden büyüktü. Başımı eğerek selamladım sonra, gerçekten utanmıştım. Sehun bir şey söylemedi, güneş gözlüğünü takıp önüne baktı. Benden hoşlanmıyordu belki de, ya da biraz soğuk bir biriydi.

The Robin Hood Project (mpreg)Where stories live. Discover now