Final

2.5K 148 102
                                    

Final Bölümü

Masum Cinayetler

.

Bir hüznün resmi gibi
Kalbi olmayan bir yüz.

- Dorian Gray'in Portresi

Ж

Soğuk.

Çok soğuk bir sabahtı. Şömineyi yakmamışlar, kahvaltı hazırlamamışlar ve işleriyle ilgilenmek üzere kıyafetlerini giyinip evden çıkmamışlardı. Gerçek bir yıkılış, bir çaresizlik ve hüzün vardı evde; huzursuzlukları onları içten içe yiyip bitirirken, Eylül'ün böylece birdenbire ve habersiz bir şekilde ortadan kayboluşunu sindirmeye çalışıyorlardı.

En çok da Eren şaşırmış ve neredeyse yere yığılıp kalmanın eşiğine gelmişti; terk edilmişti! Tereddüt etmeden hayatını adayacağı, onsuz yaşamak istemediğine karar verdiği, hayatının merkezi haline getirdiği kadın tarafından terk edilmişti ve bundan çok daha kötüsü, artık onsuz yaşayacak olması değil, Eylül'ün nereye gittiği, neden gittiği ve kesinlikle güvende olmadığı gerçeğiydi.

''Arslan,'' diyordu avuç içlerini şakaklarına bastırıp kafasını yere doğru eğerken. ''Arslan bir şey yap!'' Kabullenmek istemiyordu Eylül'ün öylece sonsuza kadar ortadan kaybolduğuna. ''Bul onu Arslan!''

Ama Arslan da en az onun kadar habersizdi olan bitenden ve Eylül'ün nereye gitmiş olabileceğinden. Yalnızca birtakım tahminler yürütebiliyordu lakin şu an büyük ruhsal bir buhran içerisinde olan Eren'e küçük bir tahminini söylerse dahi onun kalkıp hemen gideceğini, hiçbir şey kesin olmasa dahi sokak sokak Eylül'ü arayacağını biliyordu, bu yüzden konuşmaya cesaret edemedi. Susup sessiz sessiz ağlamakta olan Özgür'ü, dehşetler içerisindeki Eren'i ve hiç de sakin kalamayıp gözyaşları döken Gece ile İrem'i izledi.

''Hasta haliyle kalkıp gitti! Kim bilir neden gitti!'' Derin derin nefesler alırken doğruldu ve elini Arslan'a doğru uzattı. ''Şu mektubu ver. Bir daha okuyacağım.''

Ama kaç kere okursa okusun mektubun içinde bazı direktifler dışında hiçbir bilgi yoktu nerede olacağına dair. Tamamen, insafsız, duygusuz ve düşüncesiz bir şekilde yazılıp, onu seven kişilerin hislerini umursamadan masanın üstüne öylece bırakılmıştı.

''Bir daha hiç gelmeyecek mi yani?'' diye sordu İrem hıçkırıkları arasından. Daha gece beraberlerken şimdi birden en yakın dostunun sonsuza kadar gittiğinin düşüncesi onu dehşete düşürmüş ve acı vermeye başlamıştı.

''Öyle bir şey dememiş.'' diye yanıtladı Arslan da onu. O an sakin kalabilen tek kişiydi Arslan, diğerlerine de sahip çıkması ve onları sakinleştirmesi gerekiyordu. Hiçbiri terk edilmeyi kaldırabilecek insanlar değildi çünkü, hele ki Eren bunun travmasını yaşamış bir çocuk olarak, tekrardan eskilere dönmüş, kardeşlerini kaybettiği zamanlardaki kalp çarpıntısını en derinlerden hissetmeye başlamıştı.

''İş için gidiyor.'' diye devam ettirdi Arslan. ''Bak, hiçbirimizin güvende olmadığını, senin kimliğinin ifşa edilmek üzere olduğunu söylemiş. Buradan uzaklaşmamız gerekiyormuş. Bundan sonra o her ne diyorsa onu yapacağız, tamam mı? Sakin kalıp onun istediği gibi hareket edelim önce. Eylül'ün aklında bir plan olduğu bariz. Ona ayak uyduralım.''

Eren onun söylediklerini duymuyordu bile, hiddetle ayaklandı birden. ''Onu bulacağım.'' dedi kendinden emin ama yaralı bir sesle. Etraf biraz daha az sessiz olsaydı hızla çarpan kalbinin sesi yankılanabilirdi adeta salonda. ''Peşinden gideceğim.''

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now