13

5.2K 468 128
                                    

Bana yabancı gelen bir odada uyandım, büyük bir yatakta örtülerin arasında uzanıyordum. Kendimi korumak ister gibi uyurken bacaklarımı iyice karnıma çekmiştim, henüz uyanabilmiş değildim. Gözlerimi kırpıştırarak etrafıma bakındığımda yatağın ucunda duran Chanyeol'ü fark ettim, herhalde toplantı yaptığımız evdeydik.

Chanyeol'ün üstünde siyah bol bir tişört ve eşofman altı vardı, çok sevdiğim saçları yine dağınıktı. Elindeki ateş ölçücü cihaza baktıktan sonra rahatlamış bir ifadeyle komodine bıraktığında uyandığımı görüp gülümsedi, ifadesi herkesin kalbini ısıtabilecek kadar içtendi. "Günaydın," dedi yanıma ulaşıp, midem artık bulanmıyordu ve ferah duş jelinin kokusu çok hoşuma gitmişti. "Ya da tünaydın..."

Saçlarımı okşadığı elini tutup kol saatine baktım, öğlenin üçü olduğunu fark ettiğimde şaşkınlıkla bakakalmıştım. "Ne zamandır uyuyorum ben? Kış uykusuna yatmışım herhalde."

Gülerek kolunu belime sardı, kahkahası öyle içtendi ki onu sarıp sarmalamak istedim ama beni kollarıyla hapsetmişti bile. "Gece pek uyumadın."

"Diğerlerinin yanında uyuyakaldığımı sanıyordum."

"Pek kendinde değildin, miden bulandığı için uyuyamadın bir türlü. Bu kadar kötü olduğunu bilseydim seni buraya getirmezdim."

"Şimdi iyiyim ama," dedim iyice ona yaklaşıp, dudaklarımı boynuna bastırıp bana sarılmasına izin verdim. Boynunu öpmeye bayılıyordum çünkü bu onu her seferinde şaşırtıyordu, güzel kokusunu daha çok alabiliyor ve ifadesinde ufak bir utangaçlık görebiliyordum böylece. Sonra farklı bir koku daha aldım, daha yoğun. Burnumu kırıştırıp tişörtünü kokladım. "Parfümünü mü değiştirdin?"

Geri çekilip nefes almamak için burnumu kapattığımda bana alay ediyormuşum gibi şaşkınlıkla baktı. "Buradaki eski parfümlerimden birini kullandım, kötü mü kokuyor?" Kendi tişörtünü koklarken ondan biraz uzaklaştım.

"Yoğun kokuyor. Sanırım..." Kokuyu aldıkça midemin bulandığını hissedebiliyordum. "Hâlâ midem biraz hassas."

"Ah, üzgünüm."

Hızlıca tişörtü başından sıyırıp yere fırlattığında nefesim kesildi. Hiçbir şey olmamış gibi yeniden yanıma uzanmıştı ve ben utancımdan vücudumun tamamı yanıyor gibi hissediyordum. Başımı koyduğum göğüs kasları sert ve şekilliydi, kolları, karnı... Aklımdaki edepsiz düşüncelerden sıyrılmaya çalışarak "Burası kimin evi?" diye sordum.

Uyku mahmurluğundan sesim hâlâ çatlak çıkıyordu, geri çekilip odaya göz attım. Gerçekten de bir film için öylesine döşenmiş evlerdeki kadar sıradandı, soluk renkler, sıradan eşyalarla doluydu. Sanki burası birine aitti ama yaşamadığı bir yerdi.

"Benim evim ama toplantılar dışında gelmiyorum pek, arada sırada temizletiyorum sadece. En son karşı dairene taşınmadan önce uyumuştum burada."

Söylediği şey gülümsememe sebep oldu, o sefil apartmana gerçekten de benim için taşınmıştı. Üstelik Chanyeol zengin bir adamdı. "Gerçekten benim yüzümden taşındığına inanamıyorum."

"Yıllarca adında ya da soyadında 'Hyun' olan herkesi aradım ben, taşınmam çok da büyük bir olay değildi."

"Benim için öyle ama." Karnıma sardığı kolunu okşadım, elleri ve parmakları öylesine biçimliydi ki gerçek dışı geliyordu, teninin üstünden belli olan damarları insanın zayıf noktası olabilecek türdendi. "Beni aramak için çok uğraştın, bense bunlardan bihaber olarak yaşadım."

"Senin hatan değildi bu."

"Sizinle büyümek isterdim, Chanyeol. Yirmi iki yaşıma sizinle basmış olmak isterdim, seni uzun yıllardır tanıyor olmak..."

The Robin Hood Project (mpreg)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt