17-) ''Doktor.''

2.4K 188 64
                                    

Bölüm On Yedi 

''Doktor.''

Düşündüğümden daha soğuktu aslında burası. Üzerimdeki gömleği bunalıp da çıkarmaya yeltenir yeltenmez kavramıştı çıplak kollarımı sert soğuk. Silkinip kollarımı birbirine dolama ihtiyacı gütmüş, hemen ardımdan arabadan inip elini belime hafifçe yerleştirerek beni ileriye doğru yönlendiren Eren yüzünden ise neredeyse dengemi kaybedecek olmuştum. Daha etrafa doğru düzgün bakamadan içeriye geçmek zorunda kalsak da, diğer yerleşim alanlarından daha uzakta kalan, birkaç işle alakalı binaların birleşip küçük bir topluluk oluşturduğu sakin bir yerdi burası. İçerisi okul koridorlarına benzer bir şekilde dizayn edilmişti. Uzun sıkıcı koridorların farklı farklı yerlere çıktığı karmaşık birkaç yol ve birçok merdiven vardı nereye inip çıktığı belli olmayan. Hafiften kirlenmiş beyaz duvarlarında afişler bulunuyordu renkli renkli. Alakalı alakasız birçok afişin arasından seçebildiğim bir tanesi dikkat çekiciydi yalnızca. Çünkü üstünde Eren'in adını taşıyordu.

Ж

Avukat Eren AVCI.   

02xxxxxxxxx

''ADALETİ SAĞLAMAK İÇİN BURADAYIZ.''

Ж

Demek ki soyadı Avcı idi. Ve de avukat olduğu bir kandırmaca, bir hülya, ürkünç zihninin bir oyunu değildi. Gerçekten de bir avukattı. 

Üçüncü katta, koridorun sonunda camdan bir sürgülü kapı vardı. Bu kapıyı anahtarla açıp önce benim içeriye geçmemi beklemişti yine, hemen ardımdan da içeriye geçmişti. Birkaç yerde ışık açık unutulmuş veya bilerek açık bırakılmış olmalıydı. Onun dışında bazı bölgeler Eren ışığı tamamen açana kadar neredeyse zifiri karanlıktı. 

Birçok masa vardı bu alanda. Hepsinde birer bilgisayar bulunuyordu ve üstleri çoğunlukla kağıtlarla, dosyalarla ve dibinde kahve telvesi kalmış karton bardaklarla doluydu. Ofisin cam olan kenarlarında büyük küçük saksılar ve bu saksılar içerisinde de çeşit çeşit bitkiler bulunuyordu ama çoğunlukla çiçeksiz, sarmaşık ve küçük ağaçlar gibi duran bitkilerdendi. Bu dağınık ofise olduğundan daha fazla ferahlık katıyordu sıkış tıkış masalar ve dağınık görüntüsüne rağmen. 

Beraber bu masaları aşıp beyaz bir kapının önüne geldik. Anahtarlığı çevirip bir diğer anahtarı deliğe soktuktan sonra açtığı kapıdan yine benim geçmemi istedi her zamanki gibi. Sanki her seferinde kaçmamdan korkuyor gibiydi. Bana güvenmek, arkasını dönmek istemiyordu asla. 

İçeriye geçtiğim zaman muhtemelen meşeden yapılma güzel, geniş bir masa görmüştüm kenarda. Masanın tam köşesinde, ortalanmış halde bir isimlik bulunuyordu camdan. Üzerinde kabarık harflerle ''Eren AVCI yazmaktaydı afişte olduğu gibi. 

Bir deli, bir hasta olmasına rağmen iş hayatında kendi odasına ve yine kendisi için çalışacak insanlara sahip olacak kadar başarılı olmalıydı. Avukat olduğunu önceden söylemesine rağmen yine de bunu görmek beni şaşırtmıştı elbette. Bu insanların önünde hiç atak geçirmiyor muydu? Birden Asem'e dönüşüp çalışanlara öfke kusmuyor muydu? İkisini beraber nasıl idare edebiliyordu?

Çok da büyük bir oda değildi aslında. Büyük masası ve masasının karşısındaki birbirine bakan iki deri koltuğu çoğu alanı kaplamaktaydı zaten. Hep olduğu gibi iki deri koltuğun arasında camdan alçak bir sehpa bulunmaktaydı ve üzerinde birkaç broşür vardı. Masasının hemen arkasında, duvara konumlandırılmış bir Atatürk köşesi, masasının yanında ise yine duvara dayanmış yüksek bir dolap bulunuyordu. Dolapta onlarca dosya özenle dizilmekteydi. Tıpkı masasında her şeyin yerli yerinde, düzenli ve temiz oluşu gibi. Masanın kenarındaki kağıt ve dosya yığınında bile minik bir çıkıntı, sürüye uymayan bir kısım, bir uyuşmazlık yoktu. Her şey fazlasıyla düzenliydi dışarıdaki ofisin manzarasına rağmen. 

Masum CinayetlerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu