68-) "Ölüm Öpücüğü Matı." +18

2K 99 27
                                    


🎶 Sickick - Bermuda

"Ölüm Öpücüğü Matı."

жЖж

Sabahki yağmurun izlerini taşıyan asfalt zemine ayak basar basmaz soğuk havadan derin bir nefes çekmiştim ciğerlerime. Başım kendiliğinden arkaya doğru yatarken gözlerimi kapattım yavaşça, etrafımdaki bütün seslere sağır kesildim sadece birkaç saniyeliğine. Sanki uzun süredir yaşamıyormuşum, bir yerlerde gömülü kalmış da anca şimdi yeryüzüne çıkabilmişim gibi canlı hissediyordum kendimi. Üzerimdeki ince elbisenin geçirdiği ve vücuduma kırbaç darbeleri atan rüzgar bile bir melodi gibi okşayıcı geliyordu ruhuma.

Yaşıyordum. Bu hissi hayatımda şu zamana kadar nadiren hissetmemişken, şimdi, ruhumun, hastalıklı zihnimin neye ihtiyacı olduğunun bilincinde olarak, farkındaydım ki benim yaşama sebebim buydu. Bunun için doğmuş olmalıydım, buna programlı bir canlıydım ben. Yalnızca buna...

Aldığım nefesi ağır ağır verirken gözlerimi de aynı şekilde araladım. Birkaç saniyeliğine gözlerim bu tanıdık ortamda dolaştı. Geniş bir arazideki bir deponun bahçesine toplanmış onlarca insan vardı. Onlarca koruma. Yine, bir düzen halinde park edilmiş lüks araçların çevresinde sahiplerinin çıkmasını bekliyorlar, bu sırada da zamanı geçirmek maksadıyla diğerleriyle muhabbet ediyorlar, gülüşüyorlardı. Buradaki tek kadın bendim. Arabadan bu siyah elbiseyle indiğimi gördüklerinde ilgilerini çekmiş ve bu tarafa bakmışlardı.

"Toplantıyı bu kadın mı yönetecek?"

Nereden geldiğinden emin olamasam da biri bunu söylemiş, bir diğeri de küçümseyen bir tonda cevap vermişti:

"Saçmalama. Kadın ne anlar böyle işlerden? Sekreter falandır."

Depoya doğru yürümeye başladığımda topuklu ayakkabılarımın tok sesi dışında başka hiçbir şey duyamamaya başladım. Herkesi, her şeyi görmezden gelerek, bana bahşedilen bu güzel, bu sert ve soğuk havayı içeriye girene kadar iliklerimde hissetmeye odaklandım. Rüzgar, uzun süredir birçok farklı peruğun altında gizlediğim simsiyah uzun saçlarımı dalgalandırıyordu hiddetle. Uzun süredir kestirmediğimden artık neredeyse kalçalarıma kadar yaklaşmışlardı, mutlulardı. Özgür olmayı, istedikleri gibi böyle rüzgarda savrulmayı ve çoğu insanın, kötülüğü siyahla bağdaşlaştırdığından ötürü beni dış dünyaya en doğal halleriyle temsil etmeyi seviyorlardı.

Deponun girişinde 6 kadar koruma daha vardı fakat bunlar, içerdekiler de dahil olmak üzere Akın'ın adamlarıydı. Güvenli bir toplantı ortamı oluşturulabilmesi için kişisel korumalar dışarıda bırakılmış, yalnızca ortak ve genel koruma sağlayacak 'tarafsız' adamlar bırakılmıştı.

Benim için kapıyı açtılar ve içeriye girdiğim gibi ardımdan aynen kapattılar. Oldukça büyük, dışarıdan göründüğünün aksine de oldukça güzel bir yapıydı aslında. Bomboş değildi içerisi, bir tane konferans salonu, lavabosu ve de ıvır zıvırın toplandığı bir deposu bulunuyordu. Bu alanlara ise loş ışıkların aydınlattığı uzun ve geniş bir koridordan ulaşılabiliyordu.

Koridordaydım. Sonuna kadar iki tarafında da birkaç metre arayla korumalar dikiliyordu duvar kenarında. Onlar da en az benim kadar sıradan bir iş için gelmiş gibi görünüyorlar, yalnızca öylece bekliyorlardı.

"Ziyaretçiler bekliyorlar, efendim." diyerek yanıma yaklaştı aralarından biri. Yan yana yürümeye başladığımız sırada elindeki silahı bana verdi ve sonunda önüne geldiğimiz konferans salonunun kapısını benim için açtı. "Buyurun." dedi içeriye davet ederken, sesi kalabalıktan çıkan sese karışıp yok oluyordu az kalsın.

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now