39- Değişim

38.3K 2.1K 437
                                    

ARIZALI

ŞEHNAZ & GÜLŞEN

BÖLÜM 39 – HAK ETMEDİK!

Bilgi: Böyle güzel yorumlarınız ve voteleriniz gelmeye devam ederse gelecek bölümü daha çabuk yayınlarız.

İltica'yı okumayan var mı? Okumayanı oraya da bekliyoruz.
Şehrazat, Sabutay ve Cesur'un macerasını okumadan geçmeyin. :)

••••

Verilen sözleri, anlaşmaları, yeminleri ardınızda bırakın ya da alın bir çukura fırlatın. Hep bir beklenti içinde olmak diken üstünde olmaktan farksızdır. Güven öldüğünde, sözler tutulmayacak korkusu başa sardığında, o beklentiye girmemesi gerektiğini canı yandığında anlıyor, ancak geç kaldığından artık bir önemi de kalmıyor.

Yıpranan olmuştu ama hiçbir zaman yıpratan olmamıştı İnanç.

Bu yüzden tutamayacağı sözler vermedi.

Doğu'nun kırıldığını saklayamayan gözlerine hapsoldu. Niyeti kırmak değildi. Kırmamak için bir önlemdi sadece. Sakallarını seven eli, kulağının arasına doğru uzandı.

Sözlere bağlı kalmadan anı yaşayacaklardı.

"Yarını bir söze bağlamadan, beraber yaşayacağız. Sadece ikimiz."

Doğu ne demek istediğini net olarak algılayamadı. Korkular ve bekleyişler kimyasını epey bozmuş, aslında eski Doğu'dan gücünü almıştı. İnanç'ın demek istediği onu mu seçmişti? Babasını arkasında mı bırakmıştı?

"Anlamıyorum İnanç, seçim mi yaptın?"

Seçim mecburiyetinden kurtulmak için elinden geleni yapmıştı fakat kazanamamıştı. Madalyonun görünmeyen yüzünü gidebildiği yere kadar saklayacaktı. Boğazını delen o acı yumruyu güçlükle yutkunarak, zorlama bir tebessümün sonunda açıkladı:

"Seçim yapmamasını istedim. Yavuz Beyin inadını kırmak zordur. Ama o anladı beni. Rahatız yani, senin yanındayım."

Doğu'nun önüne bir puzzle sunuyor ve eksik parçalarıyla kabul etmesini, bir bütün olarak varsaymasını kabul ettirmeyi hedefliyordu. Lakin Doğu kanacak adam değildi.

"İnanç..." kalın gür sesinden ilk itiraz yükseldi.

Anlatırsa burada kalamazdı. "Şevval ve Ertu da çok korkmuştur şimdi. Ev sahibi biziz onları yalnız bıraktık." Diyerek bacaklarından destek alıp doğruldu. Aniden doğrulunca ufak bir baş dönmesi yaşamış, Doğu'ya fark ettirmeden silkelenmişti.

Elini yerde dizleri üstüne çöken adama uzattı.

Doğu kaçtığını hissediyordu. En kısa zamanda neler konuşulduğunu öğrenmeliydi. Uzattığı eline gözlerini devirerek alayla güldü. "Kucağına da al istersen!"

İnanç güçsüzlüğünü böylesine yüzüne vuruşuna kıkırdadı. "Tuhaf olur."

Sırtına bir top mermisi almış Seyit Onbaşı edasında ağır ağır ayaklandı. Aslında ondan bir farkı yoktu. Biri vatanı ve uğruna canları kurtarmıştı. Bir diğeri ise bir kadın ve geleceği kurtaracaktı.

Seyit Ali Çabuk başarmıştı.

Ya Doğu Üzeyiroğlu?

Hedefine varmak için önüne gelen her türlü engebeli aşmıştı. Ya İnanç aşamazsa? Korkular burada devreye giriyor, Doğu'nun güçlü sandığı kalbini titreterek adamı alaşağı ediyordu.

ARIZALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin