49-) "Düşman."

1.2K 112 41
                                    

Bölüm Kırk Dokuz

"Düşman."
.
.

Öldürülecek bir çok insan var.

Aslında, yalnızca bizim listemizdekiler değil belki de dünya üzerinde yaşamayı hak etmeyen milyonlarcası var ama her birinin kafasına sıkacak birini bulmak herhalde zor olur.

Bazen düşünüyorum acaba ben de öldürülmeyi hak edecek insanlardan biri miyim diye. Mesele yalnızca temiz bir akıl ve kalbe sahip insanların yaşamayı hak etmesinden ibaret değil, bana kalırsa iyiliğin pek de bir önemi yok. Kötü biri de olsa, aklına sürekli dünyanın dört bir yanını C4lerle doldurup havaya uçurmak geliyor da olsa, her yanından geçenin kellesini uçurmak istiyor bile olsa kimseye bir zararı yoksa, kendi kozasında yaşayan bir geri zekalıdan öteye gitmiyorsa, korkaksa ya da hayallerini yalnızca içinde yaşıyorsa onun da yaşama hakkı vardır. Çünkü kimseye bir zararı yok, çünkü gerçekten de kalkıp dünyayı patlatmıyor ve eski dönem samurayları gibi kimsenin kellesini katanayla uçurmuyor. Böyleleri de yaşamalı. Renk katmalı. Yer yüzü bembeyaz bir çarşaf olmamalı yoksa gözü yorar.

Öte yandan da benim gibileri bulunuyor. Belki de çok kötü biri değilimdir ama yine de insanlığa zararlıyım. En azından bir zamanlar zararlıydım. Ya da belki de bütün bunları sadece sarhoş zihnim üretiyor çünkü en çok kendimi saldığım zaman özgür olabileceğini, istediğini düşünebileceğini ve asıl rengini gösterebileceğini biliyor. Belki de ben de sapkınlardanım. Hatta öyleyim. Birileri benim de kafama sıkmalı.

Bu aralar çok içmeye başladım. Bunu kessem iyi olacak.

Nerede kaldığımı hatırlamaya çalıştım. Sabaha kadar uyuyamadığımdan ötürü soğuk ayazın en azından beni alkolün etkisinden kurtarmasını umarak dışarıya çıkmıştım henüz gökyüzündeki lacivertin yeni yeni açık tonlara bürünmeye başladığı bu erken saatlerde. Aklımda öldüreceğimiz insanlar vardı.

Bir patron, bir mafya ve onun oğlu olan genç bir adam.

Bunlar liste dışı insanlar aslında, yeni eklendiler. Dün gece.
Eren, mafya babasını ve oğlunu öldüreceğimizden bahsetmedi ama eminim ki onları sağ bırakmak istemeyecektir. Taylan hakkında pek bir şey duymasam da ondan, yine de ne kadar değer verdiklerini adını dahi duyunca ikisinin hüzünle dolan sevimli gözlerinden görebilmiştim. Birer küçük köpek yavrusu gibiydiler, hatta belki de bir bebek. Hayata ebeveynleri olmadan tutunmaya çalışan küçük canlılardı henüz kozasından çıktığı gibi yaşamla mücadele veren.

Birkaç gün geçti. Eren sık sık Arslan ile görüşmelere gitmişti Taylan'ı esir alan adamı bulabilmek için. Bu süreç içerisinde biz Gece ile beraber dağ evinde kalmaya devam etmiştik. Arada sırada içten içe duyduğu endişeli halini yansıtmamaya çalışsa da, aslında sanırım bana alışabilmişti. Benden zarar gelmeyeceğini düşünüyor olmalıydı. Ne de olsa Eren bana güveniyordu. Nasıl tanıştığımızı çok merak ediyordu fakat ona gerçeği anlatmak istemedim. Bir zamanlar davama baktığını, bu şekilde tanışarak yakınlaştığımızı söyledim. İrem kadar saf biri olmasa da o da inandı. Saçma yanıysa İrem gibi o da Eren ile benim aramda bir şeyler olduğunu düşünüyordu ama bunu asla direkt söylemedi. Sadece üstü kapalı birkaç soruyla teyit etmek istedi ama yine de istediğini alamadı.

''Adamı değil ama oğlunu bulabildim.'' diyordu Eren yaptıkları içli dışlı araştırmaların sonucunda. ''Klasik bir aristokrat bebesi. Sabahları, baba parasıyla diktiği şirketler için toplantılara giriyor, çok ciddi bir iş adamı gibi takılıyor. Akşamları ise kendi mekanlarından birinde fahişeler ve beş para etmez arkadaşlarıyla beraber sabahlıyor. Çok mekanı var şehirde ama şu an hangi evinde kaldığını biliyorum. En yakın olana gidiyor, sabahları da erkenden direkt şirkete geçiyor. Her günü neredeyse aynı.''

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now