61-) ''Yılbaşı Dileği.''

1K 112 55
                                    


Bölüm Altmış Bir

"Yılbaşı Dileği."

Ж

Oldukça karlı başka bir gün daha.

Büyükçe bir kar küresinin içerisinde olmalıydık. Birileri, bütün gücüyle sallayarak uçuşturuyordu beyaz tanelerini etrafta. Kurumuş yaprakları çoktan kopup gitmiş ağaçların çıplak dallarına ve uzaklardaki devasa dağların eteklerine konmuştu kar, buzdan bir ülkedeki gibi örtüsünü sermişti genişçe.

Bir de kar küresinin içerisindeki kaos vardı elbette. Bağırışlar yankılanıyordu dört bir köşeden. Arslan'ı ilk defa bu kadar yoğun bir duyguyu yaşarken ve yansıtırken görmenin küçük bir heyecanı da vardı üzerimde, yalan söylemek olmaz şimdi. Büsbütün buzdan bir adam olduğunu düşünürken aslında sinirlendiği zaman tıpkı benim gibi yakıp yıkma isteği doğan küçük bir canavar olduğunu öğrenmiştim daha yeni. Onun da benim gibi olması nedense hoşuma gitmişti içten içe, yine de elbette bir şey söylemedim. Yalnızca mutfaktan gelen bağrışları dinledim.

"Böyle aptalca bir şey yapmak da nedir? Çıldırdın mı sen!"

Gece'nin yansımasını gördüm camdan, ona doğru döndüm. O ise alt dudağını dişliyordu endişeli bir ifadeyle. Birkaç adım daha yaklaşıp yanıma oturdu. "Şimdi ne olacak?" diye sordu. Benim cevap vermeme gerek kalmadan yine aynı gürültüyle Arslan çıkıverdi mutfaktan, öfkeden kasılmış vücudu bize doğru yöneldi. Arkasından da İrem onu üzgün bir ifadeyle takıp ediyor, itiraz ediyordu her ne kadar Arslan onu pek dinlemiyor gibi gözükse de.

"Eylül, kaç kameraya yakalanmıştınız?" diye sordu alelacele bir şekilde. Birkaç saniye geç cevap verirsem sinirden patlayabilecekmiş gibi duruyordu şu an tam da.

"Üç. Kalabalıktı ve hemen önünden ben gittim, İrem de başını eğdi. Tam göründüğünü zannetmiyorum."

"Ama o zaman sen hedef oluyorsun direkt." dedi İrem de ağlamaktan çatallaşmış bir sesle. Burnunun ucu ve gözleri kızarmıştı yine. "Ben hiç bir şey anlamıyorum. Eylül... neden böyle bir şey yaptı?" Dudakları titriyordu konuşurken, ikide bir burnunu çekiyordu bir de. Bu yüzden sözü hep bölünüyor, bazen bir cümleyi doğru düzgün kurabilmek için kelimelerini en baştan seçmek zorunda kalıyordu. "Ve siz... bunu biliyordunuz. Planlıydı!"

"İrem, biraz sakin olsan?" derken ayağa kalktı Gece, birkaç adımda İrem'in yanına varıp onun omzuna dokundu dostane bir tavırla. "Her şeyi açıklayabiliriz. Eylül düşündüğün gibi öylesine masum insanları öldürmedi."

Arslan, hâlâ daha ayakta, bir aşağı bir yukarı gidiyor, parmaklarını saçlarından geçirerek soluklanıyordu.

"Ben her şeyi anlatacağım sana."

Eren yoktu. İrem ile dün gece geldiğimizden beridir yoktu hem de. Nerede olduğunu Arslan da bilmiyordu ve umursadığı da pek söylenemezdi, şu an İrem'in ortaya çıkardığı sorunu çözmeye kafa patlatıyordu.

Gece, İrem'i sakinleştirmek üzere çekiştirdi içeriye, ona her şeyin iyi olacağını söyleyip durdu ve beni Arslan ile salonda yalnız bıraktı. Eren'in evindeydik, dışarıda kar yağıyordu. Şömineden çıtırtılar eşliğinde dalgalanan alev, duvarlara yansıtıyordu ışığını, tıpkı bir gece lambası gibi. Saat sabahın erken saatleriydi, 5 veya 6 olmalıydı, gün henüz aymış bile değildi. Camın ötesinde mavi-gri, oldukça kasvetli bir hava vardı, ilerideki ağaçların kuru dalları sallanıyordu rüzgarla.

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now