75-) ''Tutku.''

2K 99 82
                                    

Bölüm Yetmiş Beş 

''Tutku.''

Ж 


Havaların dengesiz olduğu, bir günün sıcak, diğerinin yağmurlu ve fırtınalı geçtiği ilkbahar aylarından birinin ortasındaydık. Gecenin oldukça geç saatleri, etrafın sessizleştiği büyükçe mahallelerden birindeydim; sokakta. Dün geceki yağmurun hâlâ daha izini koruduğu asfaltın üzerinde yürürken bir yandan da peşime takılanların adımlarının tok seslerini dinlemekteydim.

İki adamdı. Ardı ardına attıkları güçlü ve aceleci adımlarla, parkı geçtiğimden beri beni takip ediyorlardı. Etrafta hâlâ daha kimseler, hatta arabalar bile yoktu; bomboş bir sokağın, bomboş yollarında artık biraz daha hızlı adımlarla yürümekteydim. Arkama doğru baktım çok kısa bir anlığına ve adamlardan biriyle göz göze geldim bu sırada. Uzun boylu, yapılı ve üzerine giydiği deri ceketin vücudunu sıkıca sardığı adamın yüzünde ciddi bir ifade vardı. Onu görüyor, niyetini anlıyor ve adımlarımı hızlandırıyor olmamı umursamıyordu. Hiç çekinmeden beni takip ediyordu ikisi de.

Daha tenha bir yere geldiğimizde ara sokaklardan birine girdim hızlı adımlarla. Onları kaybetmeye çalıştığımı anladıklarından ötürü daha da hızlandılar ve bana yakınlaştılar. Uzun binaların labirent gibi birbirleriyle paralel ve dik şekillerde yerleştiği bu ara sokakta, ekşimsi çöp kokusu, dünden kalan yağmurun ferah kokusuyla birleşmiş ve mideyi bulandıracak kötü bir karışım şeklinde uğultular halinde esen rüzgarla beraber etrafa dağılmıştı. Burnumu tıkamamak için kendimi zor tutarken, arkadaki adamlardan birinin tok ve duyup duymamamı umursamadığı sesi duyuldu:

''Onu bulduk.''

Onu bulduk... Aslında ben sizi buldum.

İlerideki köşeyi dönmek üzere biraz daha hızlandığımda artık adamlar beni yakalamaya karar vermişlerdi. Aralarından biri uzanıp kolumu tutmaya bile yeltenmişti lakin onlardan önce davranarak köşeyi dönmüştüm bile. Çirkin bir küfür savurup hızla onlar da peşimden geldiler beni yakalamak üzere lakin avcılar da av rolü oynayabilir bazen.

''Gecenin bu saatinde bir hanımefendiyi takip etmek hiç yakışıyor mu?'' diyordu Kutay bu sırada eğlenerek.

İki adam da köşeyi döndükleri gibi karşılaştıkları manzaradan ötürü -veya Oğuz'un onlara doğrulttuğu silah da olabilir sebebi- neredeyse küçük dillerini yutmuşlar ve donakalmışlardı öylece. Çıkmaz sokaktaki iri Obur'u, elindeki silaha çokça alışık turuncu kafalı Oğuz'u, ucunu omzuna dayadığı beysbol sopasıyla Kutay'ın kendinden emin duruşunu ve onları tuzağa düşüren beni şaşkın bakışlarla izlerken hemen ellerini kaldırıp teslim oldular. Bu çöplükte, ahalinin dönüp bakmaya bile tenezzül etmeyeceği ara sokakların birinde ölüp gitmek istememişlerdi sonuçta.

''Harbiden de yuttular numarayı.'' derken sırıtmaktaydı Kutay. Bu işi yapıyor olmaktan ne kadar zevk aldığı görülebiliyordu yüzünden. Öne çıkıp beni geçti ve adamlara yaklaşıp kablosuz kulaklığını çıkarıp aldı. Buradan alıyorlardı bütün emirleri ve aynı şekilde buradan bildiriyorlardı gerekeni. ''Şansa bak!'' dedi Kutay kulaklığı incelerken. ''Bas-konuş mantığı. Bizi duymadılar yani.'' Kulaklığı takıp ayarlamalarını yaptıktan sonra adama döndü, onun öfkeli bakışlarına eğlenen yaramaz bakışlarıyla karşılık verdi. ''Konuş bakayım.'' dedi ama adam gözünü bile kırpmadan sinirle onu izlemeye devam ettiği için elindeki sopasıyla karnına vurdu sertçe. Adamın gür ve tok sesini, acıyla mırıldanışını taklit etmeden önce boğazını temizledi. ''Aa!'' dedi, birkaç kere daha denedi. ''Oldu mu?''

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now