Bölüm 80 : Eflatun Rengindeki Elbise

38.4K 1.2K 701
                                    

Sabah ilk uyanan Zeynep olmuştu.Ali'nin omzuna düşmüş olan başını hafif hafif kaldırarak Ali'nin yüzüne baktı. En sevdiği haliydi bu Ali'nin. Biraz onu izledi. Ona hala bu kadar yakın olabilmek hoşuna gidiyordu. Ali neredeyse uyanmak üzereydi. Zeynep yavaşça kalkıp sırtını yatak başlığına dayadı. Biraz sonra pırıl pırıl bir güne uyanan Ali, yanında yatağın içinde oturmakta olan Zeynep'i görünce memnun oldu. Onun da ne zamandır özlediği bir histi bu. Ali de yavaşça kalktı ve o da Zeynep gibi sırtını yatak başlığına dayadı. 

Zeynep'in düşünceli olduğu her halinden belliydi.Düşündüğü şey daha da belli. Ali usul usul;

-Zeynep dün noldu?

-Sana da günaydın Ali.

-Dün ne oldu dedim.

Zeynep derin bir iç çektikten sonra elleriyle oynayarak anlatmaya başladı:

-Annem... Babamdan yadigar neredeyse elimizde kalan son bahçeyi de başka birine satmış.

-Annen mi yapmış bunu?

-Kesin Necip'in işidir. Ama annem de sesini çıkarmamış ki hemen elden çıkarmış o adam orayı.Babamdan kalan son hatıramız üstelik sadece biz değil bütün mahalleli bilir içerisinden meyve alır babama dua ederdi. Dün gittiğimde bütün ağaçların bir bir kesilip yerlere serildiğini görünce... Ne bileyim içimde babamı kaybettiğimde oluşan boşluk tekrar açıldı sanki.

-Sen niye gittin ki oraya, Yani nereden geldi aklına gidip oraya bakmak?

-Canım armut çekmişti ya hani. İşte, sabahleyin ben de gideyim kendim oradan alayım istemiştim. Babam biz doğmadan yapmış o bahçeyi tüm meyvelerden erkenci yetişirdi orada. Mahallede aşeren olsa bilirdi ki mutlaka o bahçede aradığı var. Ben de gittim ama dünyam başıma yıkıldı. -Elini karnının üzerinde gezdirerek- Dedesinin meyvelerinden tadacaktık ama olmadı işte.

-Bana niye söylemedin?

-Kendim halledeyim istedim hem ne olacak ki altı üstü bir armuttu. Ama en nihayetinde zaten sen getirdin onu.

-Bir daha canın bir şey çekerse bana söyle.

Zeynep başını salladı. 

Ali'nin içerisinde bir şeyler kopmuştu sanki. Şimdi nasıl ısrar edecekti ki annesinin yanına gitmesi için. Ne yapabilirdi ki? Bunları düşünerek yataktan kalktı. Üzerini giyindi ve hiçbir şey söylemeden odadan çıktı.

Zeynep de her zamanki gibi odasını toparlayıp kahvaltı masasına indi.Ali hariç herkes masadaydı. Hep birlikte kahvaltılarını yaptılar.Ardından bahçedeki salıncakta bir müddet kitap okudu Zeynep. Dün olanları hatırlamamak için sürekli kendini oyalıyacak bir şeyler buluyordu. Biraz sonra da bahçedeki henüz yeni büyümekte olan çiçeklere takıldı gözü. En sevdiği şeydi çiçekler onun. Elleriyle diplerini temizledi, hasta olanları budadı ... Zamanın nasıl geçtiğini anlamadı bile.
Aksama doğru mutfağa Ayşe'ye yardıma geçmişti. Gün içerisinde Ali'den hiç ses seda çıkmadığını farketti ve bunu Ayşe'ye de söyledi :
- Ayşe abla bugün Ali hiç uğramadı. Aramadı da değil mi?
- Yok kızım Valla bugün hiç gelmedi. Sabah bile görmedim.  Zeyneep kızım ne olacak sizin bu haliniz?
- Ne varmış Ayşe abla halimizde?
- Evliymişizsiniz gibi ama aslında değilsiniz. Valla Aziz Beyim duysa adamcagiz kalpten gider. 
- Duymasın o halde Ayşe abla. Bir şekilde güzellikle anlatacağız durumu. Ne yapalım?
- Ne demek ne yapalım. Güzellikle anlatacağınıza gidip tekrar güzellikle evlensenize be kızım. Hiç ayrılacak gibi değildiniz.  Aah ahh hep o Pelin çiyanının başının altından çıktı bu. Ben bilmez miyim been ahh aah?
- Sen nereden biliyorsun, hem Pelin'i tanıyor musun ki ?
- Ali anlattı bana olanları biraz. Tanımaz mıyım şu yılanı. Bir yıl Ali'nin peşine takılıp tee buralara kadar gelmişti.
-Demek bu evde de kaldı he?
- Yok be kızım. Aziz Bey merkezde bir hotele yerleştirtti. Onları bir eve koyar mı o. Bilmez misin Aziz Beyi. Nasıl da imam nikahını bastıydı size aynı evde kalıyorsunuz diye.
Ayşe bir şeyi yeni keşfetmiş gibi haykırarak:
- Tabi yaaa. Kızım sizin imam nikahınız var ya. Var dimi yani onu da halletmediniz.
Zeynep de bocaladı.
- Şey evet imam nikahı kıymıştık.
- Aahh sizi gidi aaah. Ben de diyorum bunlar nasıl kalıyor bir odada.
- Ayşe abla o nasıl söz. Biz kimse anlamasın diye.
-He he. Ben biliyom o kimse anlamasınları. Siz şimdi kimse anlamasın diye ikinci çocuğu da yapmayasınız.
Kahkaha ile gülmüştü Ayşe. Zeynep ise biraz ona şaşkın şaşkın baktı. En nihayetinde o da kendini gülmekten alamadı.
*********
Ali sabahın erken saatlerinde evden çıktı. Zeynep'in evlerinin yakınlarında oturan bir iki kişiden bahçenin yerini öğrendi. İçeride hummalı bir çalışma vardı. Bir yandan ağaçlar kesiliyor bir yandan yeni ev için malzeme geliyordu. Ali içerideki çalışanlardan bahçenin sahibinin numarasını aldı ve o kişiyle randevulaştı.  Bu kişi çok da yaşlı sayılmazdı. Burayı bir arkadaşının tavsiyesiyle bulduğunu ve parasıyla satın aldığını içerisine kendisi için ev yaptıracağını söyledi Ali'ye. Bunun üzerine Ali, bu kişinin aldığı fiyatin iki katını teklif etti ancak adam kathi ısrarla kabul etmedi. Bu duruma daha da sinirlenen Ali tatsizlik çıkmasın diyerek adamın yanından uzaklaştı. Bir yolunu bulup orayı alacaktı. Peki neden ? Neden yapıyordu ki bunu? Ona ne değil miydi? Daha fazla iç muhasebe yapmak istemeyerek kendine geldi. İnat etmişti orayı ne olursa olsun alacaktı o adamdan. Ama nasıldı?
******
Akşam sofrası kurulurken gelmişti Ali. Zeynep kapıyı açmaya kendi gitmişti. İçeri girdiği sırada Ali'nin moralinin çok bozuk olduğunu farketti. Yemek yenilip çaylar icilirken de bir hayli keyifsizdi. Zeynep müsade isteyip odaya çıktı. Pencereyi açıp yüzüne çarpan havayı ciğerlerinde hissediyordu. Bu hissi hep çok severdi. İki yana açılan pencere kollarında olan elleriyle daha da açmaya çalıştığı sırada sıcacık avuçlar ellerinin üzerinden tutup pencereleri örttü. Başı tamamen Ali'nin gövdesine yaslanmıştı bu esnada. Ali :
- Üşüteceksin sonra. Dedi Zeynep ona döndü ve baktı uzun uzun gözbebeklerine. Hiç cesaret edemediği kadar çok uzun baktı. Ali bu anın esaretinden korkup:
- Sen değil yani o. O üşüyecek dedi.
Zeynep gülümseyerek gözlerini yere indirdi ve üzerini değiştirmek üzere giyinme odasına geçti. Ali ona karşı yumuşamakta olan kalbini durdurmak için daha da çatıyordu kaşlarını.  Biraz sonra saçları yarısı toplanmış olan Zeynep yatağın üzerine oturdu. Her zamanki gibi sırtını başlığa verdi ve:
- Neden canının sıkkın olduğunu merak ediyor. Dedi. Ali yüzünü burusturduğu sırada Zeynep karnını işaret parmağı ile gösterip:
- O, o merak ediyor ben değil dedi.
Ali kendini tutmasa gülecekti. Ama öyle yapmadı.
- Yok bir şeyim. İyiyim. Yoruldum sadece. Yatıp uyusam geçer. Diyip yatağın diğer ucundan girdi ve kıvrıldı.
Zeynep ışıkları söndürüp yanına uzandı Ali'nin. Onun bu mahsun hali Zeynep'i de çok üzmüştü. Ne olursa olsun seviyordu onu. Onun da kendisini sevdiğini biliyordu. Kızgın olsa da küskün olsa da en nihayetinde seviyordu onu. Kendinden biliyordu. Yüzünü Ali'nin sırtına yerleştirdi. Derin bir nefes alıp verdi. Ali Zeynep'in soğuk yüzünü bedeninde hissettiğindeyse çok heyecanlanmıştı. Başını omzunun üzerinden geriye doğru sarkıtarak :
- Ne yapıyorsun Zeynep?
- Hiiiç uyuyorum.
-......
Sabaha kadar böyle uyudular Ali içindeki hoşnutluğu dindiremiyordu bir türlü. 
******
-Haayır olamaaz!! Bu nasıl olur yaa offf!
Bu seslerle açmıştı gözlerini Ali yeni güne. Bu tiz sesin sahibi Zeynep'ten başkası da değildi.
-Noluyor  Zeynep iyi misin?
- Hayır değilim.
Ali fırladı yataktan koşarak giyinme odasına gitti. Zeynep eflatun rengindeki elbisesini giyinmiş ancak fermuarını çekemiyordu. Kapıya yaslanmış kendisini izlemekte olan Ali'yi görünce daha da ağlamaklı oldu ve şikayet edercesine Ali'ye:
-  Yok olmuyor elbisenin fermuarını çekemiyorum. 
- Bunun için mi bağırıyorsun sabah sabah.
- Ya ne için bağıracaktım. Artık sığamıyorum kıyafetlerime. En sevdiğim elbisemdi bu benim. Nasıl olmaz bana.
Ali Zeynep'e yaklaştı ve sırtına doğru dökülen o güzel saçlarını toplayıp omzundan önüne doğru attı. Fermuarı nazikçe çekmeye başladı. Bir yandan da aynadan Zeynep'e bakıyordu. Ali yavaş yavaş fermuarı bel kısmına getirmeye çalıştı zor da olsa başardı ve zaten ondan sonrası hızlıca çekilmişti.
- İşte bu kadar.
- Yana dönmüştü Zeynep göbeğinde henüz oluşmakta olan bombeyi göstererek :
-Ben bundan sonra böyle mi olacağım? Artık fermuarımı bile kendim kapatamıyorum.
Neredeyse ağlayacaktı Zeynep. Ali'ye çok komik geliyordu onun bu halleri. Normalde asla takılmazdı Zeynep böyle şeylere çünkü. Gülmemek için elini çenesine götürdü.Bu sırada Zeynep ona dönüp ağlamaklı bir şekilde :
- Beni böyle de sevebilir miydin evli olsaydık hala? Daha da kilo aldığımda elim ayağım şiştiğinde yerimden kalkamaz olduğumda da hoşuna gider miydim?
Ali gözlerini devirip biraz sustuktan sonra elini Zeynep'in karnında henüz oluşmakta olan bombenin üzerine koyup çocuğu kastederek,açıkta olan boynundan kulağına doğru fısıldadı:
- O sana , içerisinde seni görüp aşık olduğum bu elbiseden bile çok daha fazla yakışıyor Zeynep. Ve daha da büyüdüğünde her şeyden daha çok yakışacağına da eminim.
Zeynep gözlerini kaldırıp Ali'ye baktı.Bu sözler yüreğinin çok derinlerine işlemişti.

HUYSUZ ADAM #wattysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin