59-) ''Tehlikeli İşler.''

1.1K 99 33
                                    

Bölüm Elli Dokuz

"Tehlikeli İşler."

Ж

Aralığın ortalarından, oldukça soğuk günlerden biriydi. Etrafın tamamen karlarla örtüldüğü, altında kalan bitkilerin gün yüzüne çıkmak adına daha sıcak ayları bekledikleri, -veya oldukça etkili bir yağmur da olabilir- zamanlardaydık. Taylan, bir aydır Arslan'ın evinde, kapalı kapılar ardında tedavi ediliyor, odasına yalnızca doktorun girmesine izin veriyor ve yalnızca onunla birkaç kelime de olsa konuşuyordu. Bu süreç boyunca Gece ve Eren her ne kadar Taylan'ı görmek isteseler de, bu mümkün olmadığından ötürü keyifleri de pek yerinde değildi. Gece, genelde benimle beraber evde kalıyor, verdiğim kitapları okuyor, epey temel bilgileri büyük bir mutluluk ve merak duygusuyla öğreniyor, tıpkı yeni okumaya başlamış bir ilkokullu gibi sürekli sorular soruyor, kitap üstüne kitap bitiriyordu çok geçmeden. Zaten Eren'in evinde yapılacak çok bir şey yoktu. İnternet bağlantısı pek de sabit değildi, televizyon izlemeyi ise ikimiz de sevmiyorduk. Geriye yalnızca yemek yapmakla uğraşmak, uyumak, kitap okumak veya satranç oynamak kalıyordu -ki Gece yemek yapmazdı ve satranca da hiç ilgi duymuyordu.

Bunun dışında ise İrem, neredeyse haftada 2-3 kez onca yolu aşıp buraya geliyor, geç saatlere kadar beni onunla satranç oynamam için sıkıştırıyor, Gece'nin okuduğu kitaplarla dalga geçiyor, yemek yapmaya özenip mutfağı birbirine katıyor ama hiçbir şey elde edemiyor, bu haline birkaç kez denk gelen Asem ise kafayı yiyor, İrem ile kavga ediyor, Gece ise onları zevkle izliyordu kenardan. İrem gelene kadar huzur içinde geçirdiğimiz sıkıcı saatler, onun gelmesiyle gerçek bir kaos tiyatrosuna dönüşüveriyordu. 

Günler bu şekilde geçti. Eren, beni kendilerine götürmem karşılığında para ödülü koymuş mafya ahalisi yüzünden epey bir tedirgindi; bazen günlerce eve uğramadığı, bana söylemediği şeyler konusunda araştırma yaptığı, bilmediğim planlar döndürdüğü oluyordu ama her ne olursa olsun beni uzak tutuyordu bütün bunlardan. Ona, şiddetin beni yönettiğini, büsbütün kontrol ettiğini söylediğimden beri, benden nefret etmek yerine, beni iyileştirmeye çalışan doktorlar gibi, bendeki sorunun asıl kaynağını, yani şiddetin kendisini uzakta tutarak bir şeyler elde etmeye çalışıyordu. İşe yarıyor muydu peki? Beni uzakta tuttuğu, bir anne gibi kendince koruyup kolladığı için değil, yalnızca onun yanında olduğum için durgundum. Onun varlığı beni kontrol altında tutuyordu asıl, gözlerimin önünde birilerinin kafasına kurşun sıkması falan değil; o olmasaydı ve beni dünyadaki bütün meselelerden uzakta kalacağım bir hücreye kapatsalardı bile tırnaklarımla duvarları parçalamaya çalışır, bir şekilde bir yolunu bulurdum pisliğimi kusacağım. Ama o bunu bilmiyordu, ya da bilse de görmezden geliyordu, veyahut bana inanmıyor bile olabilirdi. 

Eren birilerini daha yakaladı, öğreneceklerini öğrendi, - elbette yine dosyalarını karıştırmasaydım haberimin olmayacağı bir şekilde- ve de onları öldürdü. Buraya gömmedi, ceset falan görmedim, uykum oldukça hafif olduğundan geç saatlerde hallettiğini de düşünmüyordum. Bu beni sinirlendirmeye başlamıştı artık, dahil olmak istiyorken uzak tutulmam, benim gözümde küçümsemeden başka bir şey değildi aslında, her ne kadar içten içe amaçladığı şeyin ne olduğunu bilsem dahi. Bu yüzden birkaç kere kavga ettiğimiz olmuştu, yine de nasıl bir argüman sunarsam sunayım kabullenmiyor, sürekli olarak reddediyordu onunla çalışmak istememi.

Şimdi de o anlardan biriydi, eve geldiği geç bir saatte açmıştım konuyu hemen, biraz üstüne gitmiştim doğam gereği ve de sinirli sözler sarf etmiştim. Kavgayı her zamanki gibi ben başlattım çünkü o daima sakin olurdu, tartışmaktan hoşlanmaz,  sürekli kaçınmak için ya alttan alır ya da baya baya arkasını döner giderdi konuşmanın ortasında. Sırf bu yüzden sinirlenip de arkasından biblo fırlattığım bile olmuştu. Neyse ki iyi bir nişancı değildim, omzunu sıyırıp geçmişti herhalde bir 5 kilo kadar ağırlığında olan küçük biblo.  Ama elbette bu kavgalar ciddi değildi, -her ne kadar az daha kafasını yaracak olsam da-, ertesi gün hiçbir şey yaşanmamış gibi devam ederdik günlük yaşantımıza ve bir dahaki kavgamıza kadar da gayet iyi geçinirdik. 

Masum CinayetlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin