33.Burası Sermeyengeti

636 153 108
                                    

İyi okumalar...


Burası Lise
Sermeyengeti
33. Bölüm


Günün ilk ışıkları şehrin çanlarını çaldığında sakinleri yavaşça hayatlarında koşmak için kalktılar. Tatlı telaşlarını, ezberlenmiş yaşamlarını yeniden oynadılar. Zaman sevimli görünmekten dolayı memnundu.

Üç oğlan okul bahçesine girdiklerinde etrafa bakındılar. Uzay çantasının askılarından tutmuş onları aşağı çekerek tutarken “Maya daha gelmemiş.” deyiverdi. Göreve odaklanmayıp anında ilgisi dağılan kişiye diğer arkadaşlarından tekme geldi.

Ufuk onu motive edemeyecek kadar gergindi. Kısa bir açıklama ile onu kendine getirmek istedi. “Kendine gel. Ne Maya’sı? Koynumuzdaki yılan ve panda operasyonundayız.”

Yağız Efe öne doğru eğilip diğer taraftaki arkadaşının yüzüne baktı. “Koynumuzda ki yılan operasyonu ve panda mı? Yoksa koynumuzdaki yılan ve panda operasyonumu. Bana tek iş dendi. Ona göre yevmiyeleri alıyoruz biz.”

Ufuk “Tek operasyon. Ama çift kişi.” diyerek kısık gözlerle okul binasına girmekte olan öğrencileri süzdü. Umrunda konaklayan bir diğer mesele de Aslı ile Meriç’in haftasonu birlikte olmalarıydı. Bunun gerekli açıklaması yapılmadığı sürece kendini Aşkı Memnu Adnan gibi hissediyordu.

Diğer öğrenciler gibi sınıfa gittiler. Yiğit’in tez canlılığı nedeniyle birçok öğrenciden önce gelmişlerdi. Ufuk bunu değerlendirmek için zihnin sabahları daha açık olduğunu söylentisine inanarak ders çalışmaya başladı.

Yağız Efe sıra arkadaşı gelmediği için çift kişilik yatakta yalnız olmanın özgürlüğünü hissederek yayıldı. Çantasından ilkokuldan beridir eksiltmediği ve okula ısınmasını sağlayan en önemli faktör olan beslenmeyi çıkarttı.

Masanın üzerine peçeteyi serip mimarisinde gökdelenlerden ektilendiği sandiviçini ikiye böldü. Öğlen kantinde yese dahi evden getirdiğinin yeri ayrı oluyor diyerek ayırdığı kısmı çantasına geri koyup diğerini yemeye başladı.

Uzay ise sıra arkadaşının ders çalışmasına tepki ve protesto gibi sırtını çevirip masaya uzattığı koluna başını yasladı. Karşıya bakarken camdan gördüğü gökyüzünü seyretmeye daldı.

Düşünmesi gereken konular olduğunu biliyordu fakat hayal kurmak istediği olaylar da vardı. İkisi arasında gelip giden fikir değişikliğindense bulutları izlemek daha güzeldi.

Sınıf, öğrencilerin gelmesiyle yavaşça dolduğunda Uzay hâlâ daha gökyüzünü izliyordu. Yanından geçen Aslı onun dalgın halini görünce el şakası yapmadan duramadı. Yanağına küçük bir şaplak vurdu.

Acıdan değilde şaşkınlıktan dolayı yerinden zıplayan Uzay gözlerini büyüterek etrafa bakakaldı. Karşısında sırıtarak bakan Aslı’yı gördüğünde endişe edecek bir şey olmadığını fark ederek derin bir nefes aldı.

Aslı gülümsemesini silmeden ona takılmaya devam etti. “Allah çarptı sandın demi? Bu sadece tombik kul eliydi.” elini onun gözünün önünde sallayıp gösterdi.

Uzay elini tutup aşağı indirerek sahte bir kırgınlıkla yüzünü düşürdü. “Haftasonu görüşmedik, insan dediğin özler sen dövüyorsun.”

Aslı sırıtarak onun elleri arasındaki elini kurtardı. “Ben insan değilim pandayım akıllım.”

Gülümsemelerini duraklatan, fakir ama gururlu bir yandan mağrurlu, sol köşeden mutsuz, sağ köşeden umutsuz kalbi kırık bir kankiloştoşko sesi duyuldu.

BURASI LİSEWhere stories live. Discover now