24-) ''Değişim.''

1.8K 164 57
                                    

Bölüm Yirmi Dört

''Değişim.''

.

.

Bütün orman benimle beraber dinliyordu onun hikayesini. Dışarıda rüzgar yavaşlamıştı, sanki gürültü yaparak dikkat dağıtmak istemiyor, usulca evin içerisine kulak kabartıyordu. Onlar da duyduklarından ürkmüş gibiydiler. Zavallı insancıklar, diyorlardı sanki bize bakarak. Üzülüyorlardı. 

Birkaç dakikadır sesi çıkmıyordu Eren'in. Kafasını iyice omzuma gömmüş, başını eğmişti; yalnızca derin derin nefesler alıyordu. Sonlara doğru sesi titreyip durmuş, bir türlü anlatmak istediğini anlatamamıştı. Acılarını, yaşadıklarını, geçmişini paylaşması onu rahatlatır diye düşünmüştüm başta fakat bu kadar olumsuz etkilenebileceğini, aynı şeyleri yeniden yaşıyormuş hissiyatıyla yaralanabileceğini fark edememiştim. 

''Eren...'' diye seslendim ona doğru, o hareket etmemeye devam edince. Elim yavaşça omzuna doğru çıktı ve parmaklarımı değdirdim nazikçe. ''İyi misin?''

Nefes alışverişini düzene sokmaya çalıştı bir an ve havaya kalkan elimin bileğini kavrayıp yavaşça kendinden uzaklaştırdı. ''Asem.'' diye yanıtladı beni, 5 dakika kadar öncesine nazaran daha kalın gelen bir sesle. Hareketlenip kafasını kaldırdı ve kendini geriye çekip kızarık gözlerle bana baygın bir bakışa attı. ''Kafamın omzunda ne işi var?''

Eren değil de Asem olduğunu anlayınca ben de kendimi geriye çekmiştim otomatikman. Ne demişti? Duygusal olarak dengesiz bir ruh durumundaysa, Asem gelebiliyordu. Evet, arabadayken aynen böyle söylemişti ve şimdi de dediği gibi olmuş, sanırım kendini kontrol edememişti anlatırken. 

''Neden aptal gibi bakıyorsun suratıma?'' diye sordu kafasını hafifçe yana eğip de gözlerini kısarken. Huysuzluğu, asabiliği üzerindeydi yine. Bu artık üçüncü veya dördüncü karşılaşmamız oluyordu sanırım ve hiçbirinde de beni kabullenebilmiş, bana nazik davranmış değildi. Oysaki Eren, Asem'in beni aslında kabullendiğini söylemişti. Bu gerçekten de kabullenmiş hali miydi?

''Bir anda... Değişmeni beklemiyordum. O yüzden. Eren ile konuşuyorduk hem.'' Bir iki kere dilim takılmıştı gereksiz bir heyecan yaptığımdan. Şimdi Asem'in çocukluğunun çoğunlukla nasıl geçtiğini, yani en azından bir bölümünü öğrendiğimden ötürü ona karşı hissettiğim bütün olumsuz duygular, düşünceler uçuşup gitmişti bile. Garip bir samimiyet hissetmeye başlamış, nedense onu koruma iç güdüsüne kapılmıştım. Hem de daha 1 saat öncesine kadar bu ukala bulduğum çocuktan nefret ediyorken. 

''Aptal herif. Ne anlattı sana?'' Kafasını kaşımış, etrafına yorgun bir bakış atmıştı. Uykulu insanlar gibi gerindi, arından cevap vermemi beklemeden ayağa kalktı. Aklı oldukça karışmış gibi duruyordu. Her değiştiğinde olan bir şey miydi acaba? Bu değişim herhangi fiziksel bir acıya sebep oluyor muydu ya da? Ya bütün bu duygusal dengesizliğe rağmen gelmek istemezse kişilik, o zaman ne oluyordu? Her bedende öne çıkışında anlık olarak hafıza kaybı yaşıyor muydu? Yaşıyorsa ne kadar sürüyordu? Bütün bunları merak ediyordum ama ona soramazdım, Eren geldiğinde ona sormalıydım fakat o ne zaman gelecekti? Genelde şu ana kadar Asem hep çok az kalmıştı. Bu zaman hep aynı mıydı yoksa çok daha uzun veya çok daha kısa olabilir miydi? Bütün bunları unutmadan Eren'e sormam, onun hakkında daha fazla bilgi edinmem gerekiyordu. Zaten cevap vermez düşüncesiyle bunları neredeyse hiç sormamıştım bir aptal gibi, şansımı bile denememiştim. 

Oturduğum yerden Asem'in sırtını izliyordum. Aklımdaki bu sorular ve kalbimdeki duygusal karmaşayla beraber nasıl davranmam gerektiğini, ne söylemem gerektiğini, neyin yanlış neyin doğru olacağını anlayamıyordum. Anlattıkları, hiç bilmediğim bir yerden vurmuştu beni ve savunmasız bırakmıştı. Ona karşı takındığım düz ifadesiz maskemi kırmış, içimde farklı hissiyatların yeşermesine sebep olmuştu. Bütün bu tarif edilemez karmaşıklık yetmezmiş gibi, bu paramparça beden karşımda dikiliyordu sanki beni daha da acımasızca sınamak istiyormuş gibi. 

Masum CinayetlerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu