73-) "Özgür.''

893 92 73
                                    

Bölüm Yetmiş Üç

''Özgür.''

Ж

''Yan tarafa geç!''

Derin bir nefes alıp şu an içerisinde bulunduğum durumu ve bu durumun absürtlüğünü sorgulamaya başladığımda, genç adam sabırsız bir şekilde parmakları arasında sıkıca kavradığı silahın namlusunu, gerçekliğini ve tehlikesini vurgulamak istermişçesine şakağıma değdirdi.

''Yana geç dedim!''

Gözlerim yavaşça, ileride park edilmiş halde bırakılan sahipsiz araçların arasından ona, camımdan içeriye silahını doğrultan genç adama döndüğünde, burnuna kadar çektiği siyah maskesi ve şapkasıyla kendini gizlemeye çalıştığını gördüm. Gür kirpiklerinin sarmaladığı yeşil gözleri, içerisinde bulunduğu adrenalinden ötürü irice aralansa da hareketlerine genel bir profesyonellik hakimdi. Siyah eldivenlerinin iz bırakmamak üzere sardığı parmakları, elindeki silaha yabancı olmadığını gösteren bir kararlılıkla, titremeden ve tereddüt etmeden kavrıyordu kabzasını.

Bomboş otoparkta bizi görecek kimse olmadığı için birden arabaya yaklaşmış ve açık camdan yararlanarak silahını şakağıma dayamıştı. Muhtemelen çevreyi gözetleyen bir de yardakçısı vardı, bu yüzden emin olmalıydı bağırsaydım bile herhangi bir yardım alamayacağımdan.

Organize bir suçu yürütecek kadar güvenilir bir kadrosu olması, herhalde benim bu aralar tam olarak aradığım şey oluyordu. Benim ayaklarıma kadar gelmiş olmalarına sevinerek, istediği üzere sürücü koltuğundan kayıp yan koltuğa, yolcu koltuğuna geçtim. O da seri hareketlerle arabanın kapısını açıp silahın namlusunu bir an olsun üzerimden çekmeden içeriye geçip oturdu.

''Sökül.'' dedi, gür bir sesi vardı, itiraz istemediği belli oluyordu.

Sessiz ve sakin bir şekilde onu izliyor oluşumu garipsediğini, gözlerinden geçen çok küçük bir şaşkınlıktan anlamıştım hemen ama yine de bir şey demedi ve ısrarlı bakışlarıyla kontrolü elinde bulundurmaya devam etti. Veya o öyle zannetti.

''Neyi?'' diye sordum. Her ne kadar etrafta şu anlık kimseler gözükmese de şehirdeydik, yer altındaki bir otoparktaydık, İrem'in sitesine aitti burası. Güvenliği de vardı. Bu adamın bu kadar rahat bir şekilde bana silah doğrultuyor ve çevresine dahi paranoyaklaşarak bakma gereği duymuyor oluşunun zaten sebepleri belliydi.

''Parayı!'' diyerek sert bir sesle cevap verdiğinde, yüzüne anlamadığımı belirten oldukça doğal ve samimi bir ifadeyle baktım. ''Paranı versene kadın!''

''Kullanmıyorum.'' diye yanıtladım onu basitçe.

Kalın kaşlarını çattı ve koyu yeşil gözlerini, belki de beni durumun ciddiyetini daha iyi bir şekilde kavrayabilmem adına daha da büyüterek korkutmayı veya herhangi bir üstünlük kurmayı denedi. ''Ne demek kullanmıyorum? Sigara içip içmediğini sormadım. Para diyorum! Para!'' Cevap vermeden acaba beni neden anlamadığının düşüncesiyle onu izlerken, o derin kaba bir soluk alıp boştaki elini uzattı. ''Cüzdanını ver!''

''Yok.''

Sabır dilenir gibi gözlerimi taradı kısa bir süreliğine, ardından da küçük siyah çantama baktı. ''Ver şunu!'' İstediği gibi uzattığımda yine silahını indirmeden boştaki eliyle karıştırdı fakat içerisinde küçük bir çerez paketi, üzerinde birkaç numaranın ve adresin yazılı olduğu kağıt ve kalem dışında başka bir şey yoktu.

Çerez paketinin ne olduğunu sorgularcasına paketi kaldırıp tuttuğunda da omuzlarımı silktim. ''Tadı güzel.''

''Taşak mı geçiyorsun sen benimle?'' Paketini çantaya geri tıkıp bıraktı ve sinirle biraz daha bana doğru yaklaştı. ''Paran nerede? Bir daha sormayacağım!''

Masum CinayetlerOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz