Bölüm 79 : Çocuk Bahçesi

20.2K 776 75
                                    

Zeynep sakinleşmişti en nihayetinde. Ali de saçlarını okşamayı neredeyse bırakmıştı. Şimdi yavaşça birbirlerinden ayrılacaklardı. Bu durum o kadar yavaş o kadar yavaş oldu ki, Ali'nin yüzünün Zeynep'e değen kısmı adeta uyuşuyordu. Boynuna geldiği hizada o çok sevdiği kokusu iyice yoğunlaşmıştı. Dayanılmaz bir haldi bu ikisi içinde. Zeynep artık neredeyse tamamen ayrıldıkları sırada Alinin koyulaşan göz bebeklerine baktı. Ali bu esnada kaşlarını çatmayı da ihmal etmedi. Alnındaki hareketlilik Zeynep'i kendine getirmişti ve başını eğerek hızlıca geri çekildi. Ali içinden sabır demeyi ihmal etmiyordu. İçinde ona karşı azalmaya başlayan öfkeyi her seferinde alevlendirmeye çalışıyordu. Biraz sonra yine o her zamanki dikte eden sesiyle konuşmaya başladı Ali:
- Çocuk doğduktan sonrası için endişelenme. Senin bana yapmaya çalıştığım gibi onu senden koparmak gibi bir niyetim yok. Ama benim de babası olduğumu unutma. Eğer bir kere daha beni bu konuda huzursuz edersen, ben de vicdansız bir adam olurum Zeynep.
- Ali ben o gün senden ....
- Tamam bu konu tamamen kapansın. Sen dinlenmene bak.
Diyip hızlıca odadan çıktı. Zeynep'in yüreğini parcalamisti onun bu sözleri. Gerçekten de öyle mi yapmıştı. Niyetinde bu var mıydı? Asla. Asla bir gün bile bebeğini Ali'den mahrum etmek gibi bir düşünceye girmemişti. O,evladını korumak niyetindeydi. Gerekirse kendinden bile korurdu onu. Bunları düşünüp dururken ayağa kalktı ve üzerine onu sıcak tutacak bir şey aldı. Şuanda canı inanılmaz derecede armut çekiyordu. Sulu sulu şimdi olsa da yesem dedi kendi kendine. İçi çekiliyordu resmen. Hiç mevsimi de değildi ki şimdi. Aklına tarlalarındaki erkenci meyveler geldi. Rahmetli babasının ürünleriydi bunlar. Annesi abisine hamileyken canı ne istediyse onları erkenden aşılamış ve mevsiminden önce yenir hala getirmişti. Bu vesileyle her yıl o mahallede kaç hamile kadın ne aşerdiyse o bahçede bulmuş afiyetle yemişti. Köy ahalisi adını çocuk bahçesi koymuştu oranın adını.
Bunları anımsamışken hazırlanıp evden çıktı. Ayşenin nereye demesine fırsat kalmamıştı bile evden fırladı. Beyaz eve yakındı çocuk bahçesi.  Hemen hemen vardığı sırada içeride bir hareketlilik sezdi. Koşarak gitti, baktı ki bir de ne görsün! Ağaçların yarısı kesilmiş yarısı devrilmiş hepsi viran haldeydi. Annesi ile güç bela yaptırdıklari ince tel çitlerin yerine büyük büyük duvarlar örülmüştü. İçerideki insanlar tanıdık değillerdi. Çalismaya devam eden insanlara kükredi gibi:
- Napıyorsunuz siz burda? Ne cüretle kesersiniz bu ağaçları?
- Bacım var git işine. Sana mi sorucam kendi yerime ne edeceğimi.
Zeynep afallamıştı :
- Ne demek kendi yerim! Burası benim babamın yeri babamın. Yıllardır biz bakarız buraya.
- heee sen yoksa Necip Beyin kızı mısın? Haberin yok demekki. Burayı geçen ay baban benim beyime sattı. Bana bağıracağına git babana sor.
- Benim babam değil o. Ben şimdi gider ona gününü gösteririm.
Zeynep'in dünyası başına yıkılmıştı. Babasının elini değdiği son şeyler de yok olup gitmişti. Hızlı adımlarla koy meydanından geçtiği sırada herkes şaşkındi. Az ilerdeki kahveye henüz girmekte olan Ali, Zeynep'in hızlı adımlarla ve sinirli bir şekilde geçtiğini görünce peşinden gitti. Ama yetişmek ne mümkündü. Zeynep nihayet kapıya varmış ve var gücüyle çalmıştı kapıyı. Annesi karşısında kızını görünce sarılmak istemiş ama Zeynep hışımla içeri dalarak :
- Nerede O he Nerede ?
-Kim kızım.
-Kim olacak Necip. Nerede O.
Tuvaletten gevşek gevşek çıkan Necip bey alabildiğine bağıran Zeynep'i görünce konuşacak oldu ki Zeynep yakasına sarıldı:
- Sen sen ne adi şerefsiz bir adam olduğunu zaten biliyorsun. Senin yüzünden benim başıma gelenlere sustum laf etmedim. Ama ama sen benim babamın yerini bana sormadan bize sormadan nasıl bir başkasına satarsin pislik herif he söylesene nasıl yaparsın.
Neredeyse boguyordu Zeynep Necip Beyi. Ali açık kapıdan girerek vaziyeti gördü ve Zeynep'i sakinlestirmeye çalıştı ama ne mümkündü. Daha önce onu böyle hiç görmemişti. Hoş annesi de Necip de onu bu halde hiç görmemişti. Adeta gözü dönmüştü. Necip ''Eeeehhh!''  deyip Zeynep'i bir çırpıda yakasından silkti. Ve boğazını sıvazlayarak:
- Sattıysam sattım sana hesap mı vericem be. Hem sen bir gece gizli gizli konağın oğlunun koynuna girdin hanim oldun. Yokluk nedir unuttun. Biz napacaktık açıktan ölse miydik?
Zeynep daha da kudurmuş elde avuçta tutulmaz bir hal almıştı:
- Haysiyetsiz herif ! O işin öyle olmadığını ikimiz de çok iyi biliyoruz. Aşağılık herif öldürücem seni. Bana yaptıklarını bile sineye çektim ama ama bunu asla sineye çekmem.
Ali araya girip Zeynepe :
- Ne yaptı sana Zeynep bu adam ?
Zeynep bu sırada durulmuştu. Ali sorusunun yanıtını bekliyordu ama Zeynep endişeli bir şekilde kendine bakan annesine dönüp ağlamaklı bir tavırla:
- Annem.  Sen nasıl izin verdin buna? Babamın bize yadigari o bahçeyi nasıl gözden çıkarırsın.
Hatice Hanımın gözleri akıyor ama dili laf söylemeye dönmüyordu. Bu durum Zeynep'i yine çileden çıkardı:
- Anne yetmedi mi bu kadar yıldır sustuğun. Bu lanet herife boyun eydiğin hee. Neden susuyorsun nedeeen. Nedeeen?
Necip Bey ''Doğru konuş kız''diyerek üzerine yürümek istedi ama Ali tek koluyla ve beton gibi yüzüyle ''Yavaş Necip Beeey  Yavaaaaaaşş''  Adeta inine geri dönen bir ayı gibi Necip geri çekilmişti. Bu olanlar Zeynep'in umrunda değildi. Annesine bakarak:
- Hani o gün, Ayşe ablanın beni buraya getirdiği gün yüzüme bakıp beni dinlemeden bana nolduğunu bile sormadan bana yazıklar olsun demiştin ya anne. Şimdide ben sana diyorum. Yazıklar olsun Anne size, yazıklar olsun.
Hızlı adımlarla çıktı oradan. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak yürümeye başladı. Fenalaşan Hatice Hanımı salona otutturan Ali onu telkin etmeye basladi:
- Siz onun lafına bakmayın anne. Bir anlık sinirle dedi onları. Lütfen kendinizi üzmeyin.
Hatice Hanım yarı baygın halde :
- Haklıydı oğlum. Karın haklıydı. Yazıklar olsun bana ki bir hatıraya bile sahip çıkamadım.
- Hallederiz anne. Sen canını sıkma. Ben şimdi Zeynep'in peşinden gideyim. Neye bu kadar kızdığını öğreneyim mutlaka bir hal çaresi bulunur. İstersen seni bize götüreyim ?
Hatice Hanım istemem der gibi başını sallamıştı. Ali:
- Peki o halde aksama Zeynep'i de alıp ben gelirim yanına.
- Zeynep gelmez oğlum. Daha bu kapıdan içeri adımını atmaz. Tıpkı abisi gibi. Yapayalnız kaldım dünyada.
Ali Zeynep'in bir abisi olduğunu da şimdi öğrenmişti. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Ama kendini toplayıp Hatice Hanımı telkin edecek bir kaç cümle ile birlikte Zeynep'i aksama getireceğine dair sözü de vererek evden çıktı.
Zeynep hem ağlıyor hem de yürüyordu. Ama takaati kalmamıştı. Tüm enerjisi bitmişti neredeyse.Biraz sonra Ali arkasından yetişti. Zeynep Ali'nin geldiğini farkedince sakinleşmeye çalıştı. Onun bu çabasını gören Ali şefkatle ona bakarak ve kollarını her iki yana açarak:
- Eğer yine hormonlarsa... dedi.
Zeynep bir an için güldü. Ama sonra daha çok ağladı. Ali onun bu haline dayamayarak. Kolları ile onu sardı. Şimdi daha çok ağlıyordu Zeynep. Bir müddet böyle ağlamaya devam etti. Ali göğsünde hala ağlayan Zeynep'e:
- Hadi ama artık. Bak ona bir şey olacak dedi. Öyle diyince Zeynep duruldu. Elini karnına götürdü. Gözlerini kapatıp ona seslendi:
- Dedem çocuk bahcesiyle birlikte  bu dünyadan tamamen gitmiş yavrum. Üstelik bunun sebebi annanen.
*****
Eve geldiklerinde Ali, Zeynep'e kimsenin bir şey sormasına fırsat bırakmadan odaya çıkardı. Zeynep elini yüzünü yıkadıktan sonra bir müddet uyudu. Bu sırada Ali ona yemek hazırlattı ve yemeğini bitirene kadar başında durmasını Ayşe ablaya sıkı sıkı tembihledi.
*****
-Yemeyeceğim Ayşe abla lütfen daha fazla ısrar etme.
- Zeynep bak Allah adı verdim. Lütfen ya ölümü öp bak.
- Tövbe tövbe Ayşe abla nasıl söz o öyle. İyi peki tamam ama hepsini bitiremem bak söylüyorum şimdiden. Zaten almıyorki midem.
- E kızım yemiyorsun ki. Millet hamileliğinde kilo alır sen inadına zayıfladın. Hem senin canın çekmiyor mu bir şeyler? Aşermiyor musun sen?
Zeynep'in içi burulmuştu. Dudağını büzerken:
- Hayır hiç bir şey istemiyor canım.
- Zeyneep bak doğruyu söyle. Valla canın bir şey çekiyor da söylemiyorsan, O şeyi de yemezsen çocuğun vücudunda leke olur diyim ben sana?
-  O da ne demek şimdi Ayşe abla.
-Valla öyle bizim komşunun kızı hamileyken çilek istemiş canı da kışın ortasında bulup yedirememişler. Çocuğun vücudunda ölçmek gibi olmasın ahanda böyle kocaman çilek şeklinde lekeler olmuş. Allah başa vermeye.
- Öyle mi oluyormuş?
-Senin canın bir şey mi çekti yoksa?
- Aslında bugün sabahtan böyle sulu sulu bir armut olsa da yesem diye geçirmiştim içimden.
- Abooo! Şimdi ben nereden bulacam sana o armudu. Tüh tüh. Ben gideyim  de sağa sola sordurayim akşam olmadan.
Ayşe abla telaşla çıkmıştı odadan.Odaya henüz girmek üzere olan Ali de :
- Hayırdır Ayşe abla
-Valla pek Hayır değil oğlum.
-Noldu Zeynep'e mi bir şey oldu?
- Yok ona bir şey olmadı da. Armut aşermiş bugün. Sulu sulu olsa da yesem diyor zaar.  Gidip bulmaya çalışayım nasıl bulacaksam bu mevsimde.
Ayşenin gözleri ışıldayarak Ali'ye:
- Oğlum sen bulsan. He ? Merkeze falan gitsen illaki bulursun he kuzum.
- Ayşe abla git işine ya. Millete mi güldüreceksin sen beni. Bu mevsimde nasıl sorayım adama armut var mı diye?
- Oğlum nolacak ? Hamilelik bu. Bak Valla leke olur bebende. Sonra pişman olursun keşke bulsaymisim dersin.
- Allah korusun Ayşe abla yaa.  İyi tamam tamam giderim çarşıya. Varsa var. Yoksa Valla hiç de uğraşamam.
- Aslan oğlum benim hadi bir koşu bul da gel!
Ali homurdana homurdana imdi tekrar merdivenlerden. Çarşıya varması yarım saati buldum ardından tüm esnafa sordu durdu. Ama ne mümkün bulabilmek. El mahkum merkeze kadar gitti. Büyük bir marketin meyve sebze reyonundan sordurttu. Tezgahtar adam:
- Abi hayırlı olsun. Yeğenimiz kız mı erkek mi?
Ali afallamıştı:
- Sen hayırdır kardeş nereden anladın?
- E abi bu mevsimde meczup musun sen de armut arayasın. Belliki yenge aşermiş. Kız mi erkek mi demedin abi?
- Daha belli değil.
- Oooo senin daha yolun buraya çok düşecek desene abi.
- Allah Allah. Kardeşim var mı yok mu söylesene şunu.  Amma soru sordun sen de he.
-Var tabi abi olmaz olur mu. Biz dondurucuya kışın yaz yazında kış meyvelerinden sebzelerinden atıyoruz ki millet mağdur olmasın.  Özellikle de baba adayları.
- Sağolasın. Sağolasın. Sen sana zahmet bir koşu getiriver.
- Tamam abi bekle 5 dakikaya hemen geliyorum.
Biraz sonra elinde armutla gelmişti adam. Armudu uzatirken:
-Abi erkek.
- Ne erkek.
- Çocuğun işte abi. Kesin erkek cinsiyeti.
Alinin duruşu dikleşmişti. Yarı hoşuna gider gibi sordu:
- Nerden anladın oğlum sen onu?
- Abi yengemin canı tatlı çekmiş. Şaşmaz. Ben her yıl kaç olaya şahit oluyorum bir bilsen. Bana güven oğlun oluyor abi.
- Neyse neyse hadi sağolasın Eyvallah.
- Abi dur dur. Şunu da al. Bu da numaram gece gündüz ne çekerse aslan Yeğenimin canı.
Ali gülüp başını sallayarak marketten çıktı.
********
Zeynep Ayseyle olan yemek faslından sonra bayagi bir müddet odada yalnız kaldı. Ne yaparsa yapsın annesine olan kırgınlığı geçmiyordu. Ali geldi aklına  sonra. Acaba dedi, o da mı bana karşı bu hissi besliyor? Peki ya bana olanlar ? Bebeğime yapılanlar?
Böyle bir çok şeyi aynı anda düşündü durdu. Bir müddet sonra kapısı çalındı. İçeriye önce bir tabak içerisinde armutlar girdi sonra da Ayşe. Zeynep şaşkınlıkla :
-Yaaa Ayşe abla inanamıyorum bulmuşsun.
- Ben değil kızım kocan aldı.  Ay şey pardon Ali.
- Ali mi ?
- He ya. Hemen dedi Ayşe abla dedi. Ben bir koşu alayım da geleyim dedi.
-Ali ? Şu bizim bildiğimiz Ali?
- Tabi ya ne sandın. Neyse neyse beni lafa tutma. Güzelce bunları ye sonrada ellerini vücuduna hicbir yerine degdirmeden git yıka.
- Tamam. Merak Etme sen . Çok sağol.
Zeynep usul usul armutlarini yiyordu ki Ali girdi odaya. Yine yuzunde her zamanki ifadesiyle. Banyoya geçiyordu ki:
- Sen getirmişsin armutu.
- Sana değil ona.
-Tamam bir şey demedim. Teşekkür edecektim sadece.
- Neyse! Çok oyalanma da şu armut faslı bitince  hazırlan akşam annene gidelim.
-Ben hiçbir yere gitmiyorum.
- Zeyneep inat etme. Kadin çok üzüldü. Söz verdim ben ona getiricem Zeynep'i diye.
-Ben Gelmiyorum Ali. Bu kadar.
- İnada bak yaa! Bak bana bak çocuk inatçı bir şey olursa senden bilirim ona göre. Kendine benzetme onu da.
-Yok yok sen hiç merak etme o sana benzeyecek şimdiden belli.
- Nereden belliymiş?
- İlk istediği şey armut olduğuna göre. Babası gibi olacak demektir.
-Ne demek o Zeynep?
-Ben yatıyorum iyi geceler.

Zeynep'in ne demek istediğini düşünürken lavaboya girdi kendi kendine:
- Armutla ben ne alaka ya. Neyse ne! kafa bulandırıyor işte aklı sıra.  Hanımefendi bir de siparis detay veriyor sulu sulu olsun iyi armut olsun diye.
Ali'nin beyninde şimşek çakmıştı:
" Armudun iyisini ayılar yer. ''
Hemen fırladı söylenerek yanına gitmeye devam etti:
- Sen bana ima edeceğine direk yüzüme desene ayı diye. Diyemezsin tabi niye çünkü sen de o cesaret yok.
Cümlesi bittiğinde başucuna gelmişti. Ancak çoktan uyumuş olduğunu farkedince yanına eğilip biraz onu izledi.Sonra da üzerini örtüp sessizce yanına kıvrıldı ve kendini uykunun derinliklerine bırakıverdi.

HUYSUZ ADAM #wattysWhere stories live. Discover now