43.Burası Tutulan Dertler Köşesi

467 107 134
                                    

İyi okumalar, güzel yorumlar, bol oylar arkadaşlar...

Burası (Lise)
Tutulan Dertler Köşesi
43.Bölüm

Arabanın içi sokak ışıklarının sevgisiyle aydınlanıp kararıyordu. Aslı'nın iyi olduğunu bilmek onları da iyileştirmişti. Bazı devalar iyilik görmekle ve bulmakla olur. O yüzdendir ki çocukken anne sevgisi, doktor ilacından önce bizi ayağıya kaldırır.

Eve dönerlerken geride bırakılan Yağız Efe ve Uzay arka koltukta, kendi aralarında gün değerlendirme ve dedikodu ölçme yapıyorlardı. Başta Güneş'in neden Ufuk'u götürdüğünü kestirmeye çalıştılar. Fakat yürüttükleri tüm tahminler 'gız ferim gelmir' diyen teyzelerin kaldırıma tünemeleri gibi yolda kaldı.

Onların aralarında özel bir konu ya da başka bir mevzunun olması normaldi. Güneş herkesin çekindiği fakat dertlerini çok iyi saklayacaklarını bildikleri bir kişiydi.

Uzay'ın aklında bitki çayı gönderen Meriç vardı. Zaten bunu düşünüp dururken Yağız Efe'ye biraz nifak koklatmayla hallolmuştu. Hemen durum kritiğinde mahalle dedikodusu yapmaya başladılar.

"Bu eşek oğlu eşek kesin bir şeyin peşinde. Hem vanilin görünümlü hamur mayasını hemde bizim pankekimizi oynatıyor."

Uzay aynı fikirlerini bir başkasınının kafasında bulunca altın gününde akraba bulmuş komşu sevinci yaşadı. Heyecanla ona doğru döndü, emin olamayıp tekrar onaylattı.

"Değil mi? Bu Meriç'in kokusu çıkar diye beklemeyeceğim. Bu sefer olmaz. Aslı'yı yedirmeyiz."

Yağız Efe biraz durup düşündü içine öfkenin ve nefretin çökmesini bekledi. Aklından iyi ya da güzel hiçbir düşünce kervanı geçmiyordu.

"Şimdi bu eşek oğlu eşek benim kayınçoma yanaşıyor ya... Onun yollarına hendekler kazalım. Yollara çiviler serpelim. Kuleden aşağıya kızgın yağlar dökelim."

Yiğit daha fazla dayanamadı, kulak misafiri olduğu bu konuya sessiz kalamadı. "Yok daha neler! Kalbine tahta kazık çakın."

Bu abes fikri mantıklı bulacaklarını düşünememişti. İkili birbirine bakıp hırs ve kin içinde bağırdı. "Kalbine kazık çakalım."

*Ertesi gün*

Yeni bir okul günüydü. Dünden yeminlerin biraz gerginliğin ve kırıklığının bulunduğu yeni bir gündü. Aslı bugün diğerlerinden erken gelmişti. Güneş çocukları okula bırakma işini geri aldığına göre her zamanki gibi zil çalmadan beş dakika önce burada olurlar diye tahmin etti.

Aslı sırasına başını yaslayıp tahtaya baktı. Uyumayacaktı, tabii içinin bir kısmı, canla başla ninniler söylüyordu ama yine de uyumayacaktı. Derin bir nefes aldı... Önündeki sıraya biri oturdu. Oturan kişi ona dönünce kaşları istemsizce çatıldı.

Meriç, ışıldayan yeni bir gün ferahlığıyla ona gülümseyerek baktı. "Naber Ufaklık? Nasılsın?" Hasta olduğunu duyduğunda endişelenmişti. Geçen gün alışveriş merkezinde hiçbir şey demeden Maya ile gittiği içinde sonrasında neler olduğunu bilmiyordu.

Aslı doğrulup sıraya yaslandı. Kollarını göğsünde birleştirdi ve hiç konuşmadı. Bu sessizlik karşısında merak ve çekinge oluşturdu.

"Ufaklık?"

Meriç yeniden koca bir sessizlik ve hislerden yoksun bakışlar alınca, ona doğru eğildi. Yüzünden düşüncelerini okumak için küçük ayrıntılardan heceler kapmaya çalıştı.

BURASI LİSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin