32

4.3K 360 258
                                    

Gelecek bölüm final


Robin Hood'un bir sonraki hedefi Yong Donghyun'un eviydi, yani Kris'in biyolojik babasının. Rehberinde onun numarasını bulup aradı hemen, bir şeyler yapmak zorundaydı.

Babası "Evet?" diye açtı telefonu, aralarında korkunç bir resmiyet vardı.

"Baba, evde misiniz?" Telaşla sordu, henüz bir planı yoktu ve her şey kendiliğinden gelişiyordu.

"Evet, ama yarın erkenden kalkıp kampa gideceğiz. Neden sordun?" Erken uyuyacaklardı öyleyse.

"Şey, ee..." Saçlarını kavradı, mantıklı düşünmesi gerekiyordu. "Evimi su bastı, oraya gelebilir miyim?"

"Tesisatçı çağır."

"Çağırdım ama ev berbat halde, tuvalet borusu patlamış," diye yalan söyledi. "Gözünüze görünmeden girip sabah erkenden çıkarım, söz veriyorum. Burası çok pis kokuyor, lütfen," diye yalvardı.

Neyse ki biraz daha yalvardıktan sonra babası kabul etti ve Kris de kısa bir duş alıp hemen evden çıktı, külüstür arabasını Milletvekili Yong'un evine sürerken kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu.


Gece üç buçuğu gösterirken Kris yatağında sayamadığı kez dönüp durmuş ve gelen en küçük çıtırtıya dahi ayağa kalkmıştı. Bu ev fazla güvenliydi, dışarıda ve içeride olmak üzere toplamda dört koruma vardı. Bahçenin girişi, çıkışı, evin etrafı ve dış kapının önü güvenlik kameralarıyla doluydu, içeride de vardı tabii. Babası belli noktalara acil durum düğmeleri yerleştirmişti ve bu düğmeler direkt olarak polise bağlanıyordu. Polis... Sehun da gelecek mi merak ediyordu, onu daha saatler önce görmüştü.

Perdenin ucunu aralayıp arka bahçeyi gözetledi, ne yazık ki dış kapının önünü göremiyordu. Ancak yarım saatin sonunda bir kıpırdanma hissedebildi, arka bahçedeki çitlerden atlayıp içeriye dalan birini görür gibi oldu, öyle hızlıydı ki gözleriyle takip edememişti. Sonra bir tane daha ve bir tane daha... Arabaları görünürlerde yoktu, yeterince sessiz ve hızlı olmazlarsa babasına ve üvey annesine yakalanabilirlerdi, ya da küçük üvey kardeşine. Nefesini tutup bekledi, alt kattaydılar ancak uyuyan birinin bunu duyması imkânsızdı. Korkudan hızlı nefeslerini düzene sokamıyordu ve ne yapması gerektiğine dair hâlâ bir fikri yoktu.

Cesaretini toplatıp kapıyı yavaşça araladı ve koridora göz attı, alt kattaki çalışma odasını gördülerse üst katı aramayacaklarına emindi. Çıplak ayaklarını merdivene basıp yavaşça aşağıya indi, holde duran korumaların boylu boyuna yerde uzandıklarını görünce çığlık atmamak için kendini zor tuttu, elinde babasının şok tabancası tutuyordu, onu kullanmamayı umuyordu.

Çalışma odasına yaklaştığı sırada tir tir titrerken başının arkasında sert bir cisim hissetti, refleks olarak arkasına dönüp tetiğe bastığında bu yaptığına kendi bile inanamamıştı. Biri yerde yatıyordu, tümüyle siyah giyinmişti ve onun hangisi olduğunu henüz ayırt edememişti. Saniyeler içinde başka biri çıktı karşısına, tabanca bu sefer suratına doğrultulmuştu. Bu bir kadındı, Seungwan olamayacağına göre tek seçenek Joohyun'du ama yüzünü göremiyordu.

Kadın "Silahını at," dedi sessizce, onu sesinden tanıdı. Joohyun'un da onu tanıdığına emindi, ona zarar vermemesi için ellerini havaya kaldırdı.

Joohyun onu silahıyla çalışma odasına ittiğinde diğerleri de şok içerisinde bir tanesi yetmiyormuş gibi silahını ona doğrulttu, Joohyun kapıyı arkasından kapatmıştı. Harika, artık ona doğrultulmuş üç silah vardı artık.

The Robin Hood Project (mpreg)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum